Önce, 'soğan-patates' konusu..
Soğansız bir mutfak neredeyse düşünülemez bizim yemek kültürümüzde..
Fatih-Karagümrük'de Pazartesi günleri kurulan pazarı geçen hafta baştan sona dolaştım; koskoca pazarda soğan yok!
Yalnızca bir yerde buldum, o da, yarım yumurta büyüklüğünde küçücük soğanlar ve kilosu 5 lira! Halbuki daha önce normal büyüklükteki soğanın kilosu, 2-2,5 lira idi.
Duruma, Başkan Erdoğan bile el atmak zorunda kaldı. Bu arada, 200 bin ton soğanın depolarda stoklandığına dair resmî beyanlar oldu. Bu itham karşısında da, 'Soğan, pazardan talep gelmedikçe depolanır..' denildi.. Bu da doğru, ama, sözgelimi ülke soğanının üçte birinin, yüzde 30'unun üretildiği Polatlı'da, 60-70 depodan sadece 3-4'ü açık olursa, orada bir oyun var demektir.
***
Diğer şehirlerde de, meselâ '100 binlik bir şehirde, pazarda soğan yokken, 40-50 ton, yani 3-4 kamyonluk soğan depoda tutuluyorsa.. Orada da bir'hin'lik var demektir. Sosyal bünyede tahribat meydana getirmek niyetiyle, bu gibi en zarurî ihtiyaç maddeleri aracılığıyla oyun oynamak isteyenlere fırsat verilmemelidir. Ayrıca, bütün depolarda ne kadar mal olduğu bilgisayar kayıtlarıyla şeffaf şekilde görülebilmelidir.
Haziran seçimleri öncesinde de 2 liralık patatesin, 2-3 hafta boyunca 10 liradan satıldığını unutmayalım. Bunlar çikolata değil ki, 'Yemesinler efendim..' denilsin..
Dar gelirli kesimlerin en zarurî ihtiyaç maddeleri ile oynamaya kalkışanlara fırsat verilmemeli ve oyunlar hissedildiği anda, ihtiyaçlar ithalat yoluyla karşılanmalıdır. Üreticiler de aracı konumundakilerin oyunlarına fırsat vermemeli..
'Erdoğan-Bahçeli' uzlaşmasına alkış..
Geçmişte siyasî mücadeleleri oldukça sert geçmişse de, Erdoğan veBahçeli'nin ülkenin karşılaştığı hayatî önemi haiz konularda görüş birliği içinde olup birlikte hareket etmeleri alkışı hak ediyor. Bununla her iki partinin, 'And' veya'Af' gibi konulardaki duruş ve görüşlerinden vazgeçmedikleri, sadece ihtilaflı oldukları konuları ertelediklerianlaşılıyor.
Bahçeli, 'ülkede istikrar bozulacaksa, bütün belediyeler biz de olsa n'olacak?' diyerek, 'İstanbul, Ankara ve İzmir'de AK Parti'nin adaylarını kayıtsız-şartsız destekleyeceklerini' açıklamış bulunuyor. Hiç birisi diğerine muhtaç, ne bir 'topal ördek' ve ne de 'koltuk değneği' durumunda..
Alacakları oy'un çok düşük olduğu bunca seçimlerle artık iyice ortaya çıkmış olsa bile, Saadet Partisi'nin de yeri, 'Cumhûr İttifakı'dır. Ülke ve milletin birlik ve dirliği için, keşke bütün partiler aynı basireti gösterebilseler..
'Doğru', yanlış kişinin ağzına bile yakışır!
HT ekranında, C. İpekçi isimli ve kamuoyuna yansıyan tercih, tavır ve sözleri dolayısiyle hiç sempati duymadığım bir isim konuşuyor ve son günlerin bir tartışma konusuyla ilgili olarak, 'Andımız' okunurken.. aklıma hep birçok etnik kökenden gelen insanlarımız gelmiştir. Bu ülke Osmanlı'dan geliyor. Herkesin ailesini araştırdığında ya türk, arab, kürd, çerkez, abaza, gürcü, Arnavut, Boşnak birileri var.. Ya da Müslüman olmuş eski Hristiyanlar.. O ırka mensup olmayan birinin 'Türk'üm' demesi, ayrı bir şey.
Türklük bir etnik unsurun ismiyse tamam, ama bir üst ırkolarak görülmesi yanlış..Ülkemizin adı keşke 'Anadolu Cumhuriyeti'olsaydı, belki de bu kadar kavga yaşanmazdı.' diyor.
Evet, doğru söz, herkese yakışır.
***
Vefatından 6-7 kadar ay öncesinde, AlpaslanTürkeş de, 'Yahu, biz de biliyoruz ki, bir imparatorluktan geriye her etnik unsurdan insanlar kalmıştır. Biz dedik ki herkes 'türk'üm' desim.. Böyle deseler Kıyamet mi kopar?.' demişti.
Halbuki, problem de buradan kaynaklanıyordu. İnsanlar niçin olmadıkları bir etnik unsura aid olduklarını söylemek zorunda kalsınlar?
Milletimizi birleştiren kan veyadil bağı değil, aynı inanç potasında eriyip bütünleşmeleridir.
O imkân hâlâ da var.. Çünkü, halkımız, kanunen 'türk' sayılanları nicelerini de, mensup oldukları inanç gruplarına göre değerlendiriyor. Ve bu aslî birliğin harcı inanç birliğidir.
Selahaddin E. Çakırgil - Star