Mustafa Özcan

İkiz cinayet

Cemal Kaşıkçı olayını araştırmakla görevli olan İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan, Suud Başsavcısı Suud El Mucip'in verimsiz geçen birkaç günlük ziyareti ve savcılık ile MİT makamlarıyla görüşmesinin akabinde Türk rivayetine ve anlatımına resmilik kazandırdı. Cemal Kaşıkçı'nın konsolosluk binasına girmesinden sonra boğulduğunu ve ardından cesedinin parçalara ayrılarak yok edildiğini ifade ediyor. Yok edilme şekliyle ilgili tafsilat verilmiyor. Bundan sonrasını nazari analizlere kalıyor ve bu anlamda ismini vermeyen anonim bir Türk yetkili, meseleyi şöyle tafsil ediyor: Boğduktan sonra Cemal Kaşıkçı'nın bedeninden korkunç bir yöntemle ve biçimde kurtuldular. Üst düzey bir Türk yetkilinin New York Times'a sızdırılan ifadelerine göre parçalanan ceset asit kullanılarak yok ediliyor.[1] Cesedin asit ile yok edilmesinin ya konsolosluk binasında ya da konsolosun ikametgahında gerçekleştirildiği tahmin ediliyor. Cesedin kalan parçalarından bu suretle kurtuluyorlar. Nitekim, AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, Hürriyet'e yaptığı açıklamada özetle şunları söylemiştir: "Kaşıkçı'nın cesedinin parçalandığı bilgisi bizde vardı. Fakat şu anda görüyoruz ki parçalamakla da kalmamış, cesedi eriterek yok etmişler. Bizdeki son bilgilere göre cesedi parçalamalarının sebebi de daha kolay eritmek. Cesetten eser bırakmamak amaçlanmış. Savcılığın ifadesinden de bu anlaşılıyor. Verebilecekleri makul bir cevapları yok."

Yine NYT gazetesine göre Türk yetkililer, Türk işbirlikçi iddiasının olayı örtbas etmek ve araştırmayı karartmak için uydurulduğunu düşünüyorlar. Bu detaylar gerçeğe en yakın rivayet zira Suudi yetkililer Türkiye'nin bu ismi ve kimliği meçhul işbirlikçinin üzerinde duracağını ve meselenin üzerine gideceğini bilirler. Bu anlamda Türk işbirlikçi ayrıntısı saptırmadan ibaret görünüyor.

Bendeniz de ilk günlerde insiyaki bir biçimde hem Fikriyat'taki yazımda hem de A Haber ekranlarından Mehdi Bin Bereke vakası üzerinden bu kopya cinayeti veya ikiz cinayeti dile getirmiştim.

Mehdi Bin Bereke hadisesi ile Cemal Kaşıkçı olayı birbirine çok benziyor.[2] Her ikisi de 53 yıllık farkla birlikte ekim ayı içinde ( Mehdi Bin Bereke 29 Ekim, Cemal Kaşıkçı 2 Ekim) aynı yöntemlerle işleniyor. Her ikisi de bir randevu sonrası infaz ediliyor ve cesetleri asit yardımıyla ortadan kaldırılıyor.

Bizim Mehdi bin Bereke ile Cemal Kaşıkçı mukayesesine veya karşılaştırılmasına dayalı analizimizden sonra özellikle Mağrip ülkelerinde (Kuzey Afrika ülkeleri) ve genelde de Arap dünyasında bu benzetme yaygınlık kazandı…Nitekim bazı haber siteleri Batı Afrikalı kesimlerin (Mağaribe) Cemal Kaşıkçı'yı Medineli veya Suudi Arabistanlı Mehdi Bin Bereke olarak andıklarını kayda geçirdiler.[3] Arabi-21 sitesinin bu yöndeki haberine göre 53 yıl önce 1965 yılında yine bir Ekim günü (29 Ekim) öldürülen sol eğilimli Faslı siyasetçi Mehdi Bin Bereke hadisesi ile 2 Ekim 2018 tarihinde öldürülen Cemal Kaşıkçı vakası 'ikiz cinayet' gibi birbirine benzemektedir. Farklar olsa da ikisi arasında birçok benzerlikler var. En temel fark Mehdi Bin Bereke'nin ortadan kaldırılmasında Fas rejimi ile Fransız makamları arasında muvazaa bulunmasıdır. Cemal Kaşıkçı olayında ise Türk makamları Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinden haberdar değillerdi ve arada bir işbirliği ortamı da bulunmuyordu. Benzerliklere gelince: Her ilki ikisinin de gönüllü sürgüne gitmeleri ve sürgün mahallinde öldürülmeleridir. Bunlardan ilki olan Mehdi Bin Bereke o dönemde Paris'i gönüllü sürgün mekanı olarak seçmiştir. Cemal Kaşıkçı ise sürgün yeri olarak Washington'ı ihtiyar etmiştir. Bazılarının iddia ettiği gibi Cemal Kaşıkçı kesinlikle Amerikan vatandaşı değildir, sadece orada oturumu bulunmaktadır. İkisinin de ortak yönlerinden bir diğeri de sürgün yerlerinde kontrol dışına çıkmalarıdır. Temel öldürülme nedenleri de budur. Dolayısıyla Fas Kralı İkinci Hasan ile Muhammed Bin Selman'ın ortak düşüncesi veya refleksi muhaliflerini ya da Mehdi Bin Bereke ile Cemal Kaşıkçı'yı yeniden kontrol altına alabilmekti. Ya da cezalandırılmaları ve ebediyen susturulmalarıydı. Bunun için de onları kademeli olarak yeniden ülkelerine çekmek gerekiyordu. Tuzaklama veya yemleme usulüyle bu işleme Araplar 'istidrac' diyorlar. Bunun için peşlerine timler saldılar. Muhtemelen bu timlerin görevi Mehdi Bin Bereke'yi ülkesine geri kaçırmaktan ziyade ortadan kaldırmak ve bu suretle susturmaktı. Keza aynı yöntem Cemal Kaşıkçı için de geçerli olmuştur. 1965 ortalarında Mehdi Bin Bereke'yi bir istihbarat ordusunun gözlediği ve 40 kişiyi buldukları söyleniyordu.

Mehdi Bin Bereke'nin tasfiye edildiği ve ortadan kaldırıldığı dönemde dünyada sol yükseliştedir. Fas da bundan nasibini almıştır. Mehdi Bin Bereke dünyanın tanınmış solcu liderlerinden birisidir. Sürekli olarak uluslararası etkinliklere katılmaktadır. Fas'ta taraftar kitlesi giderek artmaktadır. Onun dışında Mehdi Bin Bereke'nin civar bölgelerde özellikle de Cezayir'de de hatırı sayılır taraftar kitlesi teşekkül etmiştir. Bu da Fas Kralı İkinci Hasan'ı tahtına sallamakta ve iktidarına yönelik büyük bir tehlike arz etmektedir. Bunun için susturulması, ortadan kaldırılması gerekirdi. O dönemde Batı dünyası da sola karşı tetikte ve müteyakkız haldedir. Sola karşı Safari Clup gibi mücadele için ortak paktlar kurulmaktadır. Sola karşı küresel bir dayanışma vardı ve bu açıdan Mehdi Bin Bereke'nin öldürülmesi işleminde de Gaulle idaresiyle veya Fransız istihbaratıyla birlikte CIA ve Mossad'ın da katkı sunduğu kabul gören nazariye, tezler arasında bulunmaktadır. Mehdi Bin Bereke'nin siyasi tezleri değişime dayanıyordu. Anayasal monarşi, parlamenter kraliyet veya meşruti monarşiye geçmeye çağırıyordu. Cemal Kaşıkçı ise değişimden ziyade ıslah ve içeriden düzeltmeye davet ediyordu. Mehdi Bin Bereke, döneminde en çok yükselen ve kurulu rejimlere en fazla tehdit içeren sol dalgayı temsil ediyordu. Cemal Kaşıkçı ise Arap Baharından sonra en çok yükselen ve bazı rejimlerin tahtını sallayan İhvan'a yakın duruyor veya bir isim olarak görülüyordu. Bu anlamda Azzam Temimi gibi isimlerle birlikte anılıyordu. Abdullah Fehd Nefisi gibi esasında İhvan'a yakın durmakla birlikte mürşit meselesinde ve gizlilik noktasında çekinceleri bulunuyordu. Suudlu yetkililer cürümlerini hafifletici nedenler peşinde koşuyorlar. Mısır'da rejim ve yanlılarının kullandığı bir ifade vardır: Bütün radikal örgütler İhvan'ın abası, kanatları altından çıkmadır. Adil Cübeyr de başta Kaide olmak üzere radikal dinci akımların çatısının İhvan olduğunu ileri sürmüştür. Daha önce de bu karalama kampanyası çerçevesinde Şark el Avsat gazetesinin eski Yayın Yönetmenlerinden Selman Ed-Dusuri de Cemal Kaşıkçı'nın İhvan mensubu olduğunu Kardavi anlayışındaki İslam'ı savunduğunu ileri sürmüştür. Yine Muhammed Bin Selman'ın Beyaz Saray'la yaptığı telefon konuşmasında Trump'ın damadı Jared Kushner ve Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'a Cemal Kaşıkçı'nın tehlikeli bir İslamcı nitelemesinde bulunmuş. Zaten Cemal Kaşıkçı hayatta iken Suudi Arabistan rejiminin muhaliflerini itibarsızlaştırmak ve karalamak için' aşırı İslamcı' yaftasını yapıştırdığını söylemiştir. Zaten konuştukları da bu sözlere teşne. Nitekim Trump'ın büyük oğlu Donald Trump JR da Kaşıkçı'yı Kaide ile veya Bin Ladin ile bağlantılı gösteren tweetleri takipçileri ile paylaşmıştır. Kaşıkçı ailesi ise Muhammed Bin Selman'ın İhvan yakıştırmasını reddetmiştir. İhvan nispeti, olduğunu farz etsek bile acaba suikastı meşru kılar mı? Cemal Kaşıkçı ise İhvan olsun ya da olmasın herkesle ortak paydasının hakikat olduğunu ifade etmiştir.

Mehdi Bin Bereke'nin öldürülmesinden Kral İkinci Hasan sorumlu olmakla birlikte meselenin bu yönü karartılmış ve sisler altında bırakılmıştır. Ölüm timinin mensupları veya infazcılar daha sonra arkada delil bırakmamak için ortadan kaldırılmıştır. Sokullu Mehmet Paşa'yı ortadan kaldıran yeniçerinin de derhal infaz edilmesi gibi.

Mehdi Bin Bereke'nin ortadan kaldırılması için Paris'e bir ölüm timi gönderilmiştir. Bu ölüm timinin başında ise General Muhammed Ufkir bulunmakta ve Milli Güvenlik birimi Müdürü Ahmet Duleymi de ona eşlik etmektedir. Kral İkinci Hasan Mehdi Bin Bereke'nin ülkesine dönmesini istemektedir. Hatta bunun için Özel Danışmanı Ahmet Rıza Keddire'yi devreye sokmuş ve Mehdi Bin Bereke ile görüşmeye göndermiştir.

Bin Bereke'nin şartlarından birisi de iki ismin yani Muhammed Ufkir ile Ahmet Duleymi'nin görevden azledilmesidir. Zira bu ikisini cahil kimseler olarak tanımlamaktadır. Ölüm timinin Paris'e gönderilmesinden sonra film yapımcılarından bazıları kullanılarak Lipp Kafesinde buluşmak için Mehdi Bin Bereke'den randevu alınmıştır. Randevu yerine geldiğinde kendisini iki Fransız polis beklemektedir. Cemal Kaşıkçı olayının hilafına Mehdi Bin Bereke hadisesinde Fransız makamları da işbirlikçi konumunda ve muvazaa halindedir. Bin Bereke'yi alan polisler daha sonra lüks bir villaya yönlendirirler ve burada General Ufkir ve Ahmet Duleymi'nin eline teslim edilir. Bundan sonrasıyla ilgili rivayetler değişiktir. General Ufkir ile Bin Bereke arasında şahsi sürtüşme ya da husumet vardır. General Ufkir özellikle de Ahmet ed Düleymi talimat dışına çıkmış ve Bin Bereke'yi işkence eşliğinde sorgulamış ve daha sonra da Fas'a kaçırmak için uyuşturucu zerk etmiş, enjekte etmiş ve bu uyuşturucu miktarının yüksekliği nedeniyle Bin Bereke işkence mahallinde ölmüştür. Geriye cesedin saklanması kalmıştır. Sonrasıyla ilgili olarak da kimileri Paris banliyölerinden birinde toprağa verildiğini ve mezarının gizli kaldığı yönünde kanaat serdetmektedir. Kimi rivayetlere göre ise ceset asit çukurunda eritilmiş ve bu suretle infazcılar veya Fas kralı İkinci Hasan cesetten kurtulmuştur. Bir başka teze göre de verilen morfinler etkisini göstermiş ve Bin Bereke bu suretle diplomatik kargo içinde Fas'a kadar götürülmüş ve burada bizzat kinci Hasan Bin Bereke'yi işkence eşliğinde sorgulamış ve ardından öldürülerek asit çukurunda yok edilmiştir. Daha önce Reuters'e bilgi veren bir Suudi kaynak, İngiliz istihbaratının Kaşıkçı'ya konsoloslukta aşırı dozda uyuşturucu verildiğini düşündüğünü ve bu bilginin bir İngiliz istihbarat kaynağından geldiğini söylemişti.[4] Bununla birlikte 31 Ekim tarihli (2018) İrfan Fidan'ın yazılı açıklamasında bu aşırı doz uyuşturucu rivayeti göz ardı edilerek Cemal Kaşıkçı'nın içeri girer girmez Sultan Abdulaziz vakasında olduğu gibi boğulduğunu doğruluyor. Sonrasında da cesedi parçalama faslına geçilmiştir. Bununla birlikte yüksek dozda uyuşturucu iddiası ikiz cinayetin ikisinde de varit bulunuyor.

Bin Bereke ile rivayetlerden bir diğeri daha Kaşıkçı olayıyla tıpatıp örtüşüyor. Bu da Bin Bereke'nin işkenceden sonra ölü bedeninin parçalanması ve kellesinin Bin Bereke'nin öldürülmesinin nişanesi olarak İkinci Hasan'a gönderilmesi.[5] Dr. Mahmut Ababine gibi yazarlar bu benzerliğe temas etmişlerdir. Cemal Kaşıkçı meselesinde de başının gövdesinden ayrıldıktan sonra Muhammed Bin Selman'a gönderildiği ileri sürülmüştür.

Kaşıkçı ile Bin Bereke arasındaki son benzerlik ise ölü bedenlerinin akıbetidir. Bu yöndeki tahminlere rağmen kesin sonuca ulaşmak şimdilik mümkün görünmüyor. Fas otoriteleri hala gerçeği saklamakta ve Bin Bereke ile ilgili arşivlere ulaşılmasının önüne kesmektedir.

ÖLÜM TİMİ VEYA İNFAZCILARIN SONU

Mehdi Bin Bereke ile birlikte Cemal Kaşıkçı cinayeti tarihte eşine benzerine az rastlanır düzeyde bir örgütlü cinayet örneğini temsil etmektedir. İkisine 'ikiz cinayetler' dememiz mümkün. Nitekim Bin Bereke'nin oğlu Beşir Bin Bereke 53 yıl sonra tarihin tekerrür ettiğini ve Cemal Kaşıkçı'nın babasının öldürüldüğü yöntemlerle ortadan kaldırıldığına parmak basmaktadır. Failler veya infazcıların tamamı susturulmasına rağmen yargı önüne çıkarılamamıştır. Fransız idaresi olaya karışan Fransız uyruklu polisleri soruşturmanın ardından yargılamak istemişse de kadavra ve ölü bedenin bulunamaması nedeniyle yargılama gerçekleşememiştir. Bununla birlikte birinci derecedeki failler ve hatta ikinci derecedeki failler teker teker ortadan kaldırılmış ve canlı belgeler veya deliller bu suretle karartılmıştır. Adı eyleme karışan bir kısım Fransız yetkililer Fransız topraklarında suikastlarla hamuşan (suskunlar) diyarına gönderilmiştir. Böylece Kral İkinci Hasan ile Mehdi Bin Bereke cinayeti arasındaki bütün bağlantılar yok edilmiştir. İçişleri Bakanı Muhammed Ufkir daha sonra 1972 yılında başarısız bir darbeye kalkışmış ardından intihar ettiği söylenmiştir. Öldürülme ihtimali yüksektir. Ardından eşi Fatıma ve çocukları Melike ve diğerleri 20 yıl boyunca çölde hapishanelerde ve tutsak kamplarında tutulurlar. George Vigon gibi Mehdi Bin Bereke hadisesinde bazı sırlara vakıf şahitler veya yöneticiler ortadan kaldırılmıştır. Mehdi Bin Bereke'nin kaçırılması hadisesinde görgü tanıklarından birisi olan daha doğrusu olay sırasında Mehdi Bin Bereke'nin yanında olan Et Tihami Ez-Zamuri'nin de Paris'te kendini asarak intihar ettiği haber verilmiştir.

Fas sinema eleştirmenlerinden Tarık Uşin'in de ifade ettiği gibi delillerin karartılması için Mehdi Bin Bereke cinayetinde geriye canlı tanık bırakılmamıştır. Ya da Refik Hariri meselesi gibi meselelerde olduğu gibi ilahi adalet tecelli etmiş ve suça karışanlar bir şekilde suikast veya şüpheli intiharlarla ortadan kalkmış veya kaldırılmıştır. Çokları gibi Tarık Oşin de kesinlikle Cemal Kaşıkçı olayına karışanların geride canlı tanık bırakmamak için ya intihar edeceklerini ya da trafik kazasına uğrayacaklarını ve bir şekilde ortadan kaldırılacaklarına işaret etmektedir. Bu bağlamda Et Tihami Zamuri veya Gazi Kenan gibi olayın birinci derecede görgü tanıkları veya failleri bir şekilde tasfiye edilmektedir. Tarık Oşin, karanlık olayın ardından kaçarcasına ülkesine dönen Konsolos Muhammed Uteybi'nin ne zaman intihar edeceğini sormaktadır[6] Nitekim, 15 kişilik infaz timi içinde olduğu ifade edilen şüphelilerden birisi olan Saad Bustani'nin esrarengiz bir biçimde hayatını kaybettiği ifade edilmektedir.[7]

Mehdi Bir Bereke hadisesiyle birlikte Cemal Kaşıkçı cinayeti ikiz ve kopyalanan bir cinayeti akla getirmektedir. İkisinin belki de son ortak yönlerinden birisi kabirlerinin belli olmaması olacaktır. Fakat her ikisi de sevenlerinin günlünde gömülüdür.


[1]https://www.washingtonpost.com/world/saudi-arabia-not-fully-cooperating-with-khashoggi-investigation-turkish-official-says/2018/10/31/804bfc2a-dc78-11e8-8bac bfe01fcdc3a6_story.html?utm_term=.9bed44107608

[2]https://www.fikriyat.com/yazarlar/mustafa-ozcan/2018/10/05/istanbulda-kaybolan-gazeteci-kasikcinin-hikayesi

[3] https://arabi21.com/story/1128295

[4]http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1108500/Cemal_Kasikci_nin_yerini_akilli_saati_belirleyecek_mi_.html

[5] www.youtube.com/watch?v=31ne6YWR4_s

[6] http ://arabicpost.net/opinions/2018/10/22/

[7]https://de.news-front.info/2018/10/18/fall-khashoggi-meschawad-saad-al-bustani-wurde-bei-einem-autounfall-in-riad-getotet/

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.