Aksa’ya sinagog ve üçüncü cephe
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir hakkında Savunma Bakanı Beni Gantz 'kundakçı' vasfını kullanmış. İsrail'i uçuruma sürüklediğini ilave etmiş. Esasında İsrailli liderlerin tamamı için bu sıfat kullanılabilir. Nitekim Beşşar Esat da kendisi de kundakçı olmakla birlikte 2009 yılında bir İngiliz gazetesine verdiği beyanatta İsrailli liderler için kundakçı ifadesini kullanmıştı. Ben Gvir kundakçı olduğuna göre itfaiyeci rolünde de sakar Netaryanu olmalı. 'Eğri kazığa eğri tokmak' demişler. Esasında kundakçıların, kışkırtıcıların başında Netanyahu geliyor. Orkestra şefi o. Nitekim İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ile birlikte Netanyahu uluslararası mahfillerde Batı Şeria'yı gözden çıkardıkları, sildikleri bir haritayı sallamışlar ve afişe etmişlerdi.
Son bir iki haftadır İsrail-Filistin cephesinde iki hamle yaşandı. Bunlardan birisi 2002 yılında yapılan Koruyucu Zırh operasyonundan beri ilk defa İsrail'in Batı Şeria'da bu denli büyük bir askeri operasyon yürütmesidir. Bundan maksat Batı Şeria'da önleyici darbe ile potansiyel direniş odaklarını vurmaktır. İkincisi de altyapısını imha etmektir. Kanalizasyon sistemini bozmak. Elektrik, su ve iletişim şebekelerini çalışamaz hale getirmek ve kullanım dışı bırakmaktır. Kısaca Batı Şeria'yı yaşanmaz hale getirmektir.
Kısaca İsrail Gazze ile Lübnan'ın güneyinden üçüncü cepheyi Batı Şeria'da açıyor. Peki, buna karşı Filistinlilerin bir tedbiri var mı? Askeri uzman Faiz Duveyri ile Halit Meşal muhtemel bir iki karşı tedbir dile getiriyorlar. Bunlardan birisi durdurulan istişhad eylemlerine geri dönmek ve İsrail'e huzur yüzü göstermemektir. En etkili mücadele araç ve tarzlarından birisi budur. Şiddet ancak karşı şiddetle çözülür. Abdunnasır'a atfedilen bir söz var: Güçle kaybedilen güçle geri kazanılır. Duveyri ile Meşal'in öngördükleri ikinci tedbir ise üçüncü intifada fitilini ateşlemektir. Yani toptan mücadeledir. Hattı mücadeleden sath-ı mücadeleye geçmektir. Arap veya İslam diyarlarından veya dünyasından medet beklemek ise pek umut vermiyor. Çocukların ve kadınların ekranlar önünde öldürüldüğü bir vasatta geri duranların Mescid-i Aksa'yı kurtarmak için harekete geçmelerini beklemek saflık olur. İsrail'de ise tersi bir durum söz konusu. Söylenmesi gerekeni açık sözlülükle Ben Gvir gibiler dile getiriyor. Onun söylediklerini Netanyahu gibiler kademeli bir şekilde hayata geçiriyorlar. Onun açıktan söylediğini ötekiler gizliden fısıldıyor. Arap dünyası ise İsrail'den ziyade Filistinlileri tehlikeli buluyor. Onlara düşmanlık besliyor. Bu düşmanlık kendi iç cephelerinde de kutuplaşmaya neden oluyor. Bir şekilde herkes İsrail'e çalışıyor.
Ben Gvir gibiler Batı Şeria'daki planlarını uygulayabilirlerse fatura Ürdün'e kesilecektir. Batı Şeria'dan sökülenler Ürdün'e boca edilecek ve sürülecektir. Şaron'un alternatif vatan formülü bu cihetle işlerlik kazanacak ve uygulama imkanı bulacaktır. Batı Şeria İsrail'e 1967 yılında Ürdün Kralı Hüseyin tarafından peşkeş çekilse de bugün Batı Şeria Ürdün'ü koruyan bir zırh ve bariyerdir. Aksi takdirde Batı Şeria ortadan kalkarsa Doğu Şeria yeni nüfus yükü ve bir hamule ile karşı karşıya kalacaktır.
Aksa Tufanı eylemi on birinci ayına girerken İsrail'in ikinci hamlesi ise yine Ben Gvir tarafından dile getirildi ve ortaya atıldı. Bu da Aksa Harem-i Şerifi'ne bir sinagog kondurmak. Esasında bu 1967 yılından beri İsrailli liderlerin bir rüyası. 1980 yıllardan beri turizm bürolarında, El Al Hava Yolları bürolarında Mescid-i Aksa yerine yapılmış Üçüncü Tapınak'ın temsili resimleri teşhir edilmekte idi. Yine Mescid-i Aksa yerine yapılmış Üçüncü Mabet kabartıları ve maketleri sergilenmekte idi.
Oslo Süreci, Kudüs/Mescid-i Aksa müzakereleri üzerinden tıkanmıştır. Bunun nedeni de Ehud Barak ve diğer İsrailli yetkililerin Harem-i Şerif veya Mescid-i Aksa'nın yanına bir sinagog kondurulmasında ısrarları olmuştur. Görüşmeler tıkanınca, çıkmaza girince dönemin Dışişleri bakanı İsmail Cem devreye girer ve Arafat ile baş başa görüşmek ister. Kudüs'ten Ramallah'a bir helikopterle uçar ve Arafat'la baş başa görüşmek ister. El Kuds el Arabi'nin yazdığına göre (https://www.evrensel.net/haber/327243/ismail-cemin-arafata-ilginc-teklifi) Arafat baş başa görüşme teklifini kabul etmez ve yanlarında tanık olarak birisinin bulunmasını şart koşar. Görüşme faslında İsmail Cem çöken müzakereleri kurtarabileceklerini söyler. Arafat da 'bu nasıl olacak?' diye sorar. O da Harem-i Şerif'in bir tarafına mülkiyeti kime ait olursa olsun bir sinagog yapılmasını teklif eder. Arafat'ın cevabı tarihe geçecek niteliktedir:" Aksa'nın sahibi ben değilim. İnançta Türkler de bize ortaktır. Türklere sorun; kabul ederlerse, kabulümdür. "
Ben Gvir eski-yeni teklifle bir kez daha karşımıza çıktı. 'İmkanım olsaydı Mescid-i Aksa havzasına bir sinagog kondururdum' demiştir. Beni Gantz bu çılgının dizginlenmesini istemiştir. İyi polis kötü polis rolünü oynayan Netanyahu ise statükonun devam ettiğini söylemiştir. Alttan alta fiili olarak statükoyu aşındıran Netanyahu sözlü olarak statükoya vurguda bulunuyor. Kaypaklığın zirvesi!
Halbuki 'ikinci Musa' olarak anılan Musa Bin Meymun diaspora döneminde Yahudilerin Mescid-i Aksa sahasına girmelerini yasak ve haram saymıştır. Şimdi de birçok haham bu buyruğa sadakatini sürdürmektedir. Ben Gvir gibiler ise kızıl buzağıya ulaşarak onu Harem'de yakmak, kurban etmek ve ardından da Mescid_i Aksa'yı yıkma işlemini başlatmak istemektedirler. Bu suretle bekledikleri Mesih'in zuhurunu umut etmektedirler. Bu takdirde inanışlarına göre Mesih'lerine kavuşan Yahudiler milletlerin önlerinde diz çöktüklerini göreceklerdir! Hasta hayalleri onlara bunu telkin ediyor. Al inekle bulsalar bulsalar kadim-cedit deccal Samiri'yi bulacaklardır.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İsrail ne kadar dayanabilir? (25.08.2024)
- Dr. Fatih Ali Hasaneyn'in ardından (22.08.2024)
- Nasırcılar ve Kemalistler (19.08.2024)
- Acem Siyonistleri! (15.08.2024)
- Melheme-i Kübra’ya doğru (11.08.2024)
- Melikgazi'den Southport'a (08.08.2024)
- Mossad’ın uyuyan hücreleri (04.08.2024)
- Muvazaa hattındaki suikastlar (01.08.2024)