İslam kadınlarının en mühim sima ve dayanaklarından birisi Hazreti Peygamberin kızı ve Ehl-i beytin gözbebeği Hazreti Fatıma'dır. Babasının vefatına dayanamamış ve dilinden şu sözler dökülmüştür. Ben, senin olmadığın bir dünyayı neyleyeyim? Sonra bu akım Rabia'larla yoluna devam etmiştir. Bu, saniye salise gibi hayat nehrinin dereceleridir. Manevi rehberlik Hazreti Fatıma ile başlamış ve anonim olarak Rabialarla yoluna devam etmiştir. Rabia İslam kadınının rol modelidir. Hazreti Fatıma saniye ise Rabia el Adeviyye salisedir. Rabia ismi daha sonraları çekiciliğinden anonim hale gelmiştir. Sahabe ve ardından gelen Tabiin tabakatında ve katmanlarında elbette bolca kadın vardır. Bunlarla alakalı da özel ve genel tabakat kitapları yayınlanmıştır. Salih erkekler olduğu gibi salihat kabilinden kadınlar da vardır. Hatta kainatta her şey salih ve talin olmak üzere iki nev'e yani çeşide ayrılmıştır. İyi huylular ve kötü huylular. Söz gelimi Mısır'dan Huruç gününe yani Beni İsrail'in Firavun zulmünden kurtulduğu güne 'salih gün' denilmiştir. Bu yönde Buhari'nin tahriç ettiği hadisi Abdullah Bin Abbas rivayet etmiştir. Demek ki Kur'an'da 'eyyamu nahisat' yani uğursuz günler ifadesi gibi, karşılığı uğurlu günler de vardır. Bunlara da 'eyyamu salihat' demek de mümkündür. 'Eyyâm-ı nahisât', Bu tabir, 'Fussılet' suresi 16. âyette geçmekte olup; fırtınalara, kasırgalara gebe uğursuz günler demektir. Aşure gibi kimi salih günler de bayram günleri olarak kolektif hafızada yadedilmiştir.
Rabia el Adeviyye Meryem'lerin İslam'daki iz düşümüdür. Tabiin kadınlarının ulularındandır ve afif bir özelliğe sahiptir. İslam'ın en asude ve güzel yaşandığı dönemlerin başında Tabiin dönemi gelmektedir. Hem çilekeş hem de abidler ve zahidler dönemidir. İlk üç asrı temsilen model bir dönemdir. Tabiinin bir çok ulu şahsiyeti vardır. Veysel Karani, Said ibni'l Cübeyr, Hasan el Basri. O, Peygamber evinin bağlılarından biridir. Sapmalara karşı çıktığından dolayı Haccac-ı Zalim ile husumet içinde olduğundan bir dönem gizlenerek hayatını sürdürmüştür. Ömer Bin Abdulaziz ile de dostluk bağları içinde olmuştur, yazışmaları vardır. Ümmü Seleme'den süt emdiği için onun süt evladı kabul edilmiştir. Belki de hikmetini Ümmü Seleme'den bu yolla devşirmiştir. Hazreti Ali'nin fetası (protégé) mesabesindedir ve mürselleri ondan olduğundan sahih kabul edilmiştir. Emevi baskısı yüzünden hadis zincirinde Hazreti Ali'nin ismini atlamak zorunda kalmıştır. Yine aynı kutlu kervan içindekilerden birisi Ebu Hureyre'nin damadı ve yine Emevi muhaliflerinden Said ibni'l Müseyyip'tir. Tabiin nesli sahabe nesliyle diğer nesiller arasında köprü görevi görmüştür.
Tabiin arasında böyle ulu kadınlar hasra gelmez. Lakin çok azı iştihar etmiştir veya kolektif dile yansımıştır. Ansiklopedist isimler meşahir kadınlar zümresi hakkında geride ansiklopedi kıvamında ve çapında eserler bırakmıştır. Bunlardan birisi Ömer Nasuhi Bilmen'den önce fıkıh alanında temayüz etmiş isimlerden biri olan Mehmet Zihni Efendi'dir. Dilden fıkha ve oradan kadınlara kadar birçok alanda kapsamlı telifleri vardır. Meşahir-i Nisa bunlardan biridir. Yine Ömer Rıza Kahhale aynı alanda "A'lâmü'n-nisâ fî âlemeyi'l-Arab ve'l-İslâm" adlı eserini kaleme almıştır.
Kadınlarımız duruşlarıyla ve şahsiyetleriyle destan yazmışlardır. Şahsiyet hem fikir hem de hissiyatın bir araya gelmesiyle oluşur. Hissiyat fikriyatı sular. İslami şahsiyetin gerisinde derin bir terbiye vardır.
Mısır'ı işgal eden ve şarka savletlerde bulunan Akka önlerinde talihi ters dönen ve durdurulan Napolyon Bonapart'a şu sorulur: Şarkta karşılaştığınız en geçilmez ve muhkem kale hangisiydi? Tereddütsüz şu cevabı vermiştir: "Salihat-ı nisvan" ya da salih kadınlar ve anneler. Müslüman kadın! 'İnsan düştüğü yerden kalkar' denilmiştir. Batılılaşmanın en etkili olduğu alanlardan birisi kadınlardır. Bununla birlikte kadın bazen zaaf noktası olduğu gibi ıslah edildiğinde de tersi bir işlevi ortaya koyar. Aynı zamanda kuvvet ve dayanak noktası haline gelir. Sonuçta kadınların destek verdiği akım yükselir. Kadın yumuşak gücü temsil eder ve suyun inbisat, genişleme ve enleşme yasasında olduğu gibi kadının destek verdiği fikir ve inanç grupları yükselir ve etrafına taşar. Dolayısıyla kadının ihmali davanın ihmalidir. Macar asıllı Yahudi oryantalist Ármin Vámbéry'nin "Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi"nde anlattığı gibi İslam'ın anıt şehirlerinden Buhara veya Semerkand'da birden fazla kadın okuma yazma bilmemektedir. Bu ister hakikat isterse mübalağa olsun bu toplumdaki kadınların ve dolayısıyla insanların okuma yazma oranlarının cahiliyet düzeyinde olduğunu gösterir! Bu o dönemindeki Arap yarımadasındaki okuma yazma oranını andırmaktadır. Siz kadını ihmal ederseniz, medeniyet de sizi ihmal eder, yükselemezsiniz. Toplum birleşik kaplar gibidir. Osmanlı ulemasından Seyyid Alizâde Yakub Efendi (Mefâtîh-ul-cinân) ismindeki (Şir'at'ül-İslam) şerhinde kadınların okuma yazma bilmesine gerek olmadığını savunmaktadır. Bu, İslami sosyal bilimler kitabıdır. Buna mümasil birçok yazar aynı kanaatini kitaplar veya makaleler aracılığıyla ve çapında yansıtır. Güçlü adamların yanında daima güçlü kadınlar vardır. Belkis ile Süleyman, Yusuf ile Züleyha vesaire.
Mısır'da Rabia ismi veya meydanı ilk kez bir katliama sahne olmuştur.
Sisi darbe yaptıktan sonra Rabia ve Nahda meydanlarında oturma eylemine (i'tisam) müdahale ederek yüzlerce insanı katletmiştir. Bu vahşetiyle birçok gözlemciyi şok etmiştir. Bu yoldaki selefleri Kale Katliamı mimarı Mehmet Ali Paşa ile birlikte 1906 yılında Denişvay Katliamı'nı icra eden İngiliz sömürge birlikleridir. 14 Ağustos 2013 tarihinde Rabia Meydanı kana bulanmış ve burasını şehitlik ve şehit fideliği haline gelmiştir. Rabia'nın kaderi ve sembol ismi yine 17 yaşında bir kadın olan Esma Bilteci'dir. Meydan onunla birlikte anılmaktadır. Bu da Esma'nın Rabiaların son halkası olduğunu göstermektedir. Napolyon'a ön vermeyen kadın kalesi sonunda Rabia ile değerlerini zafere taşıyarak rövanşını er geç alacaktır. Belki de sessizce…
Mustafa Özcan