Dördüncü manga
Moritanyalı yazar Muhammed Muhtar Şankiti, Sabah gazetesinin 5 Kasım (2018) tarihli haberinde yer alan delilleri karartma ekibiyle birlikte, Suudi Arabistan'ın Cemal Kaşıkçı'yı öldürmek ve izlerini silmek için dört ekip veya manga görevlendirdiğini ileri sürüyor. Esasında Şankiti'nin analizini dikkatle takip ettiğimizde manga veya ekiplerin bir ikiyi geçmediğini görüyoruz. Şankiti ekiplere dördüncüsünü de ekliyor ve Suudi Arabistan Askeri Ateşesinin Cemal Kaşıkçı'yı tasfiye etme meselesini önce kendi aralarında ele aldıklarını ve ardından meseleyi görüşmek ve talimat almak üzere Riyad'a gittiğini söylüyor ve bu faaliyeti ekiplerden biri olarak sayıyor ( https://twitter.com/ m3takl/status/1059540196797091842 ) ve bununla ekipleri dörde çıkartıyor. Ardından ikinci kademede keşif ekibi geliyor. Olay öncesinde Suudi Arabistan İstihbaratının Türkiye İstasyon Şefi Ahmet Abdullah Elmüzeyni de cinayetten önce Belgrad Ormanları'nda keşif turu yapıyor. Üçüncü kademede ise Suudi Arabistan'dan olay öncesinde iki ayrı kafile halinde infaz ve ortadan kaldırma ekibi geliyor. Bunlar da konsolosluk içinde öldürdükleri Cemal Kaşıkçı'yı doğrayarak rezidansa naklediyorlar ondan sonrası ise şimdilik muamma. En azından Türk makamları bu hususla alakalı olarak ancak analiz yapabiliyorlar. Elbette bu işi icra eden Suud makamları gerçeği daha iyi biliyorlar ama malum sebeplerle paylaşmaktan kaçınıyorlar. Sabah gazetesinin 5 Kasım tarihli (2018) haberine göre delil karartmak için dördüncü bir manga daha geliyor. Bu ekip 11 kişiden oluşuyor ve 11 Ekim tarihinde Türkiye'ye damlıyorlar. 17 Ekim tarihinde büyük oranda işyerini bitiyorlar ve 20 Ekim tarihinde de Türkiye'den ayrılıyorlar.
11 Ekim'de Türkiye'ye gelen 11 kişilik ekip içinde kimyager Ahmed Abdulaziz El Cenubi ile birlikte toksikoloji yani zehir bilimleri uzmanı Halit Yahya el Zehrani de bulunuyor. Ekip, cinayetin aydınlatılması için araştırma yapmaya değil, bilakis delilleri karartmaya geliyor. Ardından Suud Başsavcısı Suud El Mucip de aynı şekilde davranıyor. İşbirliğinin mecrasını saptırmak hatta muvazaaya dönüştürmek istiyor.
11 Ekim günü İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'na iniş yapan kimyager ve toksikologun Başkonsoloslukta delilleri kararttığı değerlendiriliyor. Bu tür olaylarda sonradan delil karartan uzmanlara 'silici/imha edici ' deniliyor. Kimyager ve toksikoloji uzmanları İstanbul Başkonsolosluğu'nda ayın 12'sinden itibaren adeta karargah kuruyorlar. Beşiktaş'ta lüks bir otelde kalan El Cenabi ile El Zehrani Başkonsolosluk dışında rezidansta silme çalışmalarında bulunuyor! Araştırma ekibi adı altında gelen beraberlerindeki 9 kişilik heyetle 17 Ekim'e kadar Başkonsolosluğa gidip gelen kimyager ve toksikolog 20 Ekim'de Türkiye'den ayrılıyorlar. Başkonsolosluk ve rezidansın, bu ikilinin, cesetten kurtulma ve temizlik faaliyetlerinden önce aramaya açılmadığı da biliniyor. Rezidanstaki arama İstanbul Başkonsolosu Muhammed Uteybi'nin ülkesine dönmesinin hemen ardından gerçekleşiyor, daha doğrusu Suudiler aramadan hemen önce 16 Ekim'de Uteybi'yi geri çekiyorlar. Emniyet birimleri, Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda 15 ve 16 Ekim'de arama yapmıştı. Rezidanstaki arama ise 17 Ekim'de gerçekleşmişti.
Dördüncü ekipte yer alan kimyager ve toksikolog da ayın 17'sine kadar Başkonsolosluk ve rezidansta 'temizlik' yapıyorlar.
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevki Sözen, Suudi uzmanların 'temizlik' amacıyla gelmiş olma ihtimalinin yüksek olduğunu işaret ederek, şunları ekliyor : "Toksikologun çalışma alanı zehir bilimleri üzerinedir. Bu tür maddelerin etrafa bulaşması da söz konusuysa bunların temizlenmesi amacıyla orada bir toksikolog eşliğinde bir kimyacının bulunması doğaldır. Asit dökülme ihtimali farazi dairede de olsa varit bulunmaktadır."
Burada görülüyor ki Cemal Kaşıkçı'nın ortadan kaldırılması için sistematik bir faaliyet yürütülmüş. Ekipler gelmiş ve gitmiş. Dört ekip aralıklarla hummalı ve vardiyalı bir çalışma yürütmüşler. Bunun devlet aklı olmadan kontrolsüz bir şekilde gerçekleşmesi veya haydut kişilerden müteşekkil birilerinin marifeti olması olayların seyrine de mantığına da aykırıdır.
İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmet Asiri ile Danışman Suud Kahtani'nin de görevden el çektirilmesi olayın devlet boyutuyla bağlantılıdır. Kahtani, Muhammmed Bin Selman'ın en yakın çalışma arkadaşları arasında yer alıyor, sağ kolu ve basın danışmanıdır. 40 yaşlarında olan Kahtani Batı'da pek tanınmayan ama Körfez' bölgesinde şöhretine erişilemeyen bir isim. Cemal Kaşıkçı ile benzerliği ise her ikisinin de ülkenin kara kutusu olmasıdır. Kaşıkçı onun hakkında 'civa gibi hep üste çıkar' ifadesini kullanmıştır. Suud Kahtani elektronik trol ordusu yöneten isimdir. Hatta 'trolden sorumlu bakan' olarak yaftalanmakta idi. Görevi Muhammed Bin Selman namına muhalifleri takip etmek, sindirmek ve kara listeye almaktı. Arapların deyimiyle leim/soysuz ve hasis bir kişiliktir. Kendi sosyal medya hesapları üzerinden Muhammed Bin Selman'a körü körüne bağlı olduğunu ilan etmiş ve ondan izinsiz hiçbir şey yapmadığını yazmıştır. Muhaliflerin Kabe örtüsüne bile sarılsalar öldürülmeleri gerektiğini söylemiştir.
Kaşıkçı cinayeti sonuçta Muhammed Muntar Şankiti'nin de ifadesiyle devlet cinayetidir. Keza Muhammed bin Selman'ın veliahtlığa getirilmesi de bir devlet darbesidir.
Sonuç itibarıyla, Cemal Kaşıkçı cinayeti dört başı mamur (müktemiletü'l erkan) bir cinayettir. Ama yine de kusursuz cinayet yoktur. Belki bu cinayetle Kabil gibi oldular ama Kabil'e rehberlik eden karga kadar olamadılar.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.