Arama

Mustafa Özcan
Ekim 11, 2019
İlahi inayet

Türkiye'nin onca muhalif unsura rağmen Fırat'ın doğusuna girmesi ve burada ilerlemesinin inayet-i ilahiden başka bir izahı, açıklaması olamaz. Allah İslam aleminin iki yakasını bir araya getirmek için Türklerin önünü açıyor. Elbette burada kalleşlikler de karşımıza çıkıyor. Zorlu ve çetin bir yoldayız. Bununla birlikte bu mesele turnusol kağıdı gibi bütün renkleri ortaya seriyor böylece Fırat aynasında dost ve düşman renkleri seçebiliyoruz. Bununla birlikte deli dolu Trump'ın bu yöndeki katkısı olmasa işimiz daha zor, içinden çıkılmaz olabilirdi. Yiğidi öldür ama hakkını ver. Avrupalı ve bölgedeki güçler maalesef Türkiye'nin bölgeye uzanmasına ve nüfuz sahibi olmasına karşılar. Avrupalılar burada kadim refleksle hareket ediyorlar. Arap rejimleri de meşruiyetlerini Osmanlı'nın yıkılmasından aldıkları için yeniden Osmanlı'nın dirilmesini istemiyorlar. Bu meşruiyetlerinin ve derme çatma devletlerinin sonu olur. Cemal Kaşıkçı'nın kuyruk acısından dolayı Suudi Arabistan Türkiye'ye mesafeli ve askeri müdahalesini 'düşmanca bir eylem' olarak nitelendirdi. Yine Suudi Arabistan'ın peykinde ve güdümünde hareket eden Sisi ile Muhammed Bin Zayed rejimleri Türkiye'ye karşı tutum belirlediler. BM'de Türkiye aleyhinde kınama kararı çıkarmak isteyen bazı Avrupalılar da eski refleksle seferber oldular. İngiltere, Almanya, Fransa, Belçika ve Polonya'dan oluşan Avrupalılar ortak bir açıklama ile birlikte derin endişelerini dile getirdiler ve ötesinde Türkiye'den operasyona son vermesini istediler. Türkiye'nin askeri harekatını kınamak için karar tasarısı hazırladılar. Burada sürpriz olan husus ABD ile Rusya'nın kınama talebine katılmamaları sadece bazı endişelerini dile getirmeleri olmuştur.

BM'deki Amerikan Temsilcisi, Kürtler de dahil operasyon bölgesindeki Hristiyanlardan müteşekkil azınlıkların korunması ve kıllarına halel gelmemesi çağrısında bulundu. Kelly Craft ülkesinin Türkiye'nin askeri operasyonunu desteklemediğini bir kez daha hatırlattı ve insani felaketler konusunda hassas ve duyarlı olacaklarını kaydetti. ABD ve Rusya çekincelerini sunmakla birlikte fiiliyatta Türkiye'nin askeri harekatına siper oldular. Bu bize 1956'daki Süveyş'e yönelik Üçlü Saldırıyı hatırlattı. Dünyanın kadim güçleri olan Fransa ile İngiltere İsrail'i de yanlarına katarak yeniden toparlanmak, Mısır'da ve Ortadoğu'da varlık ve boy göstermek istediler. Bununla birlikte SSCB ile ABD'den muhtıra yiyince adeta kıçlarının üzerine oturdular. Bu vesile ile Nasır üzerinden SSCB ile ABD yeni dönemin liderleri olduğunu perçinlediler. Böylece İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra değişen ve oluşan yeni statükoya son çentik atılmıştı.

Şimdi de Türkiye üzerinden ABD ile Rusya bir araya gelmiş durumda. Kimsenin tahayyül edebileceği bir netice değil. Trump olmasaydı belki ABD de kınayıcı ülkeler arasında yerini alabilirdi. Yiğidi öldür ama hakkını ver dedikleri gibi burada bir sır var. Bu sır kimilerinin fısıltı gazetesi eşliğinde dediği gibi Türkiye'nin elinde Trump veya damadı Kushner hakkında gizli dosyalar bulunması falan değil. Tamamen inayet-i ilahi bir de Trump'ın bölgeye bakışı. Obama'nın mirasını tarumar etmek ve küllemek istiyor. Bir de bazen savaş yanlısı gözükse bile savaş yanlısı değil. PKK ve türevlerine verilen desteğin kifayet miktarına geldiğini ve makas ve politika değiştirmek gerektiğine inanıyor.

Nitekim, ABD Başkanı Donald Trump, YPG için doğrudan PKK ifadesini kullanarak, "Barack Obama döneminde olduğu gibi Türkiye'nin ölümcül düşmanı olan PKK ile ortaklık yaptığınız zaman, bu son derece zor bir durum olur. Onlar uzun yıllardır birbirinden nefret ediyorlar." Değerlendirmesinde bulundu. Suriye ile ilgili kararının doğru olduğunu savunan Trump, "Artık bu sonu gelmez savaşı bitirmenin zamanı gelmiştir." demiştir.

İsrail yanlısı olsa bile bu tutumuyla İsrail yanlılarının şimşeklerini üzerine çekiyor. Sonuçta Trump hem populist hem de pragmatik bir lider. Meselelere kar zarar hesabıyla bakıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da Barış Pınarı operasyonu karşısında kara propaganda yapan çevreleri teşhir etti. Bunlar arasında ilk başta Suudi Arabistan'ı saydı. Bu ülke 2015 tarihinden itibaren Yemen'de katliam ve kargaşa ortamına imza attı. İstanbul'da Cemal Kaşıkçı'yı hunharca öldürdü ve bir de kalkmış şimdi Barış Pınarı operasyonu üzerinden tüy dikmek istiyor. Cumhurbaşkanının ifade ettiği gibi Sisi ise Trump'ın nazarında bile katil bir adam. Soğukkanlı katil ve binlerce Mısırlıyı gözünü kırpmadan Şeron gibi buldozerler altında ezerek mezara gönderdi. Şimdi bir koldan Rumlarla diğer koldan da PYD ile birlikte Türkiye'ye nispet ediyor. Eski korsan BAE ise Hafter'i destekleyerek Libya'yı kan gölüne çevirdi.

Bu ülkeler Türkiye'ye karşı çıktıkları kadar Esat'a Rusya'ya ve İran'a karşı çıksalardı şimdi Suriye huzur vahası olmuş ve barış ortamına kavuşmuş ve Esat çoktan savuşmuştu. Onlar PYD'nin açıktan destekçileri oldukları kadar Esat'ın da baştan beri gizli destekçileridir.

Mejdelli Meryem'i taşlayanlara karşı Hazreti İsa'nın söylediği gibi Türkiye'ye ilk taş atacak kimsenin eli temiz olmalı! Onların elleri ise kirden gözükmüyor.

Yasemin Devriminin ilk Cumhurbaşkanı Münsif Marzuki Barış Pınarı harekatına karşı hislerine tercüman olmuş: " Askeri operasyon başladığında kalbim sadece Türkler için atmıyor aynı zamanda Kürtler için de atıyordu. Onlar (Kürtler), İslam yurtlarının ve ümmetin parçalarının laikleştirilmiş elit ve seçkinleri tarafından ifsat ve ifal edilmişlerdir. Arap, Türk (CHP mesela) Berberileri temsil eden tüm laikler tarihin şan ve şereflerini unutmuşlar ve insan müsveddesi ve zombi haline gelmişlerdir. Onlar özgürlüğün sırrını unutarak dünyaya yaslanmışlar ve bel bağlamışlar ve sömürgecilerin aleti, hizmetkarları durumuna düşmüşlerdir." El Hayat yazarlarından Hazım sağiye'nin Nasibiler ve Rafiziler adlı eserinde de dile getirdiği gibi, bu laik zümre veya seçkinler sayesinde bölgenin İslam'a en lakayt ve en uzak ve seküler tayfası, unsuru Kürt toplumu olmuştur. Bu da PKK veya PYD gibi içinden çıkan ideolojik unsurları, ıslah olmaz veya azat kabul etmez bir biçimde sömürgecilerin kölemeni haline getirmiştir. Malik Binnebi ideolojik savaş ajanlarından söz etmiştir. Bunun açılımlarından birisi de sömürgecilerin savaş ajanları veya iflah olmaz gönüllü kölemenleridir.

Türkiye inayet-i ilahi ile doğru yolda ilerliyor. İmam-ı Şafii'nin dediği gibi kargaşa dönemlerinde düşman oklarının hedefine ve yöneldiği yere bakarım, o bana doğru istikameti gösterir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN