“Şüphesiz biz senin için apaçık bir fetih ihsan ettik.”
Kur'an'ın, insanlığa tanıttığı ve İslam'ın kendisine özgün bir mana yüklediği kavramlardan biridir "Fetih"… Onu hakkıyla anlamadan, Hudeybiye Andlaşmasının müminlere neler kazandırdığını; onun ne olduğunu gereğince bilmeden, Mekke'nin yeniden tevhid yurduna dönüşünü; ve onu hakkıyla tanımadan Kostantiniyye'nin nasıl "İstanbul" olduğunu anlamak mümkün olmayacağı gibi, kadim bir kilise olan Hagia Sofia'nın, muhalled bir mabede; Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'ne tahvilini (dönüşmesini) de anlamak kolay olmayacaktır…
İstanbul'un, Fatih Sultan Mehmed Hân tarafından feth olunuşunun 570. yıldönümünü yaşadığımız günün sabahına ayrı bir huzur ve sevinçle uyandı ruhlarımız… Zira Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut Reis-i Cumhurunun yeniden ve tekrar "Cumhurbaşkanı" olarak seçildiği iki turlu seçim süreci, huzur ve sükun içinde tamamlanarak sona erdi. Sadece ülkemizi değil, tüm dünyayı yakından ilgilendiren bu seçimde, 21 yıllık siyaset ve devlet adamlığı geçmişi olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 13. Cumhurbaşkanı olarak bir kez daha beş yıllığına bu göreve layık görüldü…
Özellikle son üç güne, Türkiye'nin, geçmişte yaşamış devlet adamları içinde mağdur ve mazlum şahsiyetler olarak ebediyete intikal etmiş olan Adnan Menderes ve arkadaşlarının hazin hikayesine tanıklık eden 27 Mayıs'ın ardından, yaşadığımız seçim heyecanına, bugünün fetih coşkusunu eklediğimiz bir süreç olarak bakabiliriz. Hayat, hüzün ve sevinç, acı ve tatlı sarkacında gidip geliyor vesselam… Nimete şükrümüz kadar, külfete ve sabrımızın da değerli olduğunu bildiren Sevgili Peygamberimiz (sav) "her iki durumda da kazanan kişi olmanın, şükrü ve sabrı kuşanmaktan geçtiğini ve bunun da sadece mümine has bir durum olduğunu" bildiriyor, inci misali sözlerinin birinde…
Yazımızın başında, Fetih Sûresi'ni anlamadan, birçok şeyi gereği gibi anlayamayacağımızdan söz ettik. Geliniz o halde Hayat Kitabımız, kılavuz ve rehberimiz olan Kur'an-ı Kerim'in, ismiyle müsemma Fetih Sûresi'ne bakalım, üzerinde yoğunlaşalım ve bu hikmet deryasından inci, mercan taneleri devşirmeye çalışalım.
Fetih ne demektir?
Arapça'da "açma, yol gösterme, hüküm verme, galibiyet ve zafere ulaştırma" anlamlarına gelen fetih, terim olarak Müslümanların, gayri müslimlerden elde ettikleri toprak kazanımını ifade etmektedir. Ancak cihâd kelimesi, nasıl ki mukaddesat ve üstün değerler için savaşmak ve Allah yolunda can vermek anlamında sıradan bir savaştan farklı ise fetih de işgal, istila ve sömürü amacıyla toprak elde etme niyetinden ve fiilinden farklı bir anlam taşımaktadır. Bunun da en önemli dayanağı müslümanların geçmişte ve gelecekte kazanacakları maddi ve manevi zaferlerin, onlara Allah'ın bir ikramı olduğuna vurgu yapan Fetih Sûresi'dir…
Gerek Peygamber Efendimizin hayatta olduğu zaman diliminde onun komutasında gerekse vefatından sonra ashâbı tarafından gerçekleştirilen zaferlerle dolu tüm seferler ve gerçekleşen savaşlar için kaynaklarda "fetihler" anlamına gelen "fütûh/fütûhât" kelimelerinin kullanıldığı görülmektedir. Ancak burada kelimenin yalnız maddî yönden fetih mânası taşıdığı da düşünülmemelidir. Çünkü bu kelime öncelikle ve daha çok, kalbi ve aklı İslâm gerçeğine açmak anlamı taşımaktadır. Ardından ikinci olarak İslâm mesajının önündeki engelleri kaldırmak, insanın kalbine ve aklına ulaşmayı mümkün kılacak ortamı hazırlamak manasına gelmektedir.
Fetih kelimesinin taşıdığı bu derin ve hikmetli mana, aslında hem Kur'ân-ı Kerîm'in ayetlerinden hem de Peygamber Efendimizin (sav) hadislerinden anlaşılmaktadır. Sözgelimi Medine şehrinin savaşsız bir şekilde fethedilmesi ve İslâm'a kazandırılması hakkında Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, "Ülkeler ve şehirler zorla alınır; Medine ise Kur'an ile fethedilmiştir" buyurmaktadır.
Konuya dair Kur'ân-ı Kerim'den örnekleri de Fetih sûresinin, "Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik" meâlindeki ilk âyetini ve onu takip eden âyetleri örnek verebiliriz. Çünkü bu ayetler, askerî bir zaferin ardından değil, Mekkeliler ile yapılan Hudeybiye Antlaşması'nın arkasından inmiştir. Aslında ilk başlarda birçok sahâbî bu andlaşmayı kabul etmekte ayak diretmiş, kendilerini Mekke'ye girmekten ve çok özledikleri Kâbe'yi tavaf edip umre yapmaktan men eden Mekkelilerin birtakım isteklerini, İslam'ı küçük düşürücü mahiyette bulmuş ve bu durum onları hoşnutsuzluğa sevk etmişti. Oysa Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, barış ve esenlik dini olan İslam'a, insanların daha ziyade barış ortamında kulak vereceklerini bildiği için Mekkeliler'in şartlarını kabul etmişti. İnen ayetler bu andlaşma sonrasındaki gece nazil olmuş ve Peygamberimizin görüşünü desteklemiş, görünürde müslümanların aleyhine maddeler taşıyan bu sözleşmeyi yani Hudeybiye Antlaşması'nı "feth-i mübîn" (apaçık bir fetih) olarak nitelendirmiştir.
Bu ayetler, Allah'ın affının, bağışlamasının, yardımının ve melekleriyle müminleri desteklemesinin hem Peygamberimiz ve ashabı için hem de sonradan gelecek tüm müminler için söz konusu olacağının müjdesini vermektedir. Gerçekten Fetih Sûresi, içinde dünya hayatının zorluklarını aşma noktasında kişiye motivasyon sağlayacak, gelecekten yana ümitvar ve iyimser olma hususunda nice müjdeler taşımaktadır. Fetih Sûresi, sadece ashab-ı kiram için değil, Fâtih Sultan Mehmed Han ve şanlı ordusu için de; ve şu asrımızda maddi-manevi; siyasi-iktisadi vs. nice badirelerin ardından elde ettiği yeni bir yüzyıl vizyonuyla, Türkiye'de yaşayan hepimiz için müjdeler taşıyan mesajları ihtiva etmektedir. Dileriz ki bu gün, bir ismi de el-Fettâh olan Allah Teâlâ'nın ihsanıyla "Türkiye Yüzyılı"nın başladığı gün olsun ve bir fethin yıldönümü, yeni bir fethe başlangıç günü olsun inşaallah…
İstanbul'un fethine mazhar olan Fatih Sultan Mehmed Han ve şanlı ordusundaki her bir nefere, aziz şehitlerimize ve kahraman gazilerimize Allah Teâlâ'dan rahmetler diliyor, bu ülkenin maddi-manevi refahı ve yükselmesi için çaba sarf eden devlet ricalimize de muvaffakiyetler niyaz ediyoruz. Konuya devam edeceğiz. Sağlıcakla kalınız efendim…
Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- “Müminin firâseti” nedir, hayata yansıyan yönleri nelerdir? (27.05.2023)
- Müslüman, kehânet karşısında nasıl bir duruş sergilemelidir? (25.05.2023)
- Kahinler, gaybı bilirler mi? (22.05.2023)
- 600 yıllık bir gelenek: Erguvan Bayramı (29.04.2023)
- İbadet, niyetin güzelliğiyle başlar… (27.04.2023)
- Allah’ın adıyla, yeniden her şeye merhaba!.. (25.04.2023)
- “İftar sevinci” için seher vaktinin önemi… (07.04.2023)
- Mescid-i Aksâ bir Müslüman için neler ifade eder? (05.04.2023)