Aynadan nefret edenler
Hadisler konusunda kuşkucu olanlar hadislerin Kur'an-ı Kerim'e arzını yani mukabelesini istiyorlar. Temel meselelerde hadisler Kur'an buyruklarıyla çelişiyorlarsa bu durumda elbette kimilerinin savunduğu gibi tek ravili ahad hadislerle Kur'an-ı Kerim'i veya ayetlerini nesh edemeyiz. Kur'an temel metindir ve temel ölçü olarak kalacaktır. Bununla birlikte detaylarda ve Kur'an'da olmayan tali meselelerde hadisler çelişik değil müstakil hükümler içeriyor ve kurallar getiriyorsa buna itibar etmek durumundayız. Burada çelişik bir alan söz konusu değil. Burada hadislerin sıhhat derecisi hükmü kuvvetlendirecek veya zayıflatacaktır. Hadislerin sıhhati konusunda Kur'an-ı Kerim'e veya ruhuna arz etme meselesi son dönemlerde genel bir eğilim haline gelmiştir. Lakin geçmişten beri hadislerin sıhhatini tespitte ve süzgeçten geçirilmesinde çeşitli kriterler aranmış veya bu vesile ile süzgeçten geçirilmiştir. Sözgelimi 'Nakdu'l Hadis Bi'l arzi ale'l vakaii ve'l Malumat et Tarihiyye/Yaşananlar ve Tarihi Bilgelerle Karşılaştırma Suretiyle Hadis Kritiği' kitabı bu kriterlerden birisini konu etmektedir. O da tarihlerden bahseden veya tarihlere gönderme yapan, temas eden hadislerin tarih ilmi verileriyle karşılaştırılmasıdır. Sözgelimi bir tarih kitabına benzeyen Tevrat ile tarih karşılaştırılsa Tevrat sıfır çeker veya ondan geriyle bir şey kalmazdı. Bahse konu kitabın yazarı Dr. Sultan Senet el Akayile. Sözgelimi İsra ile ilgili Enes İbni Malik'e dayandırılan bir hadis bu olayın bisetten önce vukua geldiğini ifade ediyor. Lakin bütün muhaddisler İsra olayının bisetten 6 ile 15 ay arasında bir dönemde gerçekleştiğine parmak basıyor. Demek ki bu rivayet tarihi gerçeklerle ters düşüyor ve bu durumda ravinin hafızası yanılıyor demektir. İbn Lehia gibiler bu yüzden zayıf kabul edilmiştir. Günümüzde hadisleri tarihe değil de geleceğe ve vakıaya bakarak, arz ederek tahlil eden veya sıhhat durumunu ölçen ve yeniden değerlendiren anlayışlar güçlenmektedir. Sözgelimi, Nuaym Bin Hammad'ın ahir zamanla ilgili derlediği Kitabu'l Fiten kitabı sıhhat yönüyle genellikle pek itimada şayan kabul edilmemiştir. Lakin kitapta bazı hadisler IŞİD zümresinin sıfatlarını birebir ortaya koymuştur ve bu hadisler vakıa üzerinden sıhhat kazanmıştır. Halepli-Şamlı Muhaddis Nureddin Itır'ın vefat ettiği şu günlerde hadis değerlendirmelerinde yeni bir çığır ve kriterle karşı karşıyayız.
Gazali İslam mucizelerinden birisinin de 'Hazreti Peygamberin gelecekten ve kıyamet kopma sürecinden ve onun alametlerinden bahsetmesi ve vakıanın da o doğrultuda seyretmesi, çıkmasıdır' demiştir. Peygamberimiz eşrat-ı saat yani kıyamet alametlerinden bahsetmiş vakıa da onu doğrulamıştır. Hatta bazı zayıf addedilen hadisler vakıanın ışığında salabet ve sıhhat kazanmıştır. Vakıanın ışığında sıhhat kazanan zayıf hadisler cümlesinden olan hadislerden birisi şudur: "Siyah bayrakları gördüğünüzde yerinizden kıpırdamayın. Ellerinizi ve ayaklarınızı hareket ettirmeyin (harekete geçmeyin). Sonra kendilerine ehemmiyet verilmeyen zayıf bir topluluk zuhur eder. Kalpleri demir parçaları gibidir. Onlar devlet sahipleridir (hum ashabu'd devle). Ne söz ne de ahit tanırlar. Hakka çağırırlar ama kendileri hak ehli değildir. İsimleri künyedir. Nispetleri ise köy ve şehirlerdir. Saçları kadın saçı gibi uzatılmış ve salınmıştır. Aralarında ihtilaf çıkıncaya kadar bakidirler. Sonra Allah hakkı dilediğine verir…(El Fiten, Hafız Nuaym Bin Hammad, Daru'l Beyan el Arabi, Ezher civarı Kahire, hadis numarası 558, s: 136).
Vakıanın ışığında sıhhat kazanan hadislerin yekunu giderek artıyor. Tirmizi'nin rivayet ettiği bir hadis bu zümredendir: Âhir zamanda öyle kimseler türeyecekler ki, bunlar dinlerini dünyalığa âlet edeceklerdir. Dünyayı din ile çarpacaklardır. İnsanlara karşı koyun postuna bürünmüş gibi yumuşak ve güzel huylu görünürler. Dilleri şekerden bile tatlıdır, ama kalpleri kurt kalbi gibidir. Nitekim ' Dünyayı din ile çarpıyorlar 'başlıklı yazısında Cezayirli Sultan Burkani bu gibi hadislerin hadis erbabınca zayıf addedilse de bugün vakıanın ışığında bunların doğrulandığını ifade etmektedir. Bu hadislerden birisi de İbni Ömer hadisidir. Nefsimi yedi kudretinde tutan Allah'a kasem olsun ki, Allah yalancı emirler, hain vezirler ve yardımcılar, zalim kolluk güçleri (urefa) ve fasık hocalar göndermeden kıyamet kopmaz! Simaları (dünyadan beri) rahip simasıdır ama gönülleri laşeden daha pis kokar. Heva ve arzuları farklıdır. Allah onlarla birlikte kapkaranlık fitneler açar ve onların idrakleri kilitlenir ve yalpalarlar. Muhammed'in nefsini yedi kudretinde tutan Allah'a yemin olsun ki, İslam'ın kulpları birer ikişer düşecek; hatta yeryüzünde Allah diyecek kimse kalmayacaktır.
Sultan Burkani bu tip hadislerin vakıa ile birlikte metanet kazandıklarını ifade etmektedir. Yine bu tarz hadislerden birisi şudur: Utlubu'l hayra inde hüssaüni'l vucuh. Hayrı temiz sineler, yüzlüler nezdinde arayın. Ebu Hureyre tarikiyle da rivayet edilen bu hadis geçmişten geleceğe sülüs ve rika hatlarla birlikte duvarlarımızı süslerdi. İbrahim Hakkı'nın Marifetname ve sair eserlerinde bahsettiği kıyafetname ilmi buna dayanır. Organların tenasübünden karakter okumadır. Sima ile suret arasında bir tenasüp ve ilişki vardır. Bazen insan güzel de olur ama sevimli olmaz. Bunda gizli bir kusur vardır. Lakin insana güven veren yüzler genelde aldatmaz.
Kadim dostlarımızdan Sefa Salgılı geçenlerde Fatih semtinde bulunduğum bir sırada telefon etti. Yeni bir kitabından bahsetti ve göndermeyi vaat etti. Ben de yakınlarda bulunmuşken fırsatı değerlendirerek yanına uğramayı daha doğru buldum. Bürosuna gittim ve hoşbeş ettik. Bana kısaca kitaptan da bahsetti. Kitabı elime aldım içinde birçok mevzu vardı. Bu mevzulardan Evrim'le ilgili genel kısmı geriye saklamakla birlikte sima ile suret arasındaki bağ ve ilişkiyi analiz eden bazı satırlarına yer vermek ve değerlendirmek istedim. Zira mevzumuzla alakalı. Anlattığı bazı ayrıntılar konumuzla alakalıydı. Yani güzel yüzler ve simalar nezdinde hayır ve iyilik arayın hadisinin açılımlarından birini kitapta anlatıldığı şekliyle bizzat Darwin temsil ediyor. Sefa Bey'in onunla ilgili analizinde de bu yön var.
"Darwin'in evrim teorisine inancına iten sebepler arasında; insanlardan nefret eden hislere sahip oluşu ve şöhret olma arzusu ve tutkusu yanında; her aynaya baktığında onun üzen çehresi de mühim bir yer işgal ediyordu. Tabiatta düzen olsa, bu çirkin burnun yüzünde ne işi vardı? 1961'de Lyell'a yazdığı mektupta: " Bana samimi olarak söyle: Burnumun bu şeklinin akıllıca bir kasıt sonucu meydana geldiğine inanıyor musun?" diye soruyordu. Darwin'in çirkinlik kompleksinin ne boyutta olduğunu oğlu Francis'in hatıralarından takip edebiliriz:" Babam ruhen hasta bir adamdı. Aynadan nefret ederdi. Çocukluk arkadaşlarımdan duyduğuma göre alın kemikleri ileriye fazla çıkık olduğu için onu" maymun Charles" diye çağırıyorlarmış! Çocukluk hatırası, babamın şuur altında derin izler bırakmış olmalı. Babam, bir gün iyice rahatsızlanmıştı. Sebebini sorduğumuzda okuduklarının tesirinde fazla kaldığını söylemişti."
Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk de kompleksi bir adamdı. Bunda boyunun bodur olmasının bir etkisi var mıydı, bilinmez. O da aynalara düşman mıydı? Ölülerin arkasından konuşulmaz. Beni affetsin ama ilmi bir denek olarak hatırasına başvurmak zorunda kaldık. Zayıf hadisler vakıayı, vakıa zayıf hadisleri güçlendiriyorsa, doğruluyorsa ortada zayıf bur durum yok demektir. Bununla birlikte kolektif deneyimlerden süzülüp gelen kelam-ı kibar gibi veciz sözler yani her doğru da hadis olmayabilir.
Bu arada Şamlı muhaddis Nurettin Itır'ın ruhu şad olsun…
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Selefi terörü’ (26.09.2020)
- Rivayetten dirayete! (24.09.2020)
- Kurallar ve değerler (23.09.2020)
- İcazetli mi, ehliyetli mi? (21.09.2020)
- Gassalın önündeki mürit! (18.09.2020)
- Osman Akkuşak’ın ardından (17.09.2020)
- Mürit ile mürşit (14.09.2020)
- Önden giden dostlarımız: Hasan Başpehlivan, Mevlüt Özcan… (12.09.2020)