31 Aralık 1999 tarihinde vefat ederek çağın perdelerini kapatan Ebu'l Hasan en Nedevi, ' Ridde la Ebabekre leha/Ebubekir'i Olmayan Geri Savruluş' kitabını yazdığı gibi aynı zamanda Yeniden İslam'a kitabını da kaleme almıştır. Birinde müjde muştulamış diğerinde tortulara karşı uyarıda bulunmuştur. Ebubekir'i olmayan Geri Savruluş (Ridde) kitabıyla vakıayı Necip Fazıl'ın raporları gibi raporlaştırmış. Yeniden İslam'a kitabıyla da hedef göstermiş ve idealleri hatırlatmıştı. 1970'li yıllarda Sahve/uyanış nesliyle birlikte Araplarda bir dini canlanma ve dini uyanış iklimi yaşandı. Arap Baharı sonrasında bunun rüzgarını kesmek için cahiliyet artıkları 2013 yılında seferber oldular, harekete geçtiler. Suriye'de halka arka çıkmadan İran nüfuzuyla mücadele etmek istediler bunda da başarılı olamadılar. Tersine İran'ı güçlendirdiler. Son olarak Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik harekatı ayranlarını kabarttı. Ne Rusya ne İran karşısında harekete geçebilen bu ülkeler Türkiye'nin kısıtlı operasyonu karşısında feveran ettiler! Cahiliyetleri kabardı! Arap Birliği örgütünde Türkiye'nin harekatına yönelik olarak kınama kararı çıkarttılar.
El Hayat gazetesi yazarlarından Suudi Arabistanlı saygın yazar Halit Dehil Türkiye'ye yönelik kararı isabetli buluyor ama neden Arap Birliği'nin İran ve milisleri karşısında aynı hareketi yapmadığını ve suskunluğunu bozmadığını da soruyor. İki yüzlülük demeye getiriyor! Bediüzzaman tabiriyle böylece gelecekleri için kadere fetva verdiriyorlar! Demek ki en azından Suriye'de İran nüfuzundan ziyade Türk nüfuzuna karşılar. Türk nüfuzu görmek onların başlarından akıllarını alıyor. Türk nüfuzuna karşı tayakkuzda olmak onları İsrail ve dahi Avrupalılar ile birleştiriyor. Kendini alamayanlardan biri olan BAE'li milyarder Halef el Hanbur Barış Pınarı hareketi karşısında Rusya ile ABD'nin sessizliğe bürünmesi halinde Arapların bir ordu toplayarak Türkiye'nin karşısına çıkması gerektiğini savunuyor. Adam cahiliyet soluyor!
Rusya'ya İran'a niye girdin niye geldin diye soran yok. Bize feryad-ı figan ederken İşgal için adeta onlara yalvarıyor, ayaklarına kırmızı halı seriyorlar. Erbakan'ın tabiriyle onlar olsa olsa gavur aşıkları olurlar. ABD'ye zaten niye işgal ettin diye soran yok. Kendileri işgalden imtiyazlı olur. ABD'ye sadece niçin Türkiye lehinde çekiliyorsun diye soruyorlar.
Öteden beri Araplar ile ilgili söylenen bir ifade vardır. Mücerrep olduğu bir kez daha sahada ispat edildi. Araplar anlaşmamak üzerine anlaştılar derler. Eski dışişleri bakanlarından Vahit Halefoğlu bunun bir istisnasını söylerdi: Menfide yani olumsuzlukta anlaşırlar. Hazreti Ömer'in Arapçılık anlayışıyla bunların Arapçılık anlayışı cahiliyet ile İslam kadar birbirine zıttır! Nitekim, Barış Pınarı hareketi de bir kez daha bu sözün doğruluğunu tescil etmiştir.
Esasında Arap Birliği'nde Türkiye karşıtı kınama kararı zorlama ile alınmıştır. Birçok ülke mali açıdan bağımlı olduğundan Suudi Arabistan, Mısır ile BAE ekseninde, doğrultusunda hareket etmiştir. Hareketleri kendinden kaynaklı yani müteharrik bizzat değildir. Söz gelimi sürgündeki Yemen Hükümeti bunlardan birisidir. Riyad'ın zorlamasıyla Türkiye karşıtı karara katılmış, imza atmıştır. Halbuki Türkiye ile bir sorunu yoktur. Aksine Türkiye'den yararları ve beklentileri olan bir hükümettir, Trump'ın bir itirafı oldu ve şöyle dedi: Suriye'de çok para harcadık artık bunu gözden geçirmeliyiz. Bu parayı elbette PYD PKK'nın yerel unsurlarına transfer ettiler. Peki bu para kendi ceplerinden mi çıktı? PYD'ye verilen bu silahlar Suudi Arabistan ile BAE'nin kasasından çıkmıştır. Onlara ağır gelen husus belki de bu silahların ganimet olarak Türkiye'nin eline geçmesidir.
Kurulu Arap rejimleri için Türkiye düşmanlığı öncelikli hatta birinci düşmanlık haline gelmiştir. Kurulu Arap rejimleriyle birlikte halk iradesine karşı çıkan İsrail bu süreçte sarmal olmuş ve müttefik haline gelmiştir. Arap Birliği Siyonizmle köprü kurmuştur. Şimon Peres'in 1990'lı yıllarda Yeni Ortadoğu kitabında tasavvur ettiği gibi Araplar İslam'a dayalı kimliklerini kaybederek Siyonizm mefkuresi içinde eriyorlar. Şimon Peres Arap Birliği yerine Ortadoğu birliği önermişti. Araplar, Arap kimliğini İsrail'e karşı değil sadece Türkiye'ye karşı kullanıyorlar. Bir Müslüman ülkeye karşı kullandıkları için de buradaki Arap ifadesi cahiliyet çağrışımlarını akla getirmektedir.
Bir ara gayri ihtiyari Bilal Habeşi karşısında onu 'siyahın oğlu-ibnu's sevda' diyerek annesinin teniyle ayıplayan, aşağılayan Ebu Zer Gifari için Hazreti Peygamber 'sende hala cahiliyet kalıntısı var' demiştir. Araplar ise İslam'ı bırakıp Siyonizme yanaştıklarından dolayı cahiliyet kalıplarına geri dönmüşlerdir. 20'nci yüzyılı cahiliyet dönemi olarak isimlendiren Muhammed Kutup'u bu nitelemesi yüzünden yerden yere vurmuşlardı.
Türkiye karşısında savaş tamtamları çalan Araplar tam gaz İsrail ile ilişkileri normalleştirme adımları atıyorlar. Arap Birliğinin söz konusu kınama kararı almasından hemen sonra Suudi Arabistan milli takımı Dünya Kupası çerçevesinde İsrail üzerinden Batı Şeria'ya gitti ve böylece tabulardan birisini daha yıktı. Boykot yerine normalleşmeyi esas aldığını gösterdi. Keza milli takım oyuncuları aynı zamanda Mescid-ı Aksa havzasını da ziyaret etti.
Raid Salah'ın yardımcılarından Kemal Hatip tweetinde şöyle yazmış: "Biz Suudi Arabistan ordusunun fatih olarak Mescid-i Aksa'ya girmesini beklerken onlar futbol takımıyla geldiler! Bir de ne görelim: Suudi Arabistan milli takımı Mescid-i Aksa'ya turist olarak giriyor! Onları fatih olarak beklerken oyuncu kisvesinde gördük! Cahiliyet Arapları da düşman bulamazlarsa kardeşleriyle savaşırlardı. Lakin günümüzde bu kural da değişmiş durumda. Düşman olduğu halde yine de kardeşleriyle savaşıyorlar. Yani vaziyetleri birinci cahiliyet asrından daha kötü."
Şimdi Araplar muallaka şairlerinden Amr Bin Kulsüm gibi düşünüyor ve davranıyor: Kimse bizi bilmezlikten, tanımazlıktan gelmesin aksi halde biz cahillerimizin cehli üzerinde cehalet örneği sergileriz. Bizi tanımayanı biz hiç tanımayız! Yani Araplar bütün cahiliyetlerin fevki üzerine çıkıyorlar. Bugün de bir arpa boyu yol almadan aynı otlakta otluyorlar. Amr bin Külsüm'ün ifadesiyle Araplar cehalette sınır tanımazlar. Yüzlerine vurduğunda da senden kötüsü olmaz.
Ne de olsa Arap Birliğini İngiliz Devlet adamı Antony Eden kurdurmuş veya öncülük etmiştir. Şimdi de soya çekim kanunuyla onun ilkelerinden şaşmıyor. Araplar Türkiye'ye düşmanlıkta sınır tanımazken başta İsrail, AB olmak üzere İslam'ın bütün düşmanlarıyla dostluk köprüsü kuruyorlar. Bu gidişle Arap rejimleri İsrail'den önce yıkılır.