Mustafa Özcan

Chicago’dan Trablus’a; Kandahar hattındakiler

Ekim ayının son haftası (2019) dünyada Kandahar vurgularıyla hatta atışmalarıyla geçti. Daha doğrusu Trump kızdıklarına kötü sıfatlar yakıştırmakta ünlü ve mahir. Trump'ın Chicago kentini ziyareti sırasında Demokrat Partili belediye başkanı ile polis şefi onu boykot etti veya sıcak karşılamaktan kaçındı. Bu da karşılıklı suçlamalara dönüştü. Chicago'da suç oranının yüksekliğini delil gösteren veya bahane eden Trump şehri kötülemek maksadıyla Afganistan'a benzetir. Chicago'nun Afganistan'dan daha beter bir yer olduğunu söyler. Afganistan'la vurgulanmak istenen genellikle Kandahar şehri olur. Burada dindarlık ile kanunsuzluk kol kola gezer. Kahdahar iki vasfıyla öne çıkmakta ve tanınmaktadır, kanunsuzluk ile dindarlık. Trump Afganistan'a kadar uzanacağına kısa yoldan meramını Teksas üzerinden anlatabilirdi. Ama kolayına geldiğinden ötekini seçmiştir. Kanunsuzluğun kol gezdiği yer anlamında küresel anlamda Teksas sembol olmuştur. Bununla birlikte zamanla boynuz kulağı geçiyor ve başkaları kötü şöhretleri eski sahiplerinden devralıyorlar. Bir zamanlar istikrarsızlık sembolü olan Balkanlar veya Balkanlaşma zamanla yerini Lübnan, Somali ve Afganistan gibi yörelere bırakmıştır. Trump da bu yeni modaya uyarak Teksas yerine Afganistan'ı kötü şöhret için misal vermiştir. Elbette bu yakıştırmasından dolayı Chicagolular alınırlar, köpürürler ve karşı atağa geçerler. Ve Trump'ın intikam dürtülerinin eşlik ettiği gevezeliği yeni bir atışmayı tetikler. Lezbiyen Chicago Belediye Başkanı Lori Lightfoot açar ağzını yumar gözünü ve Trump'a söylemediğini bırakmaz. Onu cahil, terbiyesiz ağzı bozuk ve soytarı olarak niteler.

ABD'nin üçüncü büyük kenti olan Chicago'da ilk kez Afrika kökenli ve lezbiyen kimliğini açık eden bir kadın olan Lori Lightfoot belediye başkanı olarak seçildi. Muhakkak Trump gevezeliğini de ilave ettiğinizde eşcinsel ve lezbiyen karşıtı olarak şehrin en nefret edilen figürü haline gelmiştir. ABD'de bir aktörün Chicago'da Trump taraftarlarının saldırısına uğradığı iddiası yalan çıkarken oğlu Donald Trump Jr. da dalgasını geçti: "Chicago şehir merkezinde Trump kasketi takarsan, muhtemelen çok fazla yaşamazsın, vurulman iki saniye alır." Bu da başka bir Kahdahar vurgusudur.

Lübnan'da önce ekonomik ve sosyal hareket olarak tanımlanan hükümet aleyhtarı gösteriler bilahare devrim olarak nitelendirilmeye başlanmıştır. Lübnan devriminin kalbi ise ülkenin ikinci büyük ve Sünni ağırlıklı şehri Trablus'ta (Şam) atmaktadır. Trablus'un kötü şöhreti Lübnan'ın Kandahar'ı olarark anılmasıdır. Sünni ağırlıklı bu şehir daima Sünni siyasetçilerin dayanak noktası olmuştur. 1983 yılında Arafat ve arkadaşları Lübnan'a buradan veda ederek Tunus'a gitmişlerdir. Said Şaban'ın Tevhid hareketi gözlerini burada açmış ve ardından sonraki yıllarda Esat ile sürtüşmesinde arabuluculuk yapan İran, Şeyh Said ve oğlu Bilal'i burada devşirmiştir. Bu şehir fakirliği, dindarlığı ve kanunsuzluğu mezceden bir kombinasyondur. Esat rejimi bu şehre birçok kumpas kurmuştur ve Fethülislam gibi fason örgütler üzerinden Lübnan ordusu ile birlikte şehri cezalandırmıştır. Şehre girerken sizi kocaman bir kelime-i Tevhit karşılar Bu şehrin sembolüdür ve belki de Kandahar yakıştırmasının arkasında bu sembol yatmalıdır.

Beyrut 1970'li yılların Dubai'si ise Trablus da 2019 yılına kadar Lübnan'ın Kandahar'ı olarak şöhret bulmuştur. Sekter hatları aşan son olaylarla birlikte şehir kimliğini yeniden kazanmış ve Kandahar yerine devrimin kalbi sıfatıyla anılmaya başlanmıştır. Yazar Semir Atallah'ın aktarması ile bir devrimci kız değişen duygularına şöyle tercüman olmaktadır: "Daha önce Trablus'tan geçmekten korkardım. Şimdi ise kalbim orada atıyor!"

Geçmişte Sünni-Alevi kavgasına sahne olmuştur. Nusayri ağırlıklı Cebel-i Muhsin ile Sünni ağırlıklı Tebbane Mahallesi arasında sürtüşme eksik olmazdı. Şimdi ise Nur Meydanında veya Abdulhamit Kerami Meydanında toplanan devrimciler bütün sekter hatlara selam gönderiyorlar. Böylece post sekterizm dönemine geçildiğinin işaretlerini veriyorlar. Irak ile Lübnan'da eş zamanlı başlayan protestolar İran'ın altını oyuyor, bölgesel zeminini ve kazanımlarını zorluyor. Hamaney her iki ülkede de gösterileri İran'ın bölgedeki geleceği için tehlikeli olarak görüyor. Nasrallah Lübnan'daki olayları yabancı güçler tarafından organize edildiğini yani komplo olduğunu söylüyor. 'Bu gösterileri kim kurguluyor kim finanse ediyor?' sorusuna karşılık bütün Lübnanlılar tek yürekten şu cevabı veriyor: ben, ben! Göstericiler Hristiyanların yaşadığı mahallelere selam çakıyorlar Zağrata ile Büşra mahallelerine selam gönderiyorlar. Keza Şii ağırlıklı Beyrut'un Güney Yakasını da ihmal etmiyorlar. Hizbullah' hem sokak devrimcileri hem de Saad Hariri tarafından hayal kırıklığına uğratıldı. Saad Hariri 'sokağın mesajı alındı ve gereği yapılır' derken Şii ortaklar Emel-Hizbullah karşısında Şii gençler de sekter hatları aşan bir şekilde devrime destek çıkıyorlar.

Bölgede yeni bir sosyolojik vakıa doğuyor. Batılıların duyarlı sekterizm hatları birbirine karşı harekete geçirmesinden onlarca yıl sonra bu hatların gerisinde mücadele eden kitleler ve gençler bunun bir çıkmaz sokak, hiçlik kavgası olduğunu gördüler.

Bu nedenle de şehirlerin kimliği değişti, Hizbullah ile Emel'in halk hareketini bastırma çabaları geri tepti. 2007 baskını gibi yeni bir baskın yapmak isteyen Hizbullah buna mecal bulamadı. Sekterizim hatlarına saklanan fırıldak Michael Aoun da zemin kaybetti. Ermeni asıllı dışişleri bakanı olan damadı Cibran Bassil koltuğunu kaybetti. Iraklı devrimciler İran karşıtlığını daha keskin ve yalın ifade ediyorlar. Arap Baharını kışa çeviren İran bölgede kendisine yönelik yeni bir dalga ile birlikte kazandığı zeminleri kaybediyor. Lübnan ile Irak devrimleri ışığında ve yeni dalga ile Afganistan'dan, Çin Seddi'nden Akdeniz'e uzanan yeni Pers imparatorluğu hayali buhar olup uçuyor. Gerçekten de uçucu bir gündemle karşı karşıya bulunuyoruz. Kimsenin yeri sağlam değil.

Cenabı Hakkın, batıl yolda servetlerini ve çabalarını boş yere harcayanlar için öngördüğü akıbet Enfal Suresinin 36'ncı 37'nci ayetlerinde anlatılmaktadır.

Hak dine inanmayanlar servetlerini, insanları Allah'ın yolundan alıkoymak için harcarlar, yine harcayacaklar, sonra bu onlara yürek acısı olacak, daha sonra da yenilecekler. İnkâra sapanlar sonunda cehennemi boylayacaklar.

Ta ki, Allah pisi temizden ayırsın, pisleri üst üste koyup hepsini bir araya toplasın, sonra da cehenneme atsın. Onlar ziyan edenlerin ta kendileridir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.