Tufan öncesi sessizlik
25 Ocak 2021 tarihi itibarıyla kışa dönen Arap Baharı 10 yılını doldurdu ve 11 yılına bastı. Daha doğrusu bu değerlendirme Arap Baharı'nın Mısır versiyonu için geçerli bir değerlendirmedir. Bununla birlikte Tunus hariç genellikle Arap Baharı sekteye uğradı ve çamura saplandı. Karşıt güçler tarafından engellendi. Zira kurulu rejimlerin başı gitti ama gövdesi yerli yerinde ve geride kaldı. Baharın kışa dönmesiyle birlikte Arap dünyası Cezayir tecrübesini daha umumi ve geniş zemininde yaşamış oldu. Cezayir'de yaşanan kanlı 1990'lı yıllar için 'on karanlık yıl' deyimi, tabiri kullanılıyor. Bizde de sosyal değil ama güvenlik boyutuyla birlikte 1990'lı yıllara dönmekten bahsedilir. Özellikle içinde bulunduğumuz Ocak ayında Uğur Mumcu öldürülmüş ve adı konulmamış bir darbe yaşanmıştı. 17 Nisan 1993 tarihinde ise Özal tartışmalı bir şekilde vefat etti. Rahmetli oldu. Kısaca 1983 yılında iktidara gelen Özal 10 yıl sonra şaibeli bir biçimde vefat etti. Türkiye, 1993 yılında örtülü bir darbeye sahne oldu.
Arap Baharı da kurulu rejimlerin gövdesi tarafından saptırıldı ve mecrasından çıkarıldı. Bununla birlikte hiçbir şey yerli yerine oturmadı ve hiçbir şey iyi gitmiyor. Bu nedenle de kitleler yeniden öfke seline ve nöbetine kapılıyorlar. Arap Baharını umudun bitmesi tetiklemişti. Yine sıfır noktasına döndük. Umut yok. Bunun sonu da halk hareketi değil her şeyi yerinden sökecek olan bir beşeri tufandır. Bu beşeri bir tufan olacak. Hazreti Nuh Aleyhisselam dönemindeki gibi su tufanı değil bir insan tufanı.
Mısırlı dostumuz Cemal Sultan 25 Ocak 2011 devrimiyle alakalı olarak şu satırları kaleme almış: Sisi iyi bir şekilde idrak ediyor olmalı: Batılı araştırmacılar veya analizciler Arap Baharının bir şekilde tekrar etmesinin mümkün olduğunu ortaya koyuyorlar. Lakin bu tekrar yeni bir form içinde olacaktır. Eski form tekrarlanmayacaktır. Yeni formunda halk devrimi önüne çıkanı silip süpürecek ve kadim sistemi ya da rejimin gövdesini yerle bir edecektir. Ardında eser kalmayacaktır. Öfke seli ancak böyle dinecektir. Dolayısıyla Mısır'da asker ve polis rejiminin yerinde yeller esecektir.
Tekrar, an ve vakit meselesidir. Cezayir halkı Arap Baharına katılmadı. Zira geçen devreden kalma acılar içinde kıvranıyordu, inliyordu. Karanlık veya kanlı on yıl içinde çeyrek milyon belki daha da fazla insanını kayıp vermişti. Yaralarını deşmek istemiyordu. Lakin Buteflika tüy dikti ve arkasındaki çeteyle birlikte ölü vaziyette ülkesini idare etmeye kalkıştı. Bu bardağı taşıran son damla olmuştur. Halk can derdinde onlar ise yolsuzluk derdinde idiler. Bundan dolayı Cezayir halkı yeni bir artçı hamle yaptı, silkinde ve Buteflika ve çetesini çökertti. Şartlar dayanılmaz olduğunda Arap halkı yeniden sokaklara inecek, taşacak ve devrimini tökezletenlerden, çalanlardan ve karşı devrimcilerden hesap soracaktır. Bu kadar da olmaz denildiği an öfke nöbeti tufana dönüşüyor. Mısır ve Arap Baharı bölgesel bir komplo ve küresel bir onay ile akamete uğratılmıştır. Dünya solunun iddia ettiği gibi İslami çıkışlı olan Arap Baharı bir komplo ürünü değildi. Aksine komploya maruz kalmıştır. Komplo ürünü olanlar katıksız ve katışıksız bahara toz konduranlardı. O günlerin baş tanığı olan Obama da Muhammed bin Zayed'den aldığı telefonla birlikte kurulu Arap rejimlerinin baharı kanlı karnavala çevirmekte tereddüt etmeyeceklerini hissettiğini söylemektedir. Arap Baharının en büyük kalleşlerinden birisi Obama olmuştur. Önce Suriye halkını kışkırtan Obama Netanyahu'nun ısrarları karşısında dümen kırmış ve rejimin alternatifi olmadığını sayıklamaya başlamıştır. Katliam ve tehcirin alternatifi ne olabilir? 10 yıl sonra Arap sokağı kıpırdayacak halde değil. Lakin bu her şeyi kabullendiği anlamına gelmiyor. Zulüm ile abat olanın ahiri berbat olur. Orantısız zulüm ile birlikte ortalığa bir sessizlik çöktü. Bu tabii değil gayri tabii bir durum. Bu olsa olsa tufan öncesi veya fırtına öncesi sessizlik olabilir.
Arap Baharı'yla birlikte kurulu düzenlerin başları gitti gövdeleri ortada kaldı. Gövdeleri reflekse geçti ve Arap Baharı'nı dış destekle birlikte yere çaldı, kışa çevirdi. Ama geride yaralı bir aslan bıraktı. Şimdi yaralı aslanın intikam saati gelip çatıyor. Yaralı aslan çok tehlikelidir. Cemal Sultan'ın yazdığı gibi yaralı aslanın kükremesi tufanı harekete geçirecektir. Sadece Cemal Sultan değil Yemenli Belkis'in çağdaş versiyonlarından Tevekkül Kerman da devrimin yeni bir turu olacağını ve askeri rejimi savuracağını ve defterini düreceğini belirtmektedir. İman varsa hareket de vardır. Karşı darbeciler 10 yıl içinde bilhassa karşı devrimlerin miladı olan 2013 tarihinden itibaren çürüme içine girdiler.
Müslüman Kardeşler'in onuncu yılla ilgili yayınladıkları bir bildiride söylendiği gibi Mısır herkesin ortak vatanıdır muayyen bir grubun, hizbin veya cemaatin tekelinde değildir. Böylece 2012 öncesine gelmişler ve devrimi bütün renkleriyle kucaklamak gerektiğini fark ve idrak etmişlerdir. Mısır'da asker İhvan aleyhtarı kutuplaştırma siyasetiyle vakit kazanmış lakin kazandığı süre dolmuştur.
Devran bisukun: Beyaz Saray'a yerleşen Biden ile Rus gençlerin öfke nöbetine yakalanan Putin, Esat çevresindeki mengenenin sıkılaşmasına neden olacaktır. İsrail'in kralı olan Esat'ı Netanyahu bile kurtaramayacaktır.
Nöbetleşme sünnetullah yani ilahi bir yasadır. İbret almak ise yasayı idrak etmektir. Yasaları idrak edenler ve gereğini yapanlar tufanı öteleyebilirler.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kavramların zaman boyunca yolculuğu ve kurra kavramı (23.01.2021)
- Dirilten romanlar! (22.01.2021)
- Süleyman’ın asası ve son imparatorluk (20.01.2021)
- Batı’nın Ayetullahları! (19.01.2021)
- Meşrepler ve mezhepler arası yakınlaşma (18.01.2021)
- Medeni vahşetten, medeni soykırıma! (16.01.2021)
- İstanbul’dan bir derviş geçti (13.01.2021)
- Türkiye ile İhvan münasebetleri (12.01.2021)