Alternatif üniversite yerleştirme sisteminde model arayışları
1. Adım: Üniversiteye yerleşmeyi bekleyen öğrenci sayısını azaltmak
Türk toplumunda üniversite yerleştirme sınavlarının sadece bir sınav olmadığını; içinde ailelerin kaygılarının, güvenlik arayışlarının ve umutlarının olduğunu açıklamıştık.
Bundan dolayı alternatif üniversite yerleştirme modelinin zaman içerisinde oluşturulması gerekmektedir. Bunun için Türk toplumunda güven oluşturacak, kaygı ve endişeye neden olmayacak alternatif üniversite yerleştirme sistemlerine veya modellerine geçiş için atılması gereken belli adımlar ve tedbirler bulunmaktadır. Bu konunun bir süreç olarak tasarlanması gerçekçi, uygulanabilir ve toplumsal talepleri karşılaması bakımından önemlidir.
İlk tedbir üniversite kapısında bekleyen öğrenci sayısını azaltmaktır. Çünkü bekleyen öğrenci sayısı arttıkça üniversiteye geçiş sınavı üzerindeki gerilim artmakta ve bu da zincirleme şekilde tüm eğitim sistemi üzerinde baskı oluşturmaktadır. Böylesi bir ortamda ise "doğru karar" alabilmek zorlaşmaktadır.
ÜNİVERSİTE YERLEŞTİRMELERİNDE SAYISAL DURUM NASILDIR?
Üniversite kapısında bekleyen öğrenci sayısı her geçen yıl artmaktadır. Son 5 yılda bekleyen öğrenci sayısı 2 milyon 86 bin 115 kişiden 2 milyon 381 bin 142 kişiye çıkmıştır. Yerleşen ise beklenenin tersine azalmış ve 922 bin 284 kişiden 857 bin 240 kişiye inmiştir (Bk. Grafik 1).
Örgün Yükseköğretim kontenjanlarında ise farklı bir tablo ile karşılaşmaktayız. 2014 yılından itibaren ilk üç yıl boyunca kontenjanlar artmıştır. 792 bin 635 olan kontenjan 2017 yılında 910 bin 671'e kadar çıkmıştır. 2018 yılı kontenjanlar açısından dramatik bir yıldır. Kontenjanlar 71 bin 181 azalarak 839 bin 490 olmuştur. Üniversite imkanları açısından ise radikal bir değişiklik olmamıştır. Yani öğretim üyesi, derslik sayısı ve diğer imkanlarda azalma olmamış aksine artış olmuştur. Buna rağmen kontenjanlar azaltılmış özellikle önceki sene tercih edilmeyip boş kalan kontenjanların bulunduğu ön lisans programları kapatılmıştır (Bk. Grafik 2).
Özellikle 2015 yılından itibaren üniversitelerde boş kalan kontenjan sayısı hem oran hem de sayı olarak artmaktadır. Oran olarak 2015 yılında %4,71'lik oran 2017 yılında %23,54'ü bulmuştur. 2018 yılında ise alınan tedbirler sonucu %15,31'e inmiştir. Fakat yine de bu oran 2017 yılındaki oranın iki katından fazladır (Bk. Grafik 3).
Konuyu sayılar üzerinden takip ettiğimizde ise 2015 yılında boş kalan kontenjan 38.789 kişi iken;
2016 yılında 60.147'yi bulmuş, 2018 yılında ise 214.383 rakamıyla zirveyi görmüştür. 2018 yılında ise azalarak 128.508 rakamına inmiştir (Bk. Grafik 4).
ÜNİVERSİTELERİN LİSANS PROGRAMLARINA SON 5 YILDA YERLEŞME NASILDIR?
Üniversitelerde boş kalan kontenjanlarda 2017'den 2018 yılına geçildiğinde bir düşüş gözükmektedir. Fakat lisans programlarına yakından bakıldığında sürekli bir artış eğrisi göze çarpmaktadır. 2015'te 18 bin 770 olan boş kontenjan istikrarlı bir şekilde artarak 2018 yılında 89 bin 686 rakamını bulmuştur (Bk. Grafik 5). Bu ise alternatif üniversiteye yerleştirme model arayışlarını tartışabilmeyi imkansız hale getirmektedir. Çünkü bekleyen öğrenci sayısı aileleriyle beraber düşünüldüğünde çok büyük olup, güçlü bir sosyal ve siyasal baskı unsuruna dönüşmektedir. Bu durum ise "insan unsurunun sıfır olduğu, eşitlikçi fakat birçok zaafı bulunan bir sistemi" vazgeçilmez hale getirmektedir.
ÜNİVERSİTELERİN ÖNLİSANS PROGRAMLARINA SON 5 YILDA YERLEŞME NASILDIR?
2014, 2015 ve 2016 yıllarında yerleşme veya boş kontenjan oranı makul bir orandadır. Fakat 2017 yılında radikal bir değişiklik olmuş ve boş kalma sayısı ve oranı zirveye çıkmıştır. Bu durumun sebeplerinden en önemlisi yükseköğretime sınavsız geçiş uygulamasının 2017 yılında kaldırılmasıdır. 2018 yılına gelindiğinde ise önceki yılın aksine ciddi bir düşüş yaşanmıştır. Burada iki husus belirleyici olmuştur: YÖK, ön lisansta boş kalan belli programları kapatmış (Bk. Grafik 2) ve meslek liseleri için ön lisans programlarına geçişi esnetmiştir. Böylece 2018 yılında ön lisans programlarında doluluk artmış ve boş kontenjan azalmıştır (Bk. Grafik 6). Bu noktada tekrar sınava girme, pasif öğrenci ve kayıt sildirme sayıları bize gerçek durum hakkında sıhhatli bilgiler verir.
SON 5 YILLIK YERLEŞTİRME SÜRECİNİN ALTERNATİF YERLEŞTİRME ARAYIŞLARI BAKIMINDAN ÖNEMİ NEDİR?
Üniversiteye yerleşmeyi bekleyen öğrenci sayısını azaltmak geçiş sınavı üzerindeki gerilimi azaltıp daha özgür bir tartışma imkanı verecektir. Baskının bu kadar yüksek olduğu bir ortamda eğitimciler ve siyasi karar alıcılar konuya yaklaşamamaktadır.
Konu temelde tam bir havuz problemidir. İki yolu bulunmaktadır. Ya havuza gelen su azaltılacak ya da havuzdaki su hızlıca boşaltılacaktır. Bunun anlamı şudur:
- Gelen, sınava başvuran öğrenci sayısının azaltılmasıdır. Bu ise meslek liselerinden istihdama giden kariyer yolunun inşasını gerektirmektedir.
- Başvuran öğrencinin büyük bir kısmı yerleştirilerek gelecek senelerde başvuran öğrenci sayısının azaltılmasıdır. Bu ise rakamlardan anlaşıldığı kadarıyla üniversitelerde sürekli reform yapılması ihtiyacını doğurmaktadır.
Bu bağlamda cevaplanması gereken kritik sorular şunlardır:
Havuzda bekleyen öğrenci sayısı nasıl azaltılabilir?
Liselerden havuza gelen öğrenci sayısı nasıl azaltılabilir?
Not: Veriler ÖSYM'den alınmıştır.
Prof. Dr. Atilla Arkan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yükseköğretimin dönüşümü: Yeni nesil üniversiteler (17.12.2018)
- Üniversitelerin odaklaşması ve ihtisaslaşması (16.12.2018)
- YÖK, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı ve üniversitelerin odaklaşması (14.12.2018)
- Türk toplumunda üniversite yerleştirme sınavları niçin çok önemlidir? (11.12.2018)
- Türk milli eğitim sisteminin “patronu” kimdir? (06.12.2018)
- Erken çocukluk eğitiminden istihdama şartlı eğitim yardımı: Öneriler (29.11.2018)
- Yoksulluk döngüsünden çıkış: Şartlı Eğitim Yardımı veya Şartlı Nakit Transferi (28.11.2018)
- Mesleki eğitimin geleceği (22.11.2018)