Mihael Gorbaçov kaderin çocuğuydu. Ona Gulag'ın çocuğu da denebilir. Nihayetinde aramızdan ayrıldı. Şimdi tarihle duruşması var.
7 yıllık iktidarında dünyanın tıkanan damarlarına neşter vurarak tarihin akışını, seyrini değiştirdi. Geçmişte yaşayanlar veya kalanlar kendisini hain olarak damgalıyorlar. Gorbaçov'a hain damgası vuranlar değişime hiç inanmıyorlar ve kesin inançlılar zümresine giriyorlar. Âlemin statükodan ibaret kalması gerektiğini düşünüyorlar. Bunlar Huntington'ın sol versiyonlarıdır. Onlar tarih âleminde veya gerçek âlemde değil hayal âleminde yüzüyorlar. Hayallerindeki çocuksu dünyanın ufukta da yaşadığını görmek istiyorlar. Hâlbuki Sovyetler Birliği Gorbaçov'un iktidara gelmesinden evvel çökmüştü. Sadece definecisini arıyordu, bekliyordu. "Bir tahta kurdu-dabbe, asasını kemiriyordu. Bu sebeple Süleyman yere yığıldı…"(Sebe:14)
Ölüye yapılabilecek en büyük iyilik cenazesini kaldırmaktır. O da öyle yapmış ve komünizm tabutuna son çiviyi çakmıştır. Gorbaçov da SSCB'nin cenazesini kaldırdı. Esasında o, Perestroyka veya Glasnost reformlarıyla bu kadavraya hayat vermeye kalkıştı. Lakin Arapların deyiminde olduğu gibi: Diriye seslenseydin, bir şekilde sesini duyururdun! Ne yazık ki çağırdığın kişide hayat emaresi yok! Gecikmeli gelen reformlar dikiş tutmadı, dikişlerini attı. Tarih boyunca geçiş dönemlerinde sihirli formüller işlememiştir. Kissinger 21. yüzyılın 1979 yılında başladığını söyler. İran Devrimi, Camp David ve Kâbe baskını 1979 yılında yani kavşak noktasında buluşmuştur. Bu olaylar da olgular zemininden o yılı, 21. yüzyılın miladı yapmıştır.
Serhat Erkmen, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD ve SSCB arasındaki iki kutup üzerine temellenen Soğuk Savaş'ın bu taraflardan birisinin dağılmasıyla sona erdiğini söylüyor. Böylece dünyanın yeni bir tarihsel döneme girdiğini belirten Serhat Erkmen, "Bazı yazarlarca 20. yüzyılın 2000 yılında değil 1991 yılında SSCB'nin dağılmasıyla sona erdiği söylenir" değerlendirmesinde de bulunmuştur. 1979, 1989 ve 1991 yılları arasında 20. yüzyılın dinamik yıllarıydı. Gelecek bu yıllar üzerinde şekillenmiştir. Bu yılların mimarı da 1985 yılında, Brejnev, Andropov ve Çernenko isimlerinin ardından iktidara gelen Gorbaçov olmuştur. Andropov genç olsaydı belki de erken dönem bir Putin
modeli deneyimiyle yüzleşebilirdik. Gerek Andropov'un yaşlılığı ve sıhhatinin elverişli olmayışı gerekse SSCB'nin devlet ve kurumlar olarak çökmesi ve köhne haline gelmesi ondan umulan başarıyı verememiştir. Gorbaçov'dan önce Brejnev ve halefleri ülkeyi yönetmekten aciz kalmışlardır. Ondan sonra gelen Yeltsin ise oynak ve ahlaksız biriydi. Sayesinde "ABD Başkanı George H. W. Bush'un SSCB'nin çöküşünü Devlet Başkanı Gorbaçov'dan önce bilmesi utanç vericiydi" denilmiştir. Gorbaçov'dan önceki ve sonraki liderler Rusya'yı yönetmekten aciz kalmışlardır. Putin ise histerik çıkmıştır ve Rusya ile birlikte çevresini ve dünyayı da yönetmeye kalkışmıştır. Bu da küresel bir buhranı doğurmuştur.
Gorbaçov'un iki önemli yararı ve özelliği olmuştur. Bunlardan birisi Reagan'la birlikte Soğuk Savaşa son vermeleriydi. İkincisi de küresel ifsat şebekelerinin en büyüklerinden olan SSCB'nin dağıtılmasıydı. Reagan'ın dediği gibi Rusya şer odağı ve imparatorluğu idi. Reagan unutsa da hükmettiği ABD de şerrin ikinci ayağı idi. Bu nedenle de SSCB'nin çökertilmesi insaniyet namına her türlü takdirin üzerinde olmuştur. Şimdi şerrin merkezinde ise ABD vardır.
Gorbaçov'un bir takım şahsi özellikleri de vardır. Çocukluk ismi Mishka'dır. Ataları Ukrayna asıllıdır ve köyünün adı da barış köyü anlamında Privolnoye'dır. Dedeleri Gulag Takım Adaları'na misafir olmuştur. Bu özelliği nedeniyle kendisine Gulag'ın çocuğu da denebilir. Belki de bu nedenle Gulag Takım Adaları yazarı Soljenitsin'e iade-i itibarda bulunmuş ve Sharov gibilerine kol kanat germiş ve kayıtlarından kurtulmalarına yardımcı olmuştur. Benzerleri değil zıtları birleştirmeye çalışmıştır. Bununla birlikte Peskov'un nazarında ondaki Batı romantizmi Batı'da karşılık bulmamıştır. Ortak Avrupa Evi'ni seslendirmiştir. İki dünya yerine ortak tek dünya hayali kurmuştur. Uğrunda gayret ettiği hususlar müzakere, reform, şeffafiyet ve silahsızlanma idi. Hakkındaki bazı algılar gerçekdışıdır. Soğuk Savaşın bitimi karşılığında NATO'nun doğuya doğru genişlememesi noktasında James Baker ile anlaştığı yolundaki değerlendirmeler gerçek dışıdır. 1 Mart 1985 tarihinde
Varşova Paktı ülkelerine serbest olduklarını ifade etmiş ve müdahale yanlısı Brejnev Dokrini'nden vazgeçtiklerini duyurmuştur. Karşılıklı bağımlılık statüsünden bağımsızlık statüsüne geçtiklerini söylemiştir. 1989 Berlin Duvarı'nın yıkılması bu taahhütlerinin fiiliyata geçirilmesini sağlamıştır.
1991 yılında Christmas gününde Sovyetler Birliği'nin son lideri olarak görevinden el çekmiştir. Böylece SSCB'yi dağılmaya bırakmıştır. Ardından köşesine çekilmiş ve eşi Raisa'nın vefatıyla birlikte yalnızlığa gömülmüş ve son demlerine kadar böbrek rahatsızlığından mütevellit hastalıklarıyla boğuşmuştur.
Alnındaki leke onun öteye götürdüğü sırrı olsa gerek. Remzi kader!
Mustafa Özcan