Mustafa Özcan

Türkiye’ye karşı yeni Safavi - Memlüklü ittifakı!

Irak'ta yapılan seçimlerde İran eksenli ve destekli partiler ve bloklar varlık gösteremediler, kan kaybettiler. Bunun öfkesini ve kızgınlığını yaşıyorlar. Öfkelerini kime boşaltacaklarını düşünüyorlar. Asaib Ehli Hak lideri Kays el-Hezali sağa sola köpürüyor ve kendilerine oy vermeyen Irak'ın altını üstüne getireceklerini söylüyor. Belli ki seçim sonuçlarını hazmedemiyorlar.

Amerikan Dışişleri Bakanı Antony Blinken Hizbullah'ın Şiiler arasında desteğini yitirdiğini ifade ediyor. Bunun nedenlerinden birisi Lübnan'ı kargaşaya boğması ve dipçikle üstünlük kurmasıdır. Nitekim Lübnan'da Hizbullah bu defa seçimle değil ama Beyrut Limanı davası nedeniyle zeminin altından kaydığını görüyor. Irak'tan da ibret alan Hizip liderleri inisiyatifi geri kazanmak için harekete geçtiler. 2007'nin farklı bir provasını yaptılar ve Beyrut'a indiler. İnişlerinin nedeni, Beyrut Limanı davasına bakan yargıç Tarık Bitar'ın görevden el çektirilmesi ve alınması. Çünkü davayı istedikleri tarzda yürütmüyor. Onlar delilleri örtbas etmesini istiyorlardı. Yargıç ise Hizbullah üyelerinden Ali Hasan el Halil'i ifadeye çağırmıştır. Bu onlara karşı bir meydan okuma sayılmıştır. Dolayısıyla görevden alınmasını istediler. Aleyhinde gösteri yaptılar. Politik davrandığını ileri sürüyorlar. Ya da istedikleri yargıç Tarık Bitar'ın Hizbullah ve arkasındakilerin korkusuyla Refik Hariri davası gibi Beyrut Limanı davasını da örtbas etmesiydi. Zira bütün işaretler Hizbullah'ı gösteriyor. Sanık Ali Hasan el-Halil'in üzerine gidilmesi Beyrut Limanı davasında çözülmeyi götürecektir. Hizbullah bunu istemiyor ve yandaşları kanalıyla da meseleyi arbedeye döküyor! Patlamanın ardından Hizbullah kaynaklar saldırıdan İsrail'i aklamışlardı. Patlamanın gerisinde İsrail olmadığına göre geride tek bir olağan adres kalıyordu: Hizbullah!

Hizbullah hesaptan kaçıyor. Hesap vermek yerine kartları yeniden karıştırmak istedi. Açıktan Hizbullah ve Emel üyelerini sokaktan uzak durmaya davet ederken ve sukuneti ihtiyar etmeye çağırırken yine çağrılara rağmen nedense sokaklara inen, dolduran kendi taraftarları oldu! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Yargıcın görevden alınması çağrısıyla sokakları hareketlendirdiler. Bu defa açıktan olmasa da yeni bir 2007 provası yaptılar. 2007 hadisesi şehrin Hizbullah milisleri tarafından ele geçirilmesiydi. Bu Lübnan halkına bir gözdağıydı. Hizbullah Beyrut'a çökerek İran namına ülkenin ve devletin tek patronu olduğunu göstermiş oldu.

Hizbullah ile İran arasındaki ilişki Hasan Sabbah ile Fatimiler arasındaki ilişkiye benziyor. O dönemde İran'ın yerinde Fatimiler ve Mısır yer alıyordu. Cebel-i Amil veya Lübnan Şiilerinin yerinde de İran'daki Alamut Kalesi faaliyet gösteriyordu. Alamut Kalesi ve fedaileri İsmaili tayfasının sığınağı ve vurucu gücüydü ve onunla düşmanlarını korkutuyor ve sindiriyorlardı. Şimdi Hizbullah da Lübnan içinde ve dışında İran namına Hasan Sabbah'ın fedailerine benzer bir rol ifa ediyor. Zeminin ayaklarının altından çekildiğini hissettiklerinde yeni bir provokasyona başvuruyorlar. Bir kez daha Beyrut'ta denedikleri gibi.

Araplar İran'a neden göz yumuyor?

Kimyaları bir olduğu için Araplar da İran'a göz yumuyor. Eylemlerine ses çıkarmıyorlar. Beyrut karnavalından ve Beyrut Limanının patlatılmasından sonra Araplar suskunluğu ihtiyar etti. Sebebi İran ile kimyalarının uyuşmasıdır. Bu kimya özünde yapıcı değil yıkıcıdır. Bunun nedenlerini en güzel izah edenlerinden birisi Suudi Arabistanlı el Hayat yazarlarından Halit ed Dehil olmuştur. İlgili tweetlerinde Arapların İran'a suskunluğunu Türk korkusuna bağlamaktadır. Batılılar gibi Türkiye'ye bakarak İran'ı ehven-i şer makamında görüyorlar. Türkler bölgeye girerlerse bir dört yüzyıl daha kalırlar. Çıkmazlar. Kimse onları sökemez. Bölge halkıyla müşterekler üzerinden bütünleşirler. İran'ın nüfuzu ise herhalukarda erimeye, silinmeye mahkumdur ya da sınırlı kalacaktır. Bunun için Suriye'de önce İran'a sonra da Rusya'ya icazet verdiler. Geçiş önceliği tanıdılar. Ama hakkın kriteri farklıdır. Batıl ön alır ama akıbet muttakilerindir.

Biden idaresi Esat'ı de facto olarak kabullenmeye hazırlanıyor. Resmi olarak icazet vermeyeceklerini söylüyorlar ama fiiliyatta tersi bir süreç işliyor. Halid ed Dehil şöyle söylüyor: Arapların suskunluğunun temel nedeni tehlikenin İran yerine Türkiye'den geldiğine, kaynaklandığına inanmalarıdır. Bunun için de İran'ın eylemleri karşısında suskun kalıyor ve başlarını kuma gömüyorlar.

Dr. Lika el Mekki de benzeri bir analizde bulunuyor ve son sıralarda Suudi Arabistan ile İran arasında yakınlaşma çabalarının asıl nedeninin Türkiye olduğunu yazıyor. Bu yakınlaşma Türkiye hesabına gerçekleşiyor. Buna göre İran Türk dünyası üzerine yoğunlaşmak için Batı cephesinin sükunete ermesini arzuluyor. Bu nedenle de Yemen ile Irak üzerinden Suudi Arabistan ile İran arasında uzlaşma zemini aranıyor. Lika Mekki bu konudaki tweetlerinde şunlar yazıyor: "İran giderek Kafkasların güneyinde (Azerbaycan) ve Türk dünyasında meydan okumalarla karşılaşıyor. Azerbaycan ve Türkiye ile yüzleşmeden evvel Batı sınırlarını nötr hale getirmek istiyor. Belki de Pakistan ve Gürcistan ve Türkmenistan i le hesaplaşmadan Suudi Arabistan ile işleri yoluna koymak istiyor. Suudi Arabistan fırsat varken İran'dan her şeyini almalı ya da uzlaşmayı rafa kaldırmalı…"

Lika Mekki Afganistan'a temas etmeyi unutmuş. Dolayısıyla İran'ın Azerbaycan ile Afganistan gergefinde nefesi daralıyor. Bunun için de Batı cephesini sukunete erdirmek istiyor. Bu sebepten olmalı Araplar Beyrut'ta yaşananları kös dinliyor.

Aynı günlerde İranlı korsanlar veya İran ajanları yine Türkiye'de bir eylem üzerinde iken faka bastılar bir asker firarisini zorla İran'a kaçırmak isterken yakalandılar. Bu defa olaydan önce yakayı ele verdiler. Bu gibi eylemler süreklilik arz ediyor. Yapılması gereken İran'ın Türkiye'ye uzanan gaddar ellerini kesmektir.

Bunun için de pusulayı netleştirerek; düşman düşman olarak görmek gerekir. Bakış açısını değiştirmedikçe İran tasallutundan kurtulmak ve sızmaları önlemek mümkün olmayacaktır. Dostluk atmosferini istismar ediyorlar. Araplar Türk düşmanlığında İran'ın arkasına sığınıyorlar. Onunla kendi düşmanlıklarını perdeliyorlar. Demektir ki, Arapları halletmeden önce Yavuz gibi önce İran'ı dize getirmek gerekiyor. Tarih tekerrür ediyor ve karşımızdaki Safevi-Memlüklü ittifakı yeniden yükseliyor, şekilleniyor. Lika Mekki ile Halit ed Dehil'in yazı ve mesajları bunu ortaya koyuyor. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.