Prof. Uğur Derman

Hattat padişahlarımızdan: Sultan Abdülmecîd

25 Nisan 1823 günü, İstanbul'da Sultan II. Mahmud'un şehzâdesi olarak doğan Abdülmecîd, 1 Temmuz 1839'da otuz birinci Osmanlı Pâdişahı olarak tahta oturdu ve 25 Haziran 1861 günü vefat etti. Türbesi, ceddi Yavuz Sultan Selim'in türbesi yanındadır. Siyasî, idarî hayatına ve devrine ait mâlûmat, târihî kaynaklarda bulunabileceğinden, burada ancak hattatlığıyla anılacaktır.

Sultan Abdülmecîd, henüz şehzâdeliği esnasında o devrin hat üstadlarından Mehmed Tâhir Efendi'ye (ö.1846) talebe olmuş, sülüs-nesih yazılarını meşk edip icâzet alacak kıvama belki ancak Osmanlı tahtına oturduktan dört yıl sonra geldiği için, herhangi bir merasim yapılmaksızın hicrî 1259 (1843) yılında kendisine icâzetnâme verilmiştir. Hocası Tâhir Efendi'den aldığı asıl icâzetnâme zamânımıza erişmiş değildir. Fakat "icâzet tasdîkı" mâhiyetinde olanlardan biri Topkapı Sarayı Müzesi Kütübhânesi'ndedir. Rıkā' ile yazılmış izin cümlesinde duâyı müteâkıb "yüksek irâde üzerine icâzetini verdiğini" beyan eden imzânın sâhibi, meşhur hattat ve neyzen Kādıasker Mustafa İzzet Efendi'dir. Sultan Abdülmecîd'in yalnız sülüsle meşk tarzında "Rabbi yessir" duâsı ve "elif – be – fe" satırının yazıldığı bir başka icâzet tasdîkı de Türk Vakıf Hat San'atları Müzesi, no.814'dedir. Pâdişaha "Safvetî" mahlasının verildiği, buradaki ifadeden anlaşılmaktadır. Lâkin Sarây-ı Hümâyûn hocası Mehmed Rüşdi Efendi'nin (ö.1856) rıkā' ile yazdığı duâ ve izin cümlesinin târih kısmı boş bırakılmıştır.

Sultan Abdülmecîd'in sülüs-nesih kıt'aları ve celî sülüs levhaları, onun hat san'atına ciddî bir alâka duyduğunun delîlidir. Kendisi, Tâhir Efendi'nin de hocası olan Mahmud Celâleddin Efendi'nin (ö.1829) celî sülüsdeki sert görünüşlü, durgun üslûbunu benimsemiş; şahsen bu yolda yazdığı gibi, devrin üstadlarının da aynı yolda gitmelerine vasat hazırlamıştır. Sultan II. Mahmud ise celî sülüsde Mustafa Râkım (1758-1826) tavrına tâbi olanlardandır. Sultan Abdülmecîd, eserlerinin altına, babasınınkine benzer şekilde damla biçimindeki "Ketebehu Abdülmecîd bin Mahmud Hân" istifiyle imzâ atmayı tercih etmiştir. Kendisi için Râkım tarzı tuğra tertibini gerçekleştiren de Râkım'ın yetiştirdiği hattat ve tuğrakeş Mehmed Hâşim Efendi'dir (ö.1845). Sultan Abdülmecîd'in zamânımıza sülüs-nesih kıt'aları ve celî sülüs levhaları kalmıştır. Bunlardan Topkapı Sarayı Müzesi Kütübhânesi'nde bulunanları kaydedelim: G.Y. 95'te alt kalıb hâlinde 22 parça celî sülüs hattı vardır ve hicrî 1265- 1267 (1849-1851) târihleri arasında yazılmıştır. Ayrıca G.Y. 386, 387, 389, 1214, 1241, 1318, 1356, 1357, 1390,1441, 1443'de, birkaçı mürekkeble, daha çoğu zer-endûd olarak hazırlanmış levhaları mevcuddur. Pâdişahın câmi levhalarından Ortaköy (Büyük Mecidiye), Çırağan (Küçük Mecidiye), Dolmabahçe (Bezmiâlem), Teşvîkıye, Hırka-i Şerîf, Yakacık, Tophâne Kılıç Ali Paşa, Kadıköy İskele (Sultan III. Mustafa) câmilerinde de mevcuddur. Bundan başka Konya Mevlânâ Müzesi'nde bir, Kāhire'de Hz. Hüseyin Câmii'nde Ehl-i Beyt ile alâkalı iki levhası görülmüştür. Sultan Abdülmecîd, kendisinin hattatlığı dışında, hüsn-i hatta sâhib çıkma bakımından da ilk hatıra gelecek olan hünkârlarımızdandır.

Yirmi iki yıllık saltanatı boyunca, bu konudaki gayretlerinden bazılarını kısaca sıralayalım:

  1. Medine'deki Mescid-i Nebevî'nin tamiri esnasında Abdullah Zühdi Efendi (ö.1879) ve Muhsin Bey (ö.1887) isimli iki mühim İstanbul hattatını bu mubarek mâbedi hatla tezyîn etmeleri için vazifelendirmiştir.
  2. 1855'deki Bursa zelzelesinde harâb olan Ulu Câmi'nin tâmirinin yanı sıra, eskiden mevcud yazıların yenilenmesi ve yenilerinin eklenmesi için Şefîk Bey'i ve Abdülfettah Efendi'yi Bursa'ya göndermişdir.
  3. Sultan Abdülmecîd, Abdülfettah Efendi'nin Bursa Ulu Câmi levhaları için ahşabdan hazırlatdığı celî kalemiyle kendi önünde yazmasını ister. Hırka-i Saadet Dairesi'nde celî sülüsle İsm-i Nebî yazan Abdülfettah Efendi'ye, bu kalemin, Ulu Câmi'de yazdığı levhanın yanına asılmasını emreder, kalem hâlâ yerindedir. Yine aynı hat üstadı Süleymaniye Câmii'nin yazılarını yenilerken, büyük levhalar için yer darlığından şikâyetçi olunca, Vezneciler'de geniş sofalı bir konağı ona hediye etmişdir.
  4. Sultan Abdülmecîd'in, hocası Tâhir Efendi'ye bağlılığını gösteren bir davranışı da, ona Küçük Çamlıca'da kendi emlâkinden arâzi tahsis edip, üzerine dört-beş odalı köşkünü yaptırarak ihsanda bulunmasıdır. Bununla da kalmamış, hocasının vefatından sonra, 1847'de onun Mehmed Kemâl ve Remzi isimli oğullarına da birer ev hediye etmişdir.
  5. Sultan Abdülmecîd şahsî takdîrleri dolayısıyla, Hattat Şefîk Bey'e 11 Eylül 1849'da "rütbe-i hâcegânî" tevcîh etmişdir. Pâdişah, o zamanlar bir Osmanlı adası olan Sakız'da ihyâ etdiği câmi için kendi yazdığı levhaların yerlerine asılması ve gerekirse yenilerinin ilavesi maksadıyla Şefîk Bey'i vazifelendirdiğinde, onu huzuruna kabul ederek tenbihlerde bulunmuş, Şefîk Bey de gitdiği Sakız adasında Sultan Abdülmecîd'in emrini yerine getirmişdir. Bu seyahatin târihi tesbit edilememekle beraber, Pâdişahın 1854'de gerçekleşdirdiği ilk Sakız Adası ziyaretinden sonra olması muhtemeldir.
  6. Sultan Abdülmecîd'in vefatı sonrasında, türbesinin yazıları da "paftalı kuşak" hâlinde Şefîk Bey tarafından letâfetle yazılmışdır. Ancak, son yıllarda yapılan onarımda bu kuşağın perişan edilmiş olduğunu teessürle gördüm.

Sultan Abdülmecîd'in burada yer alan eseri ise Topkapı Sarayı Müzesi Kütübhânesi-GY 908'de mahfuz olup hicrî 1271 (1855) tarihlidir. Bu zer-endûd celî sülüs levhada yer alan hadîs-i şerîfin meâli şöyledir: "Peygamber buyurdu ki: Milletin efendisi, ona hizmet edendir". Bu hadîsin milletin efendisi mevkıinde olan bir pâdişah tarafından yazılması dikkate değer.

Sultan Abdülmecîd, yazı san'atına hakkıyla emek veren son Osmanlı Pâdişahıdır, diyebiliriz. Her ne kadar Sultan Abdülazîz'in, Sultan II. Abdülhamîd'in ve Sultan Vahîdeddin'nin bir iki levhası varsa da, onlar, çalışmalarını istidadlarının çekdiği başka sâhalara kaydırmışlardır.

Batı'nın aşırı hayrânı olan Sultan Abdülmecîd'in bu ve diğer levhalarında –Tanzîmat sonrası, Avrupa tesîriyle kabullenilen– yakışıksız desenlerin yer alışını, bu Pâdişah'ın devri için bir san'at talihsizliği olarak belirtmeliyiz.


Resim 1: Sultan Abdülmecîd'in celî sülüs zer-endûd levhası.

Prof. Uğur Derman

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.