Kara kutunun sonu
Ebu Bekir Bağdadi'nin öldürülme şekli ve katilleri dışındaki ayrıntıları bir yana bırakacak olursak kimse ardından gözyaşı dökmedi. Elbette Trump'ın iç politika malzemesi yaparak ölmeden önce 'ağladı, bağırdı çağırdı' şeklinde hafif tabirlerle meseleyi dramatize etmesi belki de olayın tek acı veren boyutuydu. 'Köpeğimiz onu buldu ve köpek gibi öldü' şeklinde ifadeleri maalesef vicdanları kanatmıştır. Yoksa su testisi suyolunda kırılır misali Ebubekir bağdadi de seçtiği yolda ölümü tatmıştır. Churchill, Bernard Lewis gibiler, 'Araplar sopadan anlar' ve 'alınların ortasına kocaman bir sopa vuracaksın' derler. Bu nefretlerinin bir dışa vurumu ve ifadesidir. Eski başkanlardan Ronald Reagan 1986 yılında Libya'da Aziziye bölgesini ve Kaddafi'yi bombardımana tabi tuttuğunda muhatabını 'köpek' diyerek bir de aşağılamıştır. Reagan diğer taraftan da Afganistan'daki Mücahitlerle işbirliğine gidiyor ve Beyaz Saray'da onları ağırlıyordu. Ebubekir Bağdadi meselesinde ise herkes küresel adaleti temsil ediyormuş algısıyla neden Trump veya ABD'nin neden Esat'a Kaddafi muamelesi göstermediğini ve bombardımana tabi tutulmadığını soruyorlar. Çifte standart kabilinden Amerikan yönetimi kesinlikle Şiilere ilişmiyor. Üstelik Hizbullah Lideri Nasrallah yandaşlarıyla birlikte Lübnan'da halk hareketini bastırmaya çalışıyor. IŞİD gibi tutsak yakan SDG veya YPG ve liderlerini bağrına basıyor. Barış Pınarı hareketi nedeniyle Temsilciler Meclisi Ermeni Soykırım iddialarını kabul etti ve yaptırım kararı aldı (1). Temsilciler Meclisi kararı tamamen teröre destek mahiyetindedir. Türkiye'nin Suriye'ye asker çıkarması onları alakadar etmez zira aksi taktirde kendi askeri varlıklarını da kınamaları gerekirdi. PYD ve YPG unsurlarını kollamak maksadıyla yani teröristlere arka çıkmak için bu kararı almışlardı. Nitekim, Ebubekir Bağdadi öldürülürken Mazlum Kobani takma adıyla bilinen Ferhat Abdi Şirin ödüllendiriliyor ve Trump bu muhteşem generalle buluşmak için sabırsızlandığını söylüyordu. Skandaldan öte bir arsızlıkla karşı karşıya bulunuyoruz.
En az 5 yıldan beri saklanan ve kaçan Ebubekir Bağdadi hem kolay hem de getirisi olan bir hedefti. Misyonu bittiği için kara kutuyu tasfiye ettiler. İran Haberleşme ve Bilgi Teknolojileri Bakanı Muhammed Cevad Azeri Cahromi, ABD Başkanı Donald Trump'ın olay sırası veya sonrasında attığı "Az önce çok büyük bir şey oldu" tweetini alıntılayarak "Önemli bir şey değil; sadece kendi yaratığınızı öldürdünüz" diye yazdı. Hürriyet gazetesi de olayı duyuru mahiyetinde attığı manşetinde 'yaratık' anlamında 'vahşinin sonu' başlığını yeğlemiştir. Cahroni ifadesinde ABD ile Ebubekir Bağdadi arasında işbirliği imasında bulunmuş oluyor. Bu durumda Bağdadi bir tuzak ve maşa, ayartma ustası m olmuş oluyor? Varsayılan gizli bağlantılar Ebubekir Bagdadi'yi kara kutu haline getiriyor. Misyon bitince ipi çekilen diğer piyonlar veya kuklalar ya da kara kutular gibi tasfiye edilmiştir.
Öteki kara kutular kimdir? Vekalet savaşlarında kullanılan piyonlar genel anlamda kara kutu olarak değerlendiriliyor. Bunların bir başka ismi de kiralık silahtır. PYD unsurları da kiralık silah olmasına rağmen Amerikalılar elbette onlara ayrıcalıklı bir muamele, itina gösteriyor. İslamcı değil Marksist olmaları belki onları Amerikalılar nazarında daha değerli kılıyordur. Onları zararsız gördüğü bir gerçek.
Bugüne kadar birçok kara kutu misyonları bitince ortadan kaldırılmıştır. Bunlardan birisi kiralık silah olarak anılan Filistin asıllı Ebu Nidal terör örgütünün Lideri Sabri el Benna'dır. Dönem dönem bir çok siyasi patrona çalıştıktan ve Filistinliler arasında suikastlar ve vahşi cinayetler işledikten sonra Amerikan müdahalesi öncesinde Bağdat'ta infaz edilmiş, ortadan kaldırılmıştır. Bu anlamda eski Bağdadi'lerden biri Ebu Nidal yani Sabri el Benna'dır.
1990'lı yıllarda Cezayir'i kana boyayan ve İslamcı boğazlayan IŞİD gibi kurmaca ve hulleci bir hareket olan Silahlı İslami Grup (GIA) liderleri de birer ikişer ortadan kaldırılmıştır. Bağdadi gibi Anter Zevabiri ve selef ve halefleri de güvenlik güçleri tarafından ortadan kaldırılmıştır. Abdullah Muhaysini'nin Bağdadi ile ilgili sorusunu diğerleri için de kurgulayabiliriz: Neden diri ele geçirilmiyorlar da öldürülüyorlar? Elbette işbirliği şüphesinden veya gerçeğinden dolayı. Bundan dolayı kara kutular işlevleri bittikten sonra ortadan kaldırılıyorlar. Burada Bin Ladin kimliğini biraz farklı okumak mümkün. Bin Ladin ve Bağdadi'nin öldürülme şekilleri benzer olduğu gibi aynı zamanda nedenleri de benzerdir. Bu isimler Batı'da hilafetle birlikte anılarak nefret figürü haline getirilmişlerdir. Dolayısıyla öldürülmelerinde psikolojik veya İslamfobik bir boyut da vardır. Ebubekir Bağdadi'yi nefret figürü haline getiren şahsı özellikleri değil zamanla kazandığı İslami imajıdır. Bağdadi belki Müslüman değildir ama İslami bir imajı vardır ve bu imajı nedeniyle tasfiye edilmiştir. Bu imaj tamamen üretme ve yakıştırmadır. Bu imaj onu hilafetin ve İslam'ın temsilcisi haline getirmiştir! Bu Ebubekir Bağdadi'nin işbirlikçi olma vasfını ortadan kaldırmaz ve onu hilafet mücahidi de yapmaz. O düpedüz bir şakidir. Şaki yol kesen ve haraç alan anlamındadır.
EBUBEKİR BAGDADİ'NİN YÜKSELİŞ VE DÜŞÜŞÜ!
Sisler içinde kalmış meçhul bir portreden söz ediyoruz. Kayıp yılları onun efsaneleşmesine hizmet etmiştir. Bağdadi'nin hayatı ve ölümü sırlarla doludur. Hayatının her safhasında tafsilatında bir farklı anlatım veya boyut ortaya çıkmıştır. Tezatlar yumağıdır.
Ebu Bekir Bağdadi olarak bilinen "İbrahim Avad İbrahim Samerrai el-Bedri" 1971 yılında Irak'ın Samerra kentinde "el-Bedri" aşiretine mensup dindar bir ailede doğdu. İngiliz Daily Telegraph gazetesinin yazdığına göre o, 18 yaşında Bağdat'ın et-Tabci mahallesine taşındı. İslami İlimler Fakültesini bitirip burada yüksek lisans yaptı ve 2002 yılında aynı fakültede İslam hukuku alanında doktora yaptı. Bağdadi, 2004 yılına kadar bu mahallede kaldı ve 14 yıl boyunca imamlığını yaptığı bir camiye bitişik olan bir odada yaşadı. Bu caminin kurucusu ile mahalle halkı arasında ihtilaf çıkması üzerine ise orayı terk etti. Söz konusu gazetenin bu cami cemaatinden birinden naklettiğine göre: Bağdadi, caminin futbol takımının en iyi oyuncusuydu ve bu, onun yaptığı tek spordu. Arap kaynakları, Bağdadi'nin bir hocasından şöyle naklediyor: O, selefi değildi, tecvitte uzmandı, Kur'an okuma dışında başka bir şeyle ilgisi yoktu. Bununla birlikte cihatçı siteler, onun İslami araştırmalardaki doktorasına değinirler.
Bağdadi, daha sonra Ürdünlü Ebu Musab Zerkavi'nin kurduğu "Tevhit ve Cihat" grubuna katıldı. El Kaide yöntemlerinden ilham alarak Irak'ın batısındaki el-Enbar'da savaşıyordu. Zerkavi 2006 yılında bir Amerikan hava akını sırasında yaralı olduğu halde ölüme terkedilmiştir. Yerini Ebu Ömer Bağdadi almış ve Ebubekir bağdadi onun komutası altında çarpışmıştır. Onun da ölümünden sonra kendi örgütünü kurmuştur.
BUKA HAPİSHANESİNİN SIRRI
Bağdadi'nin hayat kesitleri arasında en esrarengiz bölümü Buka (Bucca) Hapishanesinde bulunduğu (2005-2009)dört yılı kapsar. Kimilerine göre Ebu Gureyb Hapishanesinde bulunduğu sırada kendisine US9IZ-157911CI yaka veya kolluk numarası verilmiştir. Bağdadi'nin Buka Hapishanesinde Amerikalılarca devşirildiği en yaygın görüşler arasında bulunmaktadır. Burada 26 bin kişinin kaldığı diğer mahkumlara nazaran ayrıcalıklı muamele gördüğü ve özel bir bölümde tutulduğu ifade edilmektedir. Bu veriler birçok kaynak ve belgede yer almıştır. 2009 yılında Hapishaneye veda ederken Amerikalı General Kenneth King Bağdadi'nin giderayak kendilerine şu sözleri sarf ettiğini ileri sürmüştür: Hey gençler! New York'ta buluşmak ve görüşmek üzere! Bu ifadeler 11 Eylül eylemini çağrıştırmaktadır. Ve daha sonra kurduğu örgütünün başında Buka'da tanıştığı 9 mahkum vardır.
2011 yılında, yardımcısı Ebu Muhammed Colani'nin Suriye'de Nusra Cephesini kendi namlarına kurduğunu söylemiştir. Lakin Colani ile aralarına kara kedi ya da yöntem ve taktik çekişmeler girmiş ve Colani Suriye'de bağımsız pozisyonunu ilan etmiştir. Zevahiri araya girmiş ve Irak ve Suriye kolları olarak ayrı ayrı çalışmalarını telkin etmiş ise de Bağdadi buna karşı çıkmıştır. Fiiliyat ise IŞİD ile Nusra Cephesinin ya da sonraki adıyla HTŞ'nin ayrı örgütler olarak faaliyet göstermesine tanıklık etmiştir. Bağdadi kendisine göre Irak İslam Devleti ile Nusra Cephesini birleştirmiş ve böylece adını IŞİD'a çevirmiştir. 2014 yılında Musul'un ele geçirilmesiyle birlikte İslam Devleti, küresel anlamda İslami hilafetin kurulduğunu ilan etmiş ve tartışmalara neden olan Musul'un ulu camii olarak anılan Nuri Camii'nde bir hutbe okumuştur. Hutbe görüntülerinin düzmece, kurmaca olup olmadığı hala tartışılmaktadır.
Daha önce sönük bir vaziyette olan Bağdadi 2014 yılında parlamıştır. Bunun nedeni başarılı görülmesidir. Başarı psikolojik etkilerini büyütmüştür. Genellikle yöntem itibarıyla karşı olanlar bile karşı çıktıkları hareketin büyüme istidadı karşısında yelkenleri indirirler, teslim olurlar. Yöntem itibarıyla kabullenmeyenler başarı grafiğinin yükselişini görünce yumuşarlar eski muhalefetlerini hafifletirler. Sosyolojik yaklaşım, durum budur. Musul sonrası durum bu merkezde seyretmiştir. Bağdadi birçok defa tutuklandığı gibi aynı şekilde öldürüldüğü de ilan edilmiştir. Ruslar ile Amerikalılar kendi aralarında Bağdadi şampiyonası düzenlemişler ve her biri onu birkaç defa öldürdüğünü ilan etmiştir. Suriye ve Irak rejimi de benzeri paylaşımlar yapmıştır. Son operasyondan da herkes kendisine göre pay çıkarmaya çalışmıştır. Mazlum Kobani de dahil.
IŞİD'İN KURMACA TABANI!
IŞİD insan unsurunu hapishanelerden şüpheli toplu firarlar ile birlikte derlemiştir. 2014 yılı ve öncesinde Irak'ta Taci ve Ebu Gureyb hapishanelerinden toplu firarlar gerçekleşmiştir. Buradan kaçan mahkumlar, insanlar daha sonra IŞİD şemsiyesi altında buluşmuş ve toplanmışlardır. Aynı dönemde Esat rejimi tarafından müdürü öldürülen Saydnaya Hapishanesi de bu namlı mahkumların kaçışına ve firarına sahne olmuştur. Hapishanelerden kaçanlar IŞİD'in aradığı insan unsurunu temin etmişlerdir.
Eski CIA subaylarından Edward Snowden 'eşekarısı yuvası' adını verdiği bir operasyon veya strateji eşliğinde CIA, Mossad ve İngiliz istihbaratının dünyadaki radikalleri bir araya getirme ve orada etkisiz hale getirme planı yaptıklarını ve bunun için de Bağdadi'yi devşirdiklerini ileri (2) sürmüştür. Bunun üzerinden ikinci bir hedefin de gerçekleştirildiğine parmak basmıştır. Bu da bölgenin ve İslam ülkelerinin Batı yararına istikrarsızlaştırılması, kargaşa ortamına sürüklenmesi. Amaçlardan birisi İslam aleminin yumuşatılması ve bu sayede bölgede sömürgeciliğin yeniden hortlatılması. Arap Baharı sonrası olduğu gibi Arap veya Müslüman kamuoylarının imale edilmesi ve halkların iradesinin çelinmesi, etkisizleştirilmesi arzulanmıştır. Bağdadi'nin akisleri Arap Baharının küllenmesine ve büyük bedeller ödenmesine sebebiyet vermiştir. Bütün gayri insani sistemlerin meşrulaştırılmasına hizmet etmiştir.
Abdullah Muhaysini ve Snowden'dan ortak teşhis: İdeolojik tuzak ve karartma
Radikal gruplara yakınlığıyla bilinen Abdullah Muheysini de Ebubekir bağdadi'nin çürük ve küflü fikriyatıyla birlikte gençleri tuzağa çektiğini ve kırdırdığını beyan etmiştir. Snowden'ın tahliline katılan el Muhaysini kurmaca ideolojiyle birlikte dünyanın birçok bölgesinden toplanan gençlerin IŞİD sahasına toplandığını ve burada fiziki ve manevi olarak kırıldıklarını ve imha edildimlerini beyan etmektedir. Abdullah el Muhaysini Safer ayının 28'inde öldürülen Ebubekir Bagdadi''nin ölüm gününün İslam alemi için bir zafer günü olduğunu ilan etmiştir (3). Allah'ın bugün dalalet başlarından birisini daha helak ettiğini ifade etti. Muhaysini Bağdadi'yi harici ve katil olarak nitelendirmiştir. Bu yönüyle Hürriyet gazetesinin ilgili manşetiyle Muhaysini'nin tasvirleri arasında pek bir fark kalmıyor. Muhaysini'nin en önemli teşhisi Ebubekir Bağdadi ve örgütünün Müslüman gençlik için bir ideolojik tuzak olması ve bu tuzakta fiziki olarak ve manen yok edilmeleridir. Bu önemli ve yerinde bir tespittir. Bağdadi sayesinde fikri ve siyasi kargaşa üretilmiş ve bundan da halklar değil kurulu düzenler, sömürgeciler, egemenler yararlanmıştır.
IŞİD'İN SON DURAĞI IŞİD'LERİN BAŞLANGICI MI?
Bağdadi'nin öldürülmesinden sonra 'IŞİD'in sonu geldi mi?' sorularına cevap aranıyor. Buna verilecek cevap şartlara bağlı olacaktır. İslam dünyasında toparlanma sağlanamaz ve kargaşa ortamı devam edecek olursa bu tür hareketlerin yeniden yüzeye çıkması, palazlanması kaçınılmaz olacak en azından zor olmayacaktır. Bir de dışarıdan şemsiye uzatılırsa toparlanma süreçleri daha da hızlanacaktır. ABD Irak'ta kendisine karşı direnişin enerjisini içeriye boşaltmak için IŞİD tarzı yapılanmaları kurgulamış veya kolaylaştırmıştır. Önünü açmıştır. Yanlış gruplaşmalara sevk etmiştir. Bununla birlikte marka değeri kalmadığı için Bağdadi öldürülmüştür. Bağdadi'nin öldürülmesi bu modelin ileride de kullanılmayacağı anlamına gelmez. Bunun tek garantisi İslam aleminin teyakkuz hali ve kendi iç düzenini sağlam kurmasıdır. Ya da kendi içinde adaleti temin etmesidir. Arıza ve şartlar oluştukça potansiyel olarak bu tür örgütler her zaman yapılanabilir ve mayalanabilir.
Bir dönemin sonuna geldik: IŞİD yeniden dirilir mi sorusunun aranan cevabı şudur: artık eski markasıyla dirilmesi mümkün değildir.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Açılım tohumları ve Salahaddin’in mirası! (27.10.2019)
- Kaynaştırma potası olarak Türkiye! (24.10.2019)
- Tamam mı, devam mı? (22.10.2019)
- Türk asıllı Mısırlı sanatçılar: Sahnedeki Rabia 'Şadiye'! (19.10.2019)
- Araplarda cahiliyet tortuları (15.10.2019)
- İlahi inayet (11.10.2019)
- Trump’ın yazgısında Türkiye izleri (09.10.2019)
- İsrail’in sınırları ve dikotomik yapısı (05.10.2019)