Irak eski Başbakanı Haydar el-İbadi, tahmin edilen ama ifade edilmeyen bir itirafla karşımıza çıktı. Bir televizyon konuşmasında şunları söyledi: 'İkinci dönemde yeniden başbakan olmam İran tarafından engellendi. İran'da hakkımdaki iç çekişmeler nedeniyle ikinci kez atanmam engellenmiştir.' Eş-Şarkiyye Kanalına konuşan İbadi, sözlerini şöyle sürdürmüştür: 'İran'daki irade çekişmeleri benim yönetimden uzaklaştırılmama yol açan bir hava meydana getirdi. İran'daki iç çekişmeler bize birebir yansımaktadır. IŞİD ile mücadele konusunda İran bize destek verdi ama bu bir fedakârlık değildi. Onlardan silah aldık ve parasını ödedik. Aynı şekilde Amerikalılar da ivedilikle bize gerekli araç gereç ve silah temin ettiler. Başbakan tayin edilmemin arifesinde Anbar ilinin merkezi Ramadi'nin düşmesi ise aleyhimde bir tertipti. Hatıratımda bütün bunların tafsilatını yazacağım.'
İBADİ'NİN SÖZLERİNİ NASIL ANLAMALIYIZ?
'İrade çekişmesi' derken İran'daki kanatlardan birisinin kendisini desteklediğini, ötekisinin ise engellediğini mi söylemek istiyor? Kim bu kanatlar? Yoksa İbadi, irade çekişmesi diyerek züğürt tesellisinde mi bulunuyor? Belki de rol dağılımı gereği birileri İbadi'nin omzunu sıvazlamış olabilir. Lakin bunlar karar alma mekanizmasının neresindeler? Birilerinin cılız tercihi gerçeği değiştirmez. Başbakanlıktaki son günlerinde İbadi bölge turuna çıkmış ve bu çerçevede Türkiye'ye de gelmişti. Planlı bir İran ziyareti de gündemindeydi ama İranlılar aşağılayıcı bir şekilde gerekçe göstermeden ziyaretin iptal olduğunu duyurdular. Belli ki İbadi'yi gözden çıkarmışlardı. Gönlünü alma zahmetine bile katlanmadılar. İranlılar gözden düşenlere bu tarz muamele uygulamakta bir beis görmüyor. Türkiye'de zamanın hükümetinin, diyanet işleri başkanlarından İbrahim Elmalı'yı Libya ziyareti sırasında görevden alması gibi Nejat da Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki'yi Senegal ziyareti sırasında online bir şekilde görevden almıştır. Belli ki İbadi başbakanlık döneminde çekişmeler ve farklı rüzgârlar arasında sıkışıp kalmıştı. İki arada bir derede kalan sabık başbakan İran'ı tatmin etmekten uzak kalmıştır. Ceremesi ikinci dönem başbakanlığı kaybetmesi oldu. Buradan şu sonuca varıyoruz. İran istemedikçe Irak'ta kimse başbakan olarak kalamaz ve yaprak kımıldamaz. Nitekim Amerika'nın eski Bağdat büyükelçisi Zalmay Halilzad, iki dönem başbakanlık yapan Nuri Maliki'nin bu göreve İran ile ABD'nin uzlaşmasıyla geldiğini 'Elçi' isimli hatıratında yazmıştır. Nuri Maliki 2006-2010 yıllarında iki dönem İran'ın tezkiyesiyle Irak başbakanı olmuştur. Bununla birlikte anayasayı değiştirerek üçüncü kez başbakan olma hevesi Amerikan vetosuna takılmıştır. Buradan şu sonuca varmak mümkün. İran denildiği gibi Irak'ın King's Maker'ı (Sani'ul müluk) yani yöneticilerini tayin eden bir pozisyondadır.
İRAN SÜNNİ KESİME DE AYAR VERİYOR!
İran Irak'ta sadece Şiiler üzerinden politikaya ayar vermiyor, aynı zamanda Sünni mahalleyi de düzenliyor. Söz gelimi Irak'ta ki en büyük Sünni dini organ Sünni Vakfı Divanı yolsuzluklarla çalkalanmakta ve anılmaktadır. Bu nedenle yeni Irak başbakanı Adil Abdul Mehdi , vakfın başkanı Abdullatif el-Humeym'i görevden almak istemiştir. Buna engel olmak isteyen el-Humeym, Ali Hamaney'in kanatlarının altına sığınmıştır. Yani Iraklı Şiilerin hışmından İranlı Şiilerin şefkatine iltica etmiştir! Abdullatif el Humeym mevkiini ve pozisyonunu güçlendirmek için Tahran'da yapılan Vahdet haftası etkinliklerine katılmıştır ve Ali Hamaneyn ile samimi pozlar vermiştir. İran Dini Rehberi Ali Hamaney, Abdullatif el Humeym'in bu komplimanını karşılıksız bırakmamış, misafirini çok hararetli bir şekilde karşılamıştır. Halbuki, Irak Fıkıh Kurultayı Başkanı Şeyh Ahmet Hasan Taha yüzlerce belgeye ve vesikaya dayanarak Sünni Vakfı Divanında yolsuzluklar yapıldığını ortaya koymuştur. 2015 yılından beri Sünni Vakfı, anılan yolsuzluklara sahne olmaktadır. Yolsuzluk iddialarına karşı Abdüllatif el-Humeym, İran zırhına sarılmıştır. Yolsuzluk iddialarından dolayı Sünni Vakfı Başkanı Abdüllatif Humeyn, yürütmenin durdurulması kaydıyla bir yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Buna rağmen İran'ın gücüyle Sünni vakfını yönetmeye aday ve taliptir. Kısaca İran, Irak'ın her şeyine karışıyor, müdahale ediyor. Şii sokağını ve siyasetini tanzim ettiği gibi Sünniler arasındaki ilişkiyi de ve kimin öne çıkacağını da yine kendisi tayin ediyor. İran'ın Irak'ta ki uzun kolu her yere erişiyor.