Yirmiyedinci Osmanlı Pâdişahı Sultan I. Abdülhamîd'in (1725-1789) oğlu olarak 20 Temmuz 1785 günü İstanbul'da doğdu. Amcası Sultan III. Selim'in (1761-1808) himâyesinde yetişti. Bir hayli mücâdeleden sonra 28 Temmuz 1808 günü 30. Pâdişah sıfatıyle Osmanlı tahtına oturdu ve 1 Temmuz 1839'daki vefâtına kadar saltanatı otuzbir yıl devâm etti. Kendisine oğlu Sultan Abdülmecîd tarafından –bugün Türbe adıyla anılan semtde– bir türbe inşâ etdirilmiş; bu türbenin içindeki celî sülüs kuşak Hâşim Efendi tarafından yazılmıştır. Pâdişah'ın siyasî ve idarî şahsıyeti târih kitablarından bulunabileceği cihetle, burada sadece hat san'atına karşı alâkası belirtilecektir.
Şehzâdeliğinde Kebecizâde Mehmed Vasfi'den (ö.1831) sülüs-nesih yazılarını meşk edip bir hilye yazarak hicrî 1222 (1807)'de icâzetnâmesini (Topkapı Sarayı Müzesi Kütübhânesi-GY 1353) alan Mahmûd-ı Adlî'nin bu esnâda nesihle iki mushaf yazdığı da bilinmekle beraber, bunların âkıbeti belli değildir. Pâdişahlığı sırasında, Mustafa Râkım'dan celî sülüs öğrenmeğe başladı ve devlet işlerinden vakit buldukça bu hat nev'iyle uğraştı. Kırka yakın levhası vardır; bunlar, kalıbından zer-endûd veya malakârî usûlüyle çoğaltılarak muhtelif câmilere asılmıştır. Kendisinin celî sülüs levhalarında kullandığı damla biçimindeki enfes istifli imzânın Mustafa Râkım tarafından tasarlandığı bilinir. "Ketebehû Mahmud bin Abdülhamîd Hân" yazılı olan bu imzâda 'ketebehû' (bunu yazdı) fiilinin şeddeli olarak 'kettebehû' (bunu yazdırdı) şeklinde okunması gerektiğini, bir nükte mâhiyetinde müfessir Elmalılı Hamdi Yazır (1879 – 1942) söylermiş.
Sultan II. Mahmud'un levhaları arasında, ancak hocası Râkım Efendi'ye yakışacak güzellikte olanları görülür. Bu sebeble, yazılışından sonra, hiç değilse Râkım'ın dikkatli bir tashîhinden geçtiği kabul edilir. Celî yazılar için, talebenin hattını hocanın elden geçirmesi teâmülü zâten yaygındır. Ancak, Sultan II. Mahmud'un, mürekkeble yazdığı meşk mâhiyetindeki yazılarında da kābiliyet ve ustalığı belli olmaktadır. San'atkârlığı, Türk mûsıkîsinde de besteleriyle tezâhür etmiştir.
Burada görülen yazı, asıl kalıbından alçı kullanılarak malakârî tekniğiyle kabartma şeklinde ahşab üzerine nakledilip, sonra da üstü varak altın ile kaplanmıştır. Zâten, Sultan II. Mahmud'un celî sülüs levhaları ekseriya bu usulle hazırlanırdı. Malakârî tarzı, yazıya ayrı bir güzellik kazandırmakla beraber, zamanla dökülmeler olduğu için, görünüş itibariyle kusurlu bir yazı hissini de bırakabilir. Nitekim, bu levhada da harflerin etrafında görülen bâzı pürüzler, yazının değil, geçen ikiyüz yılın kabahatidir! Levhanın ince sâhalı dış pervazındaki Avrupâî desenler –zamanla– artık görünmez hâle gelmiştir.
Resim 1: Sultan II. Mahmud'un celî sülüs bir levhası.