Washington Post düşünce sayfası Editörü Karen Attieh Cemal Kaşıkçı olayını en iyi takip eden isimlerden birisi. Cemal Kaşıkçı'ya gazetede yazma teklifini götürün isim de o. Washington'da olayın en yakın takipçileri arasında Karen Attieh ile Ragıp soylu vardı. Karen Attieh son twitter mesajlarından birisinde Cemal Kaşıkçı'nın kırkının çıktığına işaret etti. Doğan ve ölenler için 'kırkı çıktı' tabiri kullanılır.
Zaman hızla akıp gidiyor lakin Türkiye'nin yeni parçalı paylaşımlarının dışında Suudi Arabistan ses vermiyor adeta kulaklarının üzerine yattı. Oysa ki, top Suudi Arabistanlılarda. Olayı aydınlatma noktasında ipe un sermelerinin veya savsaklama yöntemi izlemelerinin hiçbir mazereti yok. Kaşıkçı bulmacasında (Puzzle) Türkiye'nin eksik bıraktığı kareleri dolduracaklar ve Cemal Kaşıkçı'nın başına gelenler aydınlanacaklar. Oysa onlar buna yanaşmıyorlar. Tam tersine karartma uyguluyor ve örtbas çabasında bulunuyorlar. Halbuki, Suudluların, ' kısa bir sürede soruşturma bitirilecek, meraklar giderilecek' diye sözleri var. Sözgelimi Türki Bin Faysal, ' merak etmeyin, soruşturma tamamlanacak ve merakları giderecek açıklamalar yapılacak' diyordu. Tam tersine Suudi Arabistanlılar önce söylediklerini sonra yalanlayarak iz kaybediyorlar. Bu da Türkiye'nin sabrını taşırıyor ve tepkilerine neden oluyor. Söz gelimi Muhammed Bin Selman'ın 'mazlum'larından biri olan Dışişleri Bakanı Adil Cübeyr Kaşıkçı'nın bedeninin kaybedilmesi için bir Türk işbirlikçiye havale edildiğini söylemişti. Sözünün ardı gelmedi. Tam tersine Başsavcıları Suud Mucip böyle bir işbirlikçinin varlığını ret ve inkar etti. Bedeni ne yaptıklarını da söylemiyorlar, böylece meseleyi sürüncemede, ortada bırakıyorlar. Onunla da kalmadı Başsavcı Mucip'in İstanbul ziyareti meseleyi örtbas etmek için kamuflaj bir ziyaret mahiyeti kazandı. İlgisiz temaslarda bulundu ve soruşturma yapıyormuş gibi davrandı. Cinayeti işleyen ve örtbas etmek isteyen ekiplere ilave olarak mütemmim yani tamamlayıcı bir mesaide bulundu. İşbirliği veya yardımlaşma değil muvazaa ve pazarlık peşinde koşturdu. Ya da yaptığı en azından ek süre kazanma çabasıydı.
Bununla birlikte, Türkiye'nin yaptığı tahkikat neticesinde olay gün be gün aydınlanıyor.
Cinayet işlemi ve parçalama Salah Muhammed A Tubaigy (Tubeyki), Mahir Abdulaziz Mitrip ve Thaar Ghaleb T. Alharbi tarafından gerçekleştiriliyor. Delil karartma işlemi ise Ahmet el Cenubi ile Muhammed Alzahrani tarafından tezgahlanıyor. Bunlar farklı ekipler içinde yer alıyorlar. Bu işlemler kademeli bir biçimde şekilleniyor. Burada Muhammed Muhtar eş Şankiti'nin söylediklerinin hilafına dört ekipten veya mangadan bahsetmek mümkün değil. Bir iki ekip ve tek bir manga var. Bu mangadakiler BBC Belgeselinde Saad el Fakih'in bahsettiği Kaplanlar Ölüm Mangası üyesi olabilirler. Daha önce Muhammed Muhtar Şankiti'nin tahlili doğrultusunda yazdıklarımızın hilafına Cemal Kaşıkçı suikastı için talimat almak veya görüşmek için Riyad'a giden askeri ateşe değil Suudi İstihbaratı İstasyon Şefi Ahmet Abdullah el Müzeyni idi. Sabah gazetesinden Nazım Karaman'ın paylaştığı bilgeler de bunu teyit etti. Hem Belgrad ormanlarında keşif yapan hem de 28 Eylül tarihinde Cemal Kaşıkçı'nın konsolosluğa ilk ziyaretinin ardından cinayeti görüşmek üzere Riyad'a uçan aynı kişi. Elbette meselenin askeri ataşe ile hiçbir alakası bulunmuyor. Bu arada nişanlısı Hatice Cengiz, Cemal Kaşıkçı'nın ilgili evrakı almak üzere Suudi Arabistan'ın Washington Büyükelçiliğinden İstanbul'a yönlendirildiği bilgisinin de doğru olmadığını kayda geçiriyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ifadesiyle bu dosyada Türkiye'nin kamuoyuyla paylaştığı ve paylaşmadığı bilgiler var. Paylaştığı bilgiler kabardıkça olayın mahiyeti de daha fazla aydınlanıyor. Sözgelimi Başsavcı İrfan Fidan bürosunun yaptığı yeni bir paylaşımda iki yeni bilgi vardı. Savcılık tarafından servis edilen bu bilgilerden birisi Kaşıkçı'nın bedeninin konsolosun ikametgahının odalarından birinde yok edilmesi. Konsolosluk binasında boğularak öldürülen Cemal Kaşıkçı'nın bedeni burada en az beş parçaya ayrıldıktan sonra bu parçaları yok etmek üzere rezidansa geçiliyor. Yasin Aktay da Hürriyet gazetesine asitte eritme işlemini, sürecini kolaylaştırmak ve hızlandırmak açısından bedenin parçalara ayrıldığını söylemişti. İkametgah veya rezidansa parçalara ayrılmış kadavrayı üç kişi taşıyor: Tubaigy (Tubeyki), Mitrip ve Alharbi. Asitte parçalara ayrılmış bedeni eritme işlemini bu üç kişi üstleniyor. Buradan şu sonuca varmamız mümkün: Hızlandırılmış eritme işlemi Hidroflorik asit ve yan asitler ve kimyasallar vasıtasıyla gerçekleştiriliyor. Bu zevatın Türkiye'den ale'l acele terk etmelerini, ayrılmalarını da dikkate alırsak burada ya hızlandırılmış bir yöntem kullandılar veya da eritme işlemi uzun sürdüyse artlarından bu işlemi bir başka ekibe devrettiler. Bu ayrıntıya dair bir bilgi yok. Konunun uzmanı bazı isimler kemiklerin ve dişlerin asit vasıtasıyla eritme işlemine direndiğini söylüyorlar. Bununla birlikte bir bedenin normalde iki günde eritilmesi gerekirken hızlandırılmış yöntemle bir iki saate indirgenmesi, sağdırılması da göz ardı edilmiyor. Beden tamamen yok olmuyor, etler pıhtı bulamaç veya lapa haline geliyor. Ondan sonra ise kanalizasyona atılarak bu safralardan, kalıntılardan kurtulmak mümkün. Nitekim, olay yeri inceleme ekiplerinin vardıkları sonuçlara göre kuyu veya kanalizasyonlarda yapılan incelemelerde Hidroflorik asit izlerine rastlanıyor. Bu da cesedin asitle ortadan kaldırıldığına dair geride şüphe bırakmıyor.
Anılan asitle birlikte bütün vücudu ortadan kaldırdılar mı yoksa bedeninden ayrılan başı Suudi Arabistan'a mı kaçırdılar? Bu soruların cevabı Suudi Arabistan'da. Türkiye aslında elindeki belgelerle birlikte Suudi Arabistan makamlarını suçüstü yakaladı. Tabir caizse sobeledi. Bununla birlikte Suudi Arabistan duymazlıktan geliyor. Kulakları üzerine yatıyor, üç maymun rolünü oynuyor. Bu nedenle de Cumhurbaşkanı Erdoğan tepki gösteriyor ve neyi beklediklerini soruyor. Zira son aktardığına göre başta Suudi Arabistan, ABD, Almanya, Fransa gibi ilgili veya ilgisiz ülkelerle Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesiyle ilgili kayıtları paylaşıyorlar. Kimileri Türkiye'nin neden bu kayıtları başkalarıyla paylaştığını soruyor! Türkiye kayıtları paylaşarak sorumluluğu paylaşmıştır. Türkiye bu belgeleri kimseyle paylaşmasaydı Suudi Arabistan daha fazla sessizliğe bürünecek ve kesinlikle sorumluluk almaya yanaşmayacaktı. Türkiye ilgili kayıtları veya belgeleri paylaştığına göre Suudi Arabistan 15 veya 18 kişi arasından katilleri seçebilir ve onları bedenin ne olduğuna dair konuşmaya itebilir veya zorlayabilirdi. Suudi Arabistan bunları yapmıyor aksine ipe un seriyor. Belli ki Suudi yönetimi zaman kazanmaya çalışıyor.
Asit meselesi Türkiye'de de çok tartışıldı ve birileri bunun teknik olarak imkansızlığına değindi ama gelinen noktada teknik ve resmi söylem bu tezi kabulleniyor ve doğruluyor. Bu suretle yakılması veya denize atılması ihtimali reddediliyor. Bu aslında nadir kullanılsa da bilinen bir yöntem. Gerçek alemde olduğu kadar sanal alemde de meçhul değil. Pulp Fiction (Ucuz Roman) filmi de bu tür bir sahneyi canlandırıyor. Günümüzde suç dünyasında kullanılmayan yöntem yok.
Henüz yargılama safhasına geçilmedi lakin şimdiden cinayetin bazı siyasi sonuçları oldu. Cemal Kaşıkçı olayından sonra Muhammed Bin Selman kısa veya uzun süreli bir biçimde tasmalandı. Artık yaptıkları ve yapacakları mercek altında. Bununla birlikte ülke yönetimi kalıcı bir biçimde keyfilikten kurtarılmalı, arındırılmalı ve kurallı bir yönetim kurumsallaştırılmalı. Cemal Kaşıkçı'nın derdi ve talebi de keyfi ve azade tekil bir karar mekanizması yerine daha geniş katılımlı bir yönetimdi. Bilmeden belki de ölümüyle birlikte bu amacına hizmet etti.
6 kasım 2018 Amerikan Kongre yenileme seçimleriyle birlikte Trump da tasmalandı. Böylece iki ortak da siyasi olarak gemlendi. Artık eski gibi hareket serbestileri yok. Bazı kararları Kongre'ye takılacak en azından süzgecinden geçirilecek. Reklamdaki gibi, kontrolsüz güç güç değildir.