Matbû hat meşkleriyle tanınan hattat: Hâfız Tahsin Hilmi
Hasan Tahsin Hilmi Efendi, Tophâne'yle Galatasaray arasında kalan Çukurcuma'da 1847 yılında doğdu ve bütün ömrünü aynı semtde geçirdi. Kılıç Ali Paşa Câmii vazifelilerinden Hâfız İsmail Efendi'nin oğludur. Sıbyan mektebine devamı sırasında hıfzını tamamladı. Şefîk Bey'den (1820-1880) sülüs-nesih- rıkā' yazılarını meşk edip icâzet aldı. Ta'lîke Sâhib-Kalem-i Efşâr nâmıyla tanınan bir Îranlı hattatdan başlayıp Sâmi Efendi'yle (1838-1912) devam etti. Galatasaray Sultanisi yazı muallimi Mehmed İzzet Efendi (1841-1903) tarzında rık'a öğrendi; ikisi birlikte talebe için meşk mecmuası (sülüs, nesih, ta'lîk) hazırlayıp neşrettiler (İstanbul 1306, 1323).
Tahsin Efendi muhtelif mekteblerde hat muallimliğinde bulundu; ancak bu hizmetini en ziyade Darüşşafaka'da ve İzzet Efendi'nin vefatından sonra da Galatasaray Sultanisi'nde sürdürdü. Buralarda, arzu eden talebeye rık'a dışındaki yazıları da öğretirdi.
Tahsin Hilmi Efendi bir ara "hac farizası"nı da yerine getirdi; yıllarca Mahmud Bey Matbaası'na devamla gereken her türlü hüsn-i hattı yazdı; matbaaya müracaat edenlere de orada yazı öğretirdi.
Cağaloğlu'ndaki Sadrâzam Mahmud Nedim Paşa (1815-1883) türbesi üstündeki celî sülüs kitâbe de ona aiddir. 25 Safer 1330 (14 Şubat 1912)'de vefat ettiğinde, Eyüb Sultan'ın Kırkmerdiven kabristanına defnolundu; vasiyeti gereğince taş yaptırılmamıştır.
İbnülemin Mahmud Kemal Bey (1870-1957) Son Hattatlar kitabında onu üstübaşı tertemiz, müeddeb, ağırbaşlı, "Hilmi" lakabına lâyık, halîm selîm, mütedeyyin, afîf bir hattât-ı kâmil olarak tanıtıyor.
İslamî değerlere fevkalâde bağlılığıyla tanıdığım merhum ressamımız Feyhaman Duran (1886-1970) ise "mazanne" den, yani ermiş zannolunan kişilerden saydığı Tahsin Efendi hakkındaki bir hâtırasını şöyle anlatmıştı: "İzzet Efendi'nin vefatından sonra Galatasaray Sultanisi'ndeki hat derslerimize Tahsin Efendi gelmeğe başlamışdı. Gençlik hâli, rüyâlanma neticesi, bir sabah gusül (boy) abdesti almam gerektiği hâlde buna imkân bulamamış ve hat dersine cünüb olarak gitmiştim. Tahsin Efendi'nin, yüzüme şöyle bir baktıktan sonra, bugün ders yapmayacağını söylemesi üzerine dershâneden çıktım. Bir müddet sonra, tekrar aynı vaziyetde gitmek zarûreti hâsıl oldu. Tahsin Efendi -hiç bir sebeb bulunmadığı hâlde- o gün de ders yapmayacağını beyan etti. Onun edeben sükûtla geçiştirdiği bu îkāzından çok ibret aldım ve mahcûbiyetle geri döndüm. Bir daha da derse o hâl ile gitmedim."
Kur'ân-ı Kerîm'deki. "Hokka ile kaleme ve onların yazdıklarına andolsun ki..." hitâbını taşıyan "Kalem" (LXVIII ) sûresinin birinci âyeti dolayısıyla hat, İslam âleminde mûteber ve mubârek sayılmış; yazmak, kalemle hem-hâl olmak da bir ibâdet gibi telakki edilmiştir. Mutasavvıflar arasında, yukarıdaki "ilâhî and"ın sadece Kur'ân-ı Kerîm hattı için değil, âlemdeki bütün yazılar için geçerli olduğunu söyleyenler bile vardır. Feyhaman Bey'in naklettiği hâtıra bu cihetiyle düşünülürse, Tahsin Hilmi Efendi'nin o sessiz davranışında aynı hassâsiyetin gizlendiği âşikâr olur.
Tahsin Hilmi Efendi'nin geçmiş üstadlardan Mahmud Celâleddin'e (ö. 1245/1829) ayrı bir muhabbet ve temâyülü vardır. Burada görülen kıt'asını da ona taklîden yazdığını imzâsında belirtiyor. Târihi olmayan bu eseri 1988 yılında Sema Göktuna bezemiştir.
Resim 1: Hâfız Tahsin Hilmi'nin sülüs-nesih kıt'ası.
Prof. Uğur Derman
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ravza-i Mutahhare’nin Hattatı: Abdullah Zühdi Efendi (19.03.2021)
- Celî ta’lîk hattatı: Ali Haydar Beyefendi (12.03.2021)
- Nesilden nesile yetişen bir hattat: Mehmed İlmi Efendi (05.03.2021)
- Reisü’l-hattatîn Muhsinzâde Abdullah Hamdi Bey (26.02.2021)
- Sersikkezen bir hattat: Abdülfettah Efendi (20.02.2021)
- Hattat padişahlarımızdan: Sultan Abdülmecîd (12.02.2021)
- Sultan bir hattat: II. Mahmud (05.02.2021)
- XIX. asrın güzîde hattatlarından: Ahmed Râkım Efendi (29.01.2021)