Bundan önceki yazımızda Sevgili Peygamberimizin (SAV) "Oruçlu bir kimsenin iki sevinçli ânı vardır. Bunlardan birini iftar ânında yaşar; diğerini ise Rabbiyle karşılaştığı zaman…" mealindeki bir hadis-i şerifini aktarmış ve müminin bu sevinci duymasının öneminden söz etmiştik. Bugünkü yazımızda ise bu sevinci yaşayabilmek için nelere dikkat edilmesi gerektiğine dair hususları ele almak istiyoruz.
Müminin, iftar ânında sevinç yaşayabilmesine vesile olan hususlar…
Oruçlu bir kimse için iftar anında yaşandığından/yaşanacağından söz edilen "iftar sevinci"nin gerçekleşmesi için bazı hususlara dikkat çekilmiştir. Bu hususta önemsenmesi gereken konuların başında "sahura kalkmak" ve orucunu sahurla birlikte başlatmaya özen göstermek gelir. Çünkü sahura kalkmak, zaten başlı başına bir ibadettir. Bu ibadet aynı zamanda başka birtakım ibadetlere de vesile olmakta ve onlar için zemin teşkil etmektedir. Sahura kalkmanın vesile olduğu ibadetler ise şunlardır:
- Sahura kalkmak, aslında seher vaktine uyanmak demektir. Seher vaktiyse, gerek Kur'an-ı Kerim'de Allah Teala'nın ve gerekse Hadis-i Şeriflerde, Kutlu Elçisi'nin övgülerine mazhar olan bir zaman dilimidir. Uyanık olmak, o vakti ihya etmek anlamına gelir; bu yönüyle ihyâ, vakti uyku ile yok etmenin zıddıdır. Gecelerin ihyası gibi, vakitlerin ihyası da söz konusudur. İşte imsak vaktinden önce kalkarak seherdeki bu zaman diliminde uyanık bulunmak, müminin o vakti ihya etmesi anlamında başlı başına bir ibadet olarak görülmelidir…
- Seher vaktinde uyanmak, kabul olunacak duada bulunmak demektir. Çünkü Peygamber Efendimizin, (SAV) Rabbimiz Teâlâ'dan naklederek aktardığı bir Hadis-i Kudsî'de,"Allah'ın, seher vaktinde af ve mağfiret dileyen, rızık ve şifa talep eden kullarına, bu isteklerini vereceğini bizzat va'dettiği" son derece önemli bir zaman dilimidir, bu vakitler…
- Ayet-i kerimeler, o vakitte uyanık olarak ibadette bulunanların; istiğfar ederek Allah'tan af ve bağışlanmak dileyenlerin (bkz. Al-i İmran, 17); namaz kılarak secdelerle Hakk'a kurbiyyet sağlayanların faziletinden bahseder… (bkz. Secde 16; Zâriyat, 17) Hadis-i şeriflerde "gündüzünün oruçla, gecelerinin namazla bereketlendirildiği" bir ay olarak tarif edilen ve her bir nafile ibadetin farz gibi değer gördüğü; her bir amelin, en az 70 misli karşılıkla sevaba nâil olunduğu bir ay olan Ramazan-ı Şerif'te, müminin, kılacağı iki rek'atlik bir Teheccüd namazıyla bile Rabbinin rızasını kazanma imkanının bulunduğundan söz edilmektedir.
- Sahura kalkmak, aynı zamanda bir sünnet-i seniyye'nin ihyası demektir. Zira Sevgili Peygamberimiz (SAV) "Bizimle Ehl-i Kitab'ın tuttuğu oruçlar arasındaki fark, yediğimiz "Seher Yemeği"dir." Sözünde ve davranışlarında derin hikmetler bulunan Nebiyy-i Muhterem Efendimiz (SAV) bu önemli tespitiyle beraber şu tavsiyede de bulunmuştur: "Sahura kalkınız/Sahur yapınız; çünkü sahurda bereket vardır."
Hatta meselenin yemek-içmek olmadığını anlayabilmemiz için, "Velev ki, birkaç yudum suyla, birkaç lokmayla da olsa…" buyurarak, ümmetine uyarıda da bulunmuştur.
Dolayısıyla, sahura kalkan her bir mümin, Peygamber Efendimizin bu tavsiyesini yerine getirerek bir sünnet-i seniyye'yi ihyâ ettiğinin farkında olmalıdır. Yine o, sahura kalkmanın, tuttuğu orucu, ehl-i kitab'ın orucundan farklı kılan bir özellik olduğunu bilmelidir. Keza sahur yemeğinde kendisi için nice bereketler bulunduğunun şuurunda olmalıdır. Bu bereketin ne olduğu konusunda düşünüldüğünde, sofrasındaki bolluktan tutun da Allah'ın rızası ve meleklerin duasıyla o anın bambaşka bir güzelliğe bürünmesi anlamına geldiğini de hiç unutmamalıdır. Zira bereket; "bolluk" anlamına geldiği gibi aslında herhangi bir zamana veya mekana, Cenab-ı Hakk'ın rahmet nazarlarıyla tecelli buyurması neticesinde, bu zamanın veya mekanın, Mevlâ'nın rızası ve hoşnutluğuna mazhar olması, onların "mübarek" kılınmasıyla sonuçlanacak son derece güzel ve muhteşem, kadir ve kıymeti yüce bir hale gelmesidir.
Kültürümüzde seher vakti yemek yemek üzere kalkılmasına, ya "sahura kalkmak" veya "sahur yapmak" denilmektedir. İşte gecenin bir vaktinde Hakk'ın rızası ve hoşnutluğu için kalkıp bir şeyler yenilmesi, kişiyi hem bedenen hem de ruhen iftar vaktine kadar maddi ve manevi açıdan takviye edecek ve güçlü kılacaktır. Adeta mümin, maddi açlıktan kendisini koruduğu gibi orucunun maneviyatını yüksek tutacak güç ve kuvvete de sahip olacaktır. Bu şekilde tutulan bir oruç, müminin, iftar vaktine kadar orucunu muhafaza etmesine, onu örselemeden ve zedelemeden iftara kadar ulaştırmasına imkan sağlayacaktır. Böyle bir hassasiyetle korunan oruç, Rabbin rızası olarak kişiye sevinç, huzur ve mutluluk şeklinde geri dönecektir. Diyebiliriz ki, orucun seher vaktindeki sahur yemeğiyle başlaması, iftar vaktinde duyulacak sevincin gerçekleşmesinde en önemli husustur vesselâm...
Cuma gününün feyzi ve seherlerin bereketi, iftar sevincinize vesile olsun, dileğiyle…
Mehmet Emin Ay