Son çınarın toprağa düşüşü
Kısa bir süre önce Kraliçe ll. Elizabeth 96 yaşında vefat etmişti. Kimi verilere göre Kardavi de 96 yaşında kimi farklı verilere göre de 97 yaşında gözlerini bu dünyaya yummuştur. Kardavi'yi üç kelime ile özetlemek gerekirse velut yani doğurgan bir yazardı. Kısa olmayan hayatına 170 kitap sığdırmıştır. İkinci özelliği ise allame olmasıdır. Allame sıfatı günümüzde pek kullanılmıyor. Sıradan alimleri aşan bir birikime sahipti. Her branşa veya dala uzanan bir yönü vardı. Temel alanı fıkıh ve İslami davet olsa da hayatın bütün alanlarına uzanmış ve onlara dair kitaplar yazmıştır. Geçmişte allamenin karşılığı olarak ordinaryus profesör ifadesi kullanılmakta idi. Şimdi ise hem allame ifadesi hem de ordinaryus profesör sıfatları pek kullanılmamaktadır. Sanki tedavülden kalkmıştır. Branşlar daha girift ve daha yoğun hale geldiğinden bir insan bütün branşlara veya dallara uzanamıyor ve hepsinde aynı yetkinliği gösteremiyor... Bu nedenle de kucaklayıcı ve ihatalı ifadeler rafa kaldırılmıştır. Türkiye'de ordinaryus sıfatı 1960 yılında idari olarak kaldırılmıştır.
Kardavi için söylenebilecek üçüncü sıfat ise ansiklopedist (mevsui) olmasıdır. Kısaca sınırsız branşa uzanan ve branşlar arasında gezinen ve ilgi alanı geniş olan bilim adamlarına ansiklopedist denmiştir. Bunların ilgi alanları sınır tanımaz.
Kardavi asrın son allamelerinden birisiydi. Onu dostları ve aynı kuşaktan Muhammed Gazali ve Ebu'l Hasan en Nedevi gibi büyük alimlerle karşılaştırmak yerinde olur. En Nedevi'nin davetçi, fikir ve tarih yönü ağır basmaktadır. Fıkhi konularla daha az ilgilenmiştir. Karadavi ise fıkhi konularla daha fazla ilgilenmiş ve bu alanda Fıkhu'z zekat kitabını kaleme almıştır. Sanırım doktora çalışmasıdır. Yine bu alanın türevlerinden biri olarak Müşkiletü'lfakr ve Keyfe Aleceha El İslam kitabını da kaleme almıştır. Fakirlik problemi karşısında İslam başlığıyla çevrilen bu kitabı gençliğimde 1970'li yıllarda Sakarya'da edinmiştim. Aslında fıkhiyyat alanındaki bu kitaplar büyük bir projenin parçaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Hasan el Benna fıkhı yenilemeyi de görev addetmişti. Bu alanda talebeleri geride muhallet eserler bırakmıştır. Seyyid Kutup'tan önce bir tertiple Nasır'ın idam ettiği ünlü fıkıhçı Abdulkadir Udeh İslam Ceza Hukuku ve Beşeri Hukuk ve benzeri çalışmaları yürütmüştür. Hasan el Benna'nın talimatıyla Seyyid Sabık da Fıkhu's Sünne adlı eserini kaleme almıştır. Böylece fıkıh alanında yeni bir çığır başlatmıştır. Bunlar Müslüman Kardeşler üyelerinin fıkıh alanında ortaya koydukları bazı katkılardır. Kardavi'nin de yaptığı gibi bu alanda yenilik ve kolaylığı esas almışlardır. Hindistan'da da Ebu'l Hasan en Nedevi veya Nedvetü'l Ulema da aynı yoldan yürümüş ve aynı çığırı takip etmiştir. El fıkh el müyesser veya kolaylaştırılmış fıkıh alanında çalışmalar yürütmüşlerdir. Elbette bu mesele etrafında zaman zaman eleştiriler de almışlardır. Fakat İslam fıkıh hazinesine yeni unsurlar kattıkları bir gerçektir.
Kısaca İhvan yenileyiciliğini fıkhi alana da taşımış ve yansıtmak istemiştir. Bu alanda kayda değer çalışmalar yürütmüşlerdir. Bu çalışmaları yürütenlerden birisi de merhum Yusuf Karadavi idi ve Seyyid Sabık'ın çığırını tamamlamış veya o çığırda yürümüştür.
Esasında Kardavi ile Ezher'in bütünleşmesi örneğinde olduğu gibi İhvan ile Ezher arasında ilişkiler aynı minvalde seyretseydi bugün Kardavi çapında çok sayıda alim görebilirdik. Lakin Ezher özerkliğini kaybedeli özelliğini ve şahsiyetini de kaybetmiştir. Vefatından sonra Ahmet Tayyip taziye bile yayınlaşamamıştır. Halbuki, aynı Ahmet Tayyip Kraliçe ll. Elizabeth öldüğünde hakkında taziye yayınlamıştır. Ezher Kardavi bütünleşmesi örneği genişletilebilseydi İslam aleminin önünde bambaşka ufuklar açılabilirdi. İhvan ile Ezher birbirini tamamlardı. Kardavi'nin Ezher'in tarihçesiyle ilgili küçük bir risalesi de vardır. Hatta kimileri biraz da latife babından Mısır'ın üç gücü veya zenginliği veya harikası olduğunu belirtiyorlar. Piramitleri saymazsak Nil, Ezher ve İhvan.
Hindistan'da Nedvetü'l Ulema ile Ebu'l Hasan en Nedevi gibi ilim adamlarının bütünleşmesi harikalar meydana getirmiştir. Aynı münasebet Ezher ile İhvan arasında tesis edilebilseydi muhakkak ki harikalar meydana getirirdi.
Yusuf Karadavi'nin kademi üzerine olan dostlarından birisi de Muhammed el Gazali idi. Her ikisi de vaktiyle İhvan'a intisap etmiş lakin Muhammed Gazali zamanla İhvan dairesinden çıkmış ve müstakil bir kimliğe bürünmüştür. Ancak İhvan'a yabancılaşmamıştır. İhvan genellikle kendisinden ayrılanlara mesafe koyar ama Muhammed Gazali hususunda böyle davranmamıştır. Onun gibi birini yuvada tutmak da zordu. İhvan da onun bağımsız kişiliğinden ve fikirlerinden yararlanmıştır. Muhammed Gazali baskın bir kişiliktir ve dolayısıyla cemaat siperleri ona dar gelirdi. Bundan dolayı kopması mukadderdi. Samimi bir insandı.
Ebu'l Hasan en Nedevi, 31 Aralık 1999 tarihinde bu dünyadan göçmüştür. Muhammed Gazali ise Mart 1996 tarihinde Riyad'da bir soruya cevap verirken tıkanmış ve bu suretle vefat etmiştir. Riyad Emiri veya kraliyetin tensibiyle Cennetü'l Baki'ye defnedilmiştir. Beraberliklerini tecdit ettirmek isteyen Yusuf Kardavi 'Tanıdığım Gazali: Yarım Asırlık Yolculuk' kitabını yazmıştır. Bu kitabında Şekip Arslan'ın Reşid Rıza ile beraberliğini anlattığı '40 Yıllık Kardeşlik' vurgusunu esas almış olmalıdır. Eserlerinde Kardavi'nin bazen Abdulkadir Udeh bazen de Şekip Arslan'dan etkilendiğini görebiliyoruz.
Zamanla Kardavi ümmetin malı olmuş ve İhvanla münasebeti belirsiz hale gelmiştir. Yine de bazıları onu İhvan'ın ikonu olarak tanımlıyor. Polemikleri Gazali'ye oranla daha yumuşak tondadır. Söz gelimi Mısır'da laik kesimlerin piranından veya önde gelenlerinden Fuad Zekeriya ile tartışmalarında Yusuf Kardavi kibar davranmıştır. Yusuf ismi gereği cemal sıfatıyla tecelli ve tezahür etmiştir. Oysa ki hem Muhammed İmare hem de Muhammed Gazali 1992 yılında Kitap Fuarında Ferec Fude ile tartışmalarında sözlerini esirgememişlerdir. Gazali Ferec Fude öldürüldükten sonra da keskin tutumunu sürdürmüş ve Fude'nin kendini öldürten yazar olduğuna tanıklık etmiştir (). Bu üçlüden Muhammed İmare daha ziyade Müslüman mütefekkir, aydın sınıfına, kategorisine giriyor. Kardavi ile Gazali ise alimler zümresine girmektedirler. Kardavi vasatiyet ikonu olmasına rağmen Mısır'da kovuşturma geçirdiği gibi haram tanımayan Fransa'da, 'İslam'da Haram ve Helal' kitabı yasaklanmıştır. BAE gibi ülkelere girişi yasaklanmıştır. 1970'li yıllardan itibaren Katar'a yerleşmiştir. Ömrünün son yıllarında Dünya Müslüman Alimler Birliği'ni kurmuştur ve bu vesile ile temmuz aylarında uğradığı İstanbul'da Cevahir Otelinde zaman zaman görüşürdük. Abdulfettah Ebu Gudde ve Kardavi gibi zevatla ya da İhvan alimleriyle Türkiye ziyaretleri sırasında bazen görüşme imkanı bulurduk.
İhvan'ın fikir cephesinin çınarlarından birisi de Almanya'da Aachen şehrinde ikamet eden Suriye asıllı Ali Tantavi'nin damadı İsam el Attar'dır. Zamana karşı direniyor ve hala yaşam belirtileri gösteriyor. Musa aleyhisselamın hilafına inşallah Şam diyarının zaferini görmeden gözlerini yummaz ya da öteye açmaz. Öbür dünyaya yanında sevinç buketleri götürür.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İran’da saç kesme protestosu! Ya da Meysun ile Mahsa’nın hikâyesi! (22.09.2022)
- Tozlu Camii’nde gömülü hatıralar (18.09.2022)
- Üçüncü Charles mı, Birinci Hüseyin mi? (15.09.2022)
- Emperyalizm tek millettir (12.09.2022)
- Kraliçe: Kötülüğün sembolü ve Müslümanların kâbusu (09.09.2022)
- Bir laymanın maceraları (05.09.2022)
- Demirperde'yi yıkan adam (02.09.2022)
- Reysuni’nin istifası ve alınacak dersler (29.08.2022)