Esat tartışmaları!
İçeride ve dışarıda bir Esat tartışması daha doğrusu 'Esat'a dönüş' tartışması yaşanıyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Doha'da yaptığı bir konuşmada şartlar oluşursa ve ileride Beşşar Esat hür ve şeffaf seçimlerle başkanlık yarışını kazanırsa tekrar siftah yapabileceklerini ve temas başlatabileceklerini söylemiş. Anlaşılan Türkiye belirli şartlar karşılığında açık kapı politikası izliyor. Bununla birlikte Baas gelene kadar yani 1964 yılına kadar Suriye'de bu tarzda özgür ve şeffaf seçimler icra ediliyordu. Baas darbeyle iktidara gelmiş ve hür ve şeffaf seçim geleneğini devreden çıkarmıştır. 1964 yılıyla birlikte ülkede daima sonucu belli yani fix seçimler yapılmıştır. Esat bu geleneği hiçbir zaman bozmayacaktır. Hür ve özgür seçimler ancak otoriter ve totaliter olmayan bir rejimin gölgesinde sağlanabilir. Suriye rejimi totaliter bir rejimdir ve bu karakterini terk etmesi tabiatına ve seciyesine terstir. Kendini ret ve inkardır. Aksini düşünmek eşyanın tabiatına aykırı düşer. Kişisel zeminde demevi, gazabi karakter ve mizaçlar olduğu gibi aynı zamanda siyasi rejimlerde de kanlı ve kansız karakter vardır. Esat rejimi iflah olmaz bir biçimde kanlı bir karakter arz eder. Bunun ıslahı ve dönüşümü de kabil ve mümkün değildir. Hama olaylarının ardından Hafız Esat rejimi yeniden dolaşıma girdi ve rehabilite oldu. Şimdi oğul rejimini de yüzdürmek ve rehabilite etmek istiyorlar. Esat'ı yeniden rehabilite etmek Putin'in öncelikleri arasında bulunuyor. Rus diplomat Andrei Kortunov Rusya'nın Suriye'de 4 temel hedefi olduğunu söylüyor. Bunlardan ilki Esat'ın Şam ve civarında yerini tahkim etmek ve kalıcılığını sağlamak. İkinci hedef, Suriye'nin imarı, üçüncüsü ise Lübnan ve Ürdün'deki mültecilerin geri dönüşünü sağlamaktır. Dördüncü hedef ise Suriye topraklarını terörden temizlemek şeklinde taayyün etmektedir.
*
Görüldüğü gibi Esat ne adaletiyle ne de bileğinin gücüyle ayakta ve iktidarda kalıyor. Rus ile İran payandaları sayesinde varlığını sürdürebiliyor. Bu itibarla, Esat müstakil bir siyasi entite veya varlıktan mahrumdur. İsmail Küçükkaya gibi Esat'ın varlığıyla Suriye'nin toprak bütünlüğü arasında bağ kuranlar büyük bir yanılgı hatta mugalata içindeler. Esat'ın varlığı Suriye'nin toprak bütünlüğünün garantisi değildir. Belki Esat ülkesinin hükümranlığını zayıflatmış ve yabancılara peşkeş çekmiştir. Hükümranlığı İran ile Rusya ile paylaşma durumunda kalmıştır. Kısaca vesayet altındadır. Vesayet altındaki seçimlerle bu ülke üzerinde Rus ile İran egemenliğini, vesayetini tanımak olur. Bundan böyle Esat'ın meşruiyetini geri kazanması devenin iğne deliğinden geçmesi kadar zordur. Cumhuriyet Gazetesi veya CHP gibi siyasi partiler sorunların çözümü için Esat'ı adres gösteriyorlar ve hükümeti telkin altında tutuyorlar. Halbuki, gitmesi için Esat'ı telkin altında tutmaları gerekirdi. Ahlak bunu iktiza eder. Şimdilik dediklerini tutan Sudanlı sevmedikleri 'eski veya görevdeki İslamcı' Ömer Hasan el Beşir olmuştur ve onlardan bir alkışı da fazlasıyla hak etmiştir. Neden Beşir'i hor görüyorlar da Beşşar'ı seviyorlar? Gönüllerindeki hastalıktan olsa gerek! Zira Suriyeli İslami kesimlerden Zuheyir Salim Beşir'in Şam ziyaretini tutarlı değerlendirmiş ve gayri ihtiyari olarak demiş ki, suçludan suçluya ziyaret! Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.
Yoksa çelişkiye düşecekler. Beşir'in Beşşar'ı ziyaretinde ise pek bir çelişki yok. Bir zamanlar katliamları yerinde gözlemlemek için oluşturulan Arap Birliği Gözlemci Heyetinin başında Sudanlı emekli general Muhammed Ahmet Mustafa Dabi bulunuyor ve Esat'ı kayıran ve kollayan yaklaşımlar sergiliyordu. Dabi o zamanlar bu Esat yanlısı tutumuyla elbette ki Hartum'u temsil ediyordu. Unutulmamalı ki bugün Esat'ın ayakta kalmasında İran ile Sudan İslamcılarının da payı vardır. İsrail oldum olası bölgede tek demokrasi vahası olmalarıyla övünürken Suriye rejimi adına Velit Muallim de Arap dünyasında en laik veya tek laik ülke olmakla iftihar etmiştir. Peki! Öyleyse İslamcıların derdi ne? Anlaşılan laik kesimlerle birlikte sermayelerini Esat'a yüklemişler!
Suriye Koalisyonu Başkanı Ahmet Tu'ma bu ziyareti kınamış ve kabul edilemez bulmuştur. Onun değerlendirmesi de Zuheyir Salim gibidir: Şam'da terör zanlıları veya suçluları buluşmuştur!
Amerikan pragmatizmini yerme durumundaki kimi İslamcılar daha pragmatik davranarak herkese parmak ısırtıyorlar. Kitleler şaşkınlıktan şaşkınlığa düşüyorlar! Adalet ve tutarlılıklarını kaybediyorlar. O zaman farklar arasında fark kalmıyor! Herkes aynı sepete doluşuyor!
Keşke Şam'a ilk adım atan Arap lideri İslamcılıkla anılmayan birisi olsaydı. Bu ziyaret Beşşar'ı mı kurtaracak yoksa Beşir'i de mi batıracak. Sağlaması zamanda.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Irak’ı kim yönetiyor? (14.12.2018)
- Irak’ta İran’ın taht oyunları (10.12.2018)
- Bir Evanjelik ve bir Hristiyan demokrat! (08.12.2018)
- Örgütlerin maskeleyemediği terörün efendileri (04.12.2018)
- İki sırdaşın açtığı felaket çığırı (29.11.2018)
- Düşman bayrağını güncelleme (26.11.2018)
- Önleyici yargı darbesi ve Türkiye’nin önünü kesmek (16.11.2018)
- Amerikan Bağlantısı, Fransız Muvazaası (14.11.2018)