Sömürgeciler kesret içinde görünseler de avlarına karşı yekpare, yekvücut bir haldedirler. Söz gelimi Suriye'de hep birlikte karşımıza çıkıyorlar. Bize karşı hep birlikte aynı yaydan ok atıyorlar. Türkiye'nin PYD veya SDG'ye yönelik operasyon düzenlemesini istikrarı tehdit eder diye dört koldan Türkiye'nin önünü çıkıyorlar. Önünü kesiyorlar. Lavrov da Amerikalılar gibi Suriye'de Türkiye'nin yapacağı askeri operasyon sonucunda gerilim çıkacağını ve istikrar ortamının zedeleneceğini söylemiş ve bunun kabul edilemez olduğunu kaydetmiştir. Kendileri öyleyse neden Ukrayna'da sükunet ortamını bozdular? Amerikalılar da aynısını söylüyorlar. Peki! Başka kim aynısını söylüyor? Öteden beri İspanyollarla birlikte Endülüs'ü yok eden Portekizlilerin bölgedeki ortakları İranlılar veya Şiiler de aynısını söylüyorlar. Sömürgeciler Müslümanlar arasında 'Şark husumetini' körüklüyorlar ve böylece İslam dünyasının birliğini zedeliyor ve yumuşatıyorlar. Kendileri arasında ise bir iş bölümü var. Sykes - Picot terkibi bunu hatırlatan tarihi hadiselerden birisidir. Çarlık Rusya'sı da bu işbirliğine veya emperyalist eksene dahildi ama Lenin'in veya Ekim Devriminin Çarlığı devre dışı bırakmasıyla birlikte zahiren İstanbul Rus istilasından kurtulmuştur. Lenin sürekli olarak bunu söylemiş ve Müslümanlara karşı İstanbul'u kendilerinin kurtardığını söyleyerek övünmüştür. Bu Lenin'in marifeti olmayıp Kur'an'a dayanan 'tedafü' yasalarının yani birbirini kilitleme ve bertaraf etme yasasının bir sonucudur. Allah'ın yardımının ve rahmetinin bir tecellisidir.
Fransızlar ve İngilizler Mısır'ın sömürgeleştirmesinde halef selef olmuşlardır. Süveyş Kanalı projesi Fransız mühendislerin projesidir. Bu projeyi İngilizler çalmış ve bunun sonucu hem Mısır'ı sömürgeleştirmişler hem de imparatorluk tacının incisi olan Hindistan'a kısa yoldan ulaşma imkanı bulmuşlardır. Ümit Burnu yerine Süveyş Kanalı üzerinden yollarını kısaltmışlardır. Birinci Dünya Savaşı veya yağma ve paylaşım savaşında ise Müslümanların üzerinden Fransızların da hakkını gözetmişlerdir. Emperyalistlerin tek bir millet olduklarının delillerinden birisi şudur: İngilizler Mısır'ı işgallerinden bir yıl sonra kendi kanunlarını değil Napolyon'un geride bıraktığı kanunları tatbik etmişlerdir. Bu gayet ibret verici bir hadisedir. Kısaca ecnebi kanunları da 'seyyanen' denildiği gibi kendi aralarında eşittir. ( Eş - Şeriatü'l Mugayyebe, Muhammed Temmam, Mektebetü Safa, Ebu Zabi, s:7) Napolyon'un veya muakkiplerinin 80 yıl önce bıraktığı Fransız yasalarını tatbik etmek İngilizlere nasip olmuştur. Nitekim, Cumhuriyet dönemi sonrasında Fransız tarzı laikliği aldık. İngiliz vizyonunu, politikasını ve SSCB veya Rus kurumlarını da devşirdik. Rus kurumlarını devşirmemiz Osmanlı'nın Bizans kurumlarını devşirmesine benzemez. Sözgelimi, CHP modeli Rusya'nın veya Sovyetler Birliği'nin bize bir armağanı ve tuhfesidir.
Emperyalizm sınırlarında Rusya ile İngiltere Great Game yani Büyük Oyunu sahneye sürseler de Müslümanları sömürgeleştirmekte nöbetleşmişlerdir. Birleşik kaplar teorisi gereği İngiltere'nin Hindistan'ı sömürgeleştirmesi Rusların kulağına kar suyu kaçırmıştır. Onlar da Hindistan yerine Türkistan'ın peşine düşmüşlerdir. Yine Fransızların Cezayir'i sömürgeleştirmesini model almışlardır. Sömürgeciler birbirine yol açmakta ve işini kolaylaştırmaktadır.
Emperyalizmin en büyük sermayelerinden birisi şark husumeti ya da şarklıların kendi aralarında çekişme ve kavgalarıdır. Ruslar Türkistan'ı sömürgeleştirmek için hamle üzerine hamle yapmışlar ve çeşitli inceleme komisyonları kurmuşlardır. Bunlardan birisi de 1858 ve 1859 yıllarında subay, diplomat ve şarkiyatçılardan müteşekkil Ignatiyev önderliğindeki kurulan heyettir. Ignatiyev bölgede yaptığı incelemelere istinaden bir rapor kaleme almıştır. Ignatiyev raporunda Türkistan'ı işgal etmek için Rus kanı dökmenin gereksiz olduğunu, üç hanlığı birbirine düşürmenin en doğru ve en kestirme ve en ucuz yol olacağını söylemiştir. Yani Müslümanı Müslümana kırdırma politikası izlemişlerdir. Buhara, Hive ile Hokand hanlıklarının birbirlerine düşürülmeleri ve kışkırtılmalarının Rus kanını tasarruf etme anlamına geleceğini yazmıştır ya da rapor etmiştir. ( Türkistan'da Bir Rus Diplomat, Seda Yılmaz Vurgun, BKY, s: 27)
Bu politika yön değiştirerek el-an da devam etmektedir. ABD gelmiş geçmiş bütün sömürgecilerin mirasıyla hareket etmektedir. ABD Ortadoğu'da Arap - İsrail zıtlaşması yerine Arap - Acem, Kürt - Türk, Arap - Arap zıtlaşmasını ikame etmeye çalışmıştır. Bu nedenle Huntington'ın medeniyetler çatışması tezi tadil ve revize edilmiştir. Onun yerine İslam medeniyetinin iç çatışması tezine ağırlık verilmiştir. İran Devriminin en büyük nedenlerinden birisi Müslümanlar arası iç çatışma ortamını körüklemek ve hazırlamaktır. Şah döneminde Şiiler ile Sünniler arasında kültürel zeminde çekişme vardı ama dini anlamda bir çatışma yoktu. İran ile Sünni devletlerarasında çekişme zemini siyasi olsaydı etkileri sınırlı kalacaktı. Dini alana indiğinden tesirleri kapsayıcı ve kalıcı olmuştur. Şah'ın dini zeminde yürüteceği bir savaş için donanımı yoktu. Humeyni ise dini zeminde bitmeyen savaşlar başlatmıştır. Emperyalistler tek millettir onların araçları ve aparatları da benzerdir. Bunun sonucu Humeyni üzerinden yeni bir Şah İsmail dönemi kurgulamıştır. Neden daha önce Hizbullah kaygısını dillerinden düşürmeyen Batılılar Hizbullah ve benzeri örgütlerin Sünnilerle çekişmeye başladıklarında bir tek Şii örgütü dahi terör listesine almadılar? Sünnilerin yaptıkları onları ilgilendiriyor ama Şiilerin yaptıkları ilgilendirmiyor! Ortak çıkar alanına giriyor. Çünkü onlar adına mücadele ediyor ve redif ya da yedek kuvvet olarak sahaya yön veriyorlar.
Mustafa Özcan