Mısır'da Kemalistleri Nasırcılar, Türkiye'de ise Nasırcıları Kemalistler temsil eder. Arada pek bir fark yoktur. Hatta Ebu'l Hasan en Nedvi dünya siyasetiyle ilgili olarak kaleme almış olduğu bir kitabında şunları söyleyecektir: Aynı hakikat Türkiye'de Kemal, Mısır'da ise Cemal suretinde görülmüştür. Nitekim "Gazabın" Sonbaharı" adlı eserinde Nasır'ın propaganda aygıtını temsil eden Muhammed Hasaneyn Heykel, Arap İttihatçılardan bahsetmektedir. Diyar-ı Arap'ta, Arap Siyonistlerden evvel bir yönüyle Arap İttihatçılar zuhur etmiştir! Araplar İslam'a girmedikçe kendi kalıplarının dışında bütün kalıplara girerler. Her boyaya girerler. Bundan dolayı Muhammed Gazali, "İslam'ı çıkarın Arapları sıfırla çarpın" demiştir. Arap İttihatçıları Hür Subaylar, Nasır ve arkadaşları temsil etmektedir. Aziz Ali Mısri Paşa tarafından Nasır ve arkadaşları, İttihatçıların tarzına uygun olarak yetiştirilir. Nasır, Türkiye'yi rakip olarak görse de sonuç olarak aynı ekolün ürünüdürler. Daha doğrusu Türkiye tek parti vesayetinden kurtulduktan sonra yavaş yavaş özüne dönmeye başlamıştır. Lakin eski rejimin tortularını üzerinden tam olarak atamamıştır. İttihatçıların doktrinlerini saymazsak esasında Nasırcılar ABD tarafından desteklenmiştir. 23 Temmuz 1952 darbesinin içi başka dışı daha başkadır. Arkasında en az iki farklı taraf vardır. Sadece bir taraf diğerlerinden habersizdir. Darbeyi Müslüman Kardeşler hem ordu içinde hem de halk zemininde desteklemiştir. Bundan dolayı darbeyi devrim sayma eğilimindedirler. Ya da Nasır devrimi çalmış ve darbe kılıfına sokmuştur. İkinci taraf ise Amerika Birleşik Devletleri'dir. ABD olmasaydı bu darbe kesinlikle başarılı olamazdı. Sebebi de Kanal boyundaki İngiliz askeri yığınağı ve varlığıdır. ABD'nin ağırlığını koyması üzerine İngiliz güçleri tarafsız kalmış ve darbenin seyrine karışmamış ve Kral Faruk'u himaye etmemiştir. Müslüman Kardeşler ise ortaklarının arkalarından dolap çevirdiğini bilmemektedir. Yani Nasır'ın gizlice Amerikalılarla anlaştığından habersizdirler. Nasır çok yönlü oynamaktadır. Kral Abdülaziz de İngilizlerle aynı şekilde anlaşmıştır. Onun bu gizli kapaklı işlerinden Suud İhvan'ının haberi yoktur. Lakin bazı emarelerden dolayı şüphelenmektedir. Bilahare hem Nasır hem de Kral Abdülaziz dini müttefikleri olan İhvan'ı ezmiştir. Elbette Mısır İhvanı ile Suud İhvanı arasında bir münasebet yoktur. Suud devleti bazı dönemlerde Mısır İhvanına kucak açmıştır. İki hareketin kaderi müşterektir.
Mürsi ile birlikte aynı mevsimde seçimlerde cumhurbaşkanlığına adaylığını koyanlardan birisi de Hazım Ebu İsmail'dir. Erkenden askerlere karşı tavrını koymuş ve onlar karşısında aman olmayacağını söylemiştir. Mısır ordusunun Memlüklü ordusuna benzediğini en iyi bilenlerden birisi de o'dur. Dolayısıyla Amerikan vatandaşı olduğu yönündeki bazı söylentilerle birlikte gözden düşürülmüş ve seçime girmesi ve kazanması gölgelenmiştir. Tabloyu en iyi okuyan o olmuş ve askerle ilgili sözlerinde haklı çıkmıştır. Meşhur Ezher alimlerinden ve Sedat dönemi milletvekillerinden Salah Ebu İsmail'in oğludur. Babası iyi bir hatiptir ve kendisini İstanbul'da Muhammed Said Ramazan el Buti gibilerin de bulunduğu bir ortamda dinlemiştim. Şimdi de bazı youtube kanalından, oğlu Hazım Ebu İsmail'in konuşmalarını izliyorum. İsabetli yorumlarda bulunuyor. Bunlardan birisi Nasırcılarla alakalı. Yani Mısır'ın önce İttihatçı sonra da Kemalist olan zümresi hakkında konuşuyor. Konuşmalarında bu zümrenin sürekli olarak İslam'ın önünü kesmek istediğini ifade etmektedir. Ulusalcı bir çizgide yürüyen Nasırcılar komplolar üzerinden sürekli olarak İslami kesimlerin önünü kesmeye yelteniyorlar. Kemalistlerle birlikte bölgesel politikaları aynı. Söz gelimi Hazım Ebu Salah Mısırlı, Nasırcıların Esat yanlısı politikalar izlediğini ortaya koyuyor. Bizdekiler farklı mı? Hiç mezalimden bahsediyorlar mı? Bu bir nevi İran eksenli politika ortaya koymak anlamına da geliyor. 'Bilimsel sosyalizm' adı altında din dışı veya ateizmle köprü kuran doktrinleri pompalıyorlar. Kısaca Cezayir başbakanlarından Abdülhamid el İbrahimî'nin deyimiyle bölgede ideolojik bir azınlığı temsil ediyorlar. Bu yönüyle dini azınlıklarla köprü kuruyorlar. Hazım Ebu İsmail, bu zümrenin İslami hareketler ve Sünni eksen üzerine tehlikesini çok iyi analiz ediyor. (https://www. youtube.com/watch?v=-P5IqLrvJU0&t=185s) Nasırcılar söylemleriyle Batı'ya karşı çıkarken ideolojileriyle ona hizmet ediyorlar. Nebil Halife isimli Maruni siyasetçi ve yazar da Batı'nın bölgede azınlıklar ittifakını desteklediğini haber vermiştir. Bölgede azınlık ittifakı Said Havva'nın teşhisiyle Mısır ile Türkiye'nin sıkletine karşı çıkmaktır. Maalesef Kemalistler de ideolojik körlükten kurtulamıyorlar. Bunun için özleriyle en azından Osmanlı ile barışmaları iktiza eder. Fransız Devrimi'nin getirdiği ideolojik yabancılaşmayı üzerlerinden atmaları ve aşmaları umulur. Ruhen Osmanlı'ya karşı olan azınlık siyasetine ram olur. İran'ın ve ortaklarının peşine düşer. Tersi eşyanın tabiatına aykırı olurdu!
Ulusalcıların kendini ve tezlerini gözden geçirmesi gerekir. Bu onları gerçek anlamda Türkiye'ye ve tarihine dost kılar ve bağlar.
Mustafa Özcan