Zıt tanımlamalar arasında Kardavi
Çok yönlü ve geride iz bırakmış insanlar daima tartışmaya açıktır. Sözgelimi bunlardan birisi olan Ebu Hamid Gazali hakkında Kardavi bir risale yazmış ve 'Gazali Beyne Madihihi ve Kadihihi' yani sevenleri ile nefret edenleri arasında Gazali adını koymuştur. Kimileri felsefeye ilişti, İslam düşüncesini durdurdu ve donuklaştırdı diye onu çekiştirmiş hatta aforoz etmiştir. Hatta İslam düşüncesini 'Gazali öncesi ve sonrası' diye ikiye ayırmışlardır. İslam tarihi de 'Salahaddin'den önce ve sonra' diye iki kısma bölünmüştür. Gazali düşünce namına değil inanç ve ahiret namına felsefeyi eleştirmiştir. Düşünceye sınır getirmemiş, bilakis düşüncenin aşkın alanda serbestçe dolaşmasına, cevalan etmesine, şatahata düşmesine ket vurmak istemiştir. Kierkegaard belki de Gazali'yi kastetmeden şu sözleriyle onu savunmuştur: Felsefenin sahtekarlığı, imanın yerine başka bir şeyi koyup imanı önemsizleştirmesidir.
Dünyayı ahiretin, felsefeyi de imanın yerine koymak istemiştir. Ya da dünya ahiret dengesini, kul Allah ilişkisini deforme etmiş ve bozmuştur. Gazali'yi zemmedenlerden bazıları da onun tasavvufa açılımını ve mantık ilmini muhakeme gücü veya sağlama ilmi olarak görmesini eleştirmiş ve kınamışlardır. Elbette Gazali'nin yerenleri de övenleri de çoktur. W. Montgomery Watt, birçoklarının Gazali'yi skolastik kuyusuna attığı ve skolastik bir adam saydıkları bir ortamda 'Müslüman aydın' olarak tebcil etmiştir. Gazali samimi ve kaygıları olan bir alimdir. Bu nedenle "Sevenleri ve Yerenleri Arasında Gazali" kitabını yazan Kardavi referans olarak İbni Teymiye'ye daha sık başvursa da Gazali'yi de ihmal etmemiş, dışlamamıştır. Ona bigane kalamamıştır. Gazali ile ilgili yanlış tutumlardan birisi de onun Haçlı Savaşları öncesinde iç dünyasıyla oyalanmasıdır! Kardavi bunla ilgili eserinde şöyle cevap vermektedir: İç fetih olmadan dış fetih olmaz. İç dünyayı imar etmeden dış dünyayı imar etmek mümkün değildir. Nitekim, merhum Macid Arsan Geylani Salahaddin Nesli Böyle Zuhur etti; Kudüs Böyle Geri Alındı eserini kaleme alırken Salahaddin Eyyübi'nin manevi ordusunun hatta siyasi ve askeri haşiyesinin sağ cenahını Gazali'nin talebeleri sol cenahını da Abdulkadir Geylani'nin talebelerinin doldurduğunu ifade etmiştir.
Haçlılar yerine bugün Kudüs'e Siyonist-Haçlı ittifakı tarafından bir ortak cephe halinde el konulduğu bir ortamda; Kardavi seleflerinin yani Gazali ile Geylani'nin çığırını yenilemek istemiştir. Bu açıdan kendisine müceddit ve müçtehit diyenler olmuştur. 1949 yılında Hasan el Benna ekolüne intisap etmiş ve daha sonra teşkilatıyla yollarını ayırsa da ana akım olarak bu harekete intisabını sürdürmüştür.
2008 yılında yapılan bir araştırmada dünyada en etkili olan 20 düşünürden üçüncüsü sayılmış, kabul edilmiştir. Moritanyalı büyük alim Muhammed Hasan Vild Dedo da onu peygamberin bu asırdaki en büyük varisi saymıştır. Asrın ferid imamı kabul etmiştir. Toplu eserleri 100 cildi bulmuştur. Buna karşılık tekil olarak yazdıkları 170 parçadan ibarettir. Öğrencilik yıllarında da akranları arasında ya daima birinci ya da ikinci veya üçüncü mertebede gelmiştir. Fakih olması hasebiyle kendisine müçtehit diyenler olmuştur. Bunu tecevvüzen yani maksadı aşan bir ifade ve değerlendirme olarak alabiliriz. Lakin mutlak müçtehit yerine muayyen alanlarda tercih erbabı olduğunda kesinlikle şüphe yoktur. Müçtehit tanımlamasına karşılık bizde bir zamanlar merhum Şevket Eygi İslam'da Haram ve Helal kitabını tahlil ederken kitabı mezhep dışı veya mezheplere bağlı kalmadan yazıldığını söylemiştir. Kardavi o dönemde Türkiye'de mezhepsizlikle suçlanmıştır. O dönemde Elbani ile Buti'nin münazarasının bir sonucu olarak Ella Mezhebiyye / Mezhepsizlik kitabı şöhret bulmuştur. Bu rüzgarın ışığında Kardavi de mezhepsiz olarak tanımlanmıştır. Kardavi ile Buti Suriye'de başlayan gösterilerden sonra bir kez daha karşı karşıya gelmiştir. Kardavi, Kaddafi ile Esat'ın indirilmesine destek vermiştir. Bu, Buhari'nin Sahihi'nde mezhepleri esas almadığını söylemek gibi bir şey olmalıdır. Allah, Kardavi'ye büyük bir mevhibe bahşetmiştir ve bu mevhibeyi ilim yolunda kullanmıştır. Büyük bir ömür de vermiştir ve bu ömrü de ilim yolunda harcamıştır. Ekolü olsa da ekol takıntısı gütmemiştir.
Kimileri de ona müceddit payesi vermiştir. Bunun nedeni İslami hareketlere ve İslami uyanışa yol göstermesi, öncülük etmesi ve birlik beraberlik ruhunu taşıması ve aşılamasıdır. Birlik ve beraberlik temasını temsil ve teşvik etmesi ve müstebitlere savaş açması ve Kudüs meselesini eksen mesele haline getirmedeki çabalarıdır. Raid Salah da bu yönüne parmak basmakta ve buna tanıklık etmektedir. Bu itibarla 1960'lı yıllardan beri gelişen, Muhammed Bin Selman'ın 1979 Kabe baskını veya kalkışmasını baz aldığı İslami uyanışın önderlerinden ve en önde gelen simalarından birisidir. Tabir caizse imamıdır. Ömer Bin Abdulaziz'den beri siyaset alanında bir müceddit gelmemiş ve kısmi olsa da tam yenilenme yapılmamıştır. Hasan el Benna ve ardıllarından Yusuf el Kardavi en azından nazari olarak bu alanın mücedditlerinden kabul edilebilirler. Siyasi görüşleri nedeniyle ılımlı yani vasatiyet çizgisini sürdürmesine rağmen kurulu düzenlere ve zulme varan uygulamalarına boyun eğmemesi, karşı çıkması nedeniyle Kardavi aşırılıkla suçlanmıştır. Siyonistlerle birlikte kurulu Arap rejimlerinin bendeleri fikirlerinden ve hatta tavsiyelerinden hoşlanmadıkları için onu terörle ilişkilendirmişlerdir. İbni Teymiye'nin Sultan Kalavun'a hitaben yazdığı 'es Siyasetü'ş Şer'iyye' kitabını genişletmiştir. Bu hususta yazdığı kitaplardan birisi de Et Terbiyetü's Siyasiyye İnde'l İmam Hasan el Benna / Hasan el Benna katında Siyasi Terbiye adlı çalışmasıdır.
Ürdün'de yayınlanan es Sebil gazetesinde yazan Abdullah Mecali Kardavi'ye sataşmaları bir başlık altında toplamış ve şöyle yazmıştır: İtidal ikonu veya teorisyeni terörle suçlandığında! Evet aynen yazdığı gibidir. Sümeyye Gannuşi de aynı minvalde 'Kardavi'nin şeytanlaştırılmasında ölümüne gayret nedendir?' başlıklı bir makale kaleme almıştır. Onun tezlerini yani Müslümanların birlik ve beraberlik içinde olmaları zarureti ve siyasetin İslam'ın bir parçası olduğu görüşü ve tezini onu karalayarak çürütmek istemişlerdir. Sadece siyaset alanı değil hukuk alanı da tatil edilmiş ve İslami referans sisteminden çıkarılmıştır. Batı mahfillerinde bir zamanlar el üstünde tutulan Suriye asıllı oryantalist Bessam Tıbi, Kardavi'nin Humeyni'den daha tehlikeli birisi olduğunu söyleyecektir! Buna fasit kıyas derler. Fransa'dan Tahran'a gelmesinde Humeyni'ye ön açanlar Kahire'deki milyonluk Arap Baharı cuma imamlığından sonra Kardavi'nin ülkesine geri girişini yasaklamışlar ve kızını ve damadını da tutuklamışlardır. Raşid Gannuşi bu durumu gerçeklerin altüst edilmesi yani kalb-i hakaik olarak görmektedir. Bununla birlikte bu gibi hallere cevaben Bediüzzaman, 'Tebeddülü esma ile hakaik tebeddül etmez' demiştir. Yani ona terörist diyenler onun itidal vasfını ortadan kaldıramazlar. Hasan Nafi gibi alimlerin de hatırlattığı gibi Kardavi 'Zahiretü'l-guluv fi't-tekfîr/Tekfirde aşırılık' gibi kitaplar kaleme almıştır.
Çok yönlü bir alim olarak çok yönlü olarak tartışılması yerindedir. Dünya durdukça, mirası elenmeye devam edecektir.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Son çınarın toprağa düşüşü (27.09.2022)
- İran’da saç kesme protestosu! Ya da Meysun ile Mahsa’nın hikâyesi! (22.09.2022)
- Tozlu Camii’nde gömülü hatıralar (18.09.2022)
- Üçüncü Charles mı, Birinci Hüseyin mi? (15.09.2022)
- Emperyalizm tek millettir (12.09.2022)
- Kraliçe: Kötülüğün sembolü ve Müslümanların kâbusu (09.09.2022)
- Bir laymanın maceraları (05.09.2022)
- Demirperde'yi yıkan adam (02.09.2022)