Hattat Derviş Abdi’nin Türkçe Şehname Nüshası
Doğuş yeri olan İran'dan gelerek Fâtih devrinden îtibâren Osmanlılar'da kullanılmağa başlanan, bediî gücü yüksek bir hat nev'i vardır ki, vatanında nesta'lîk adıyla bilinirse de, Türkçe'de sâdece ta'lîk olarak anılır. Tabiî boyda 1,5-2 mm. ağızlı bir kamış kalemle yazılan, Farsça ve Türkçe lisanlarında gerekmediği için hareke işâretine de lüzum göstermeyen bu yazının hurde veya hafî olarak adlandırılan ince şekli bilhassa dîvanların yazılmasında ve Osmanlılar'da şer'î ve kazāî hükümlerin kaleme alınmasında çok kullanılmıştır. Mermer kitâbelerin veya levhaların yazılmasına mahsus olan kalın şekli de celî ta'lîk ismiyle bilinir.
Kısaca tanıttığım bu hat nev'i, XVI. asrın sonuna kadar Osmanlılar'da sınırlı olarak kullanılmıştır. Ancak İran'da ona son şeklini veren Mîr İmâdü'l-Hasenî'nin (1554-1615) üslûbu, İstanbul'a geldikten sonra sür'atle yayılmıştır. İşte bu üslûbun Osmanlılar'da benimsenmesi husûsunda, yazımıza konu olan Derviş Abdi birinci derecede rol sâhibidir. Derviş Abdî-i Mevlevî, Seyyid Abdullah, Mîr Abdullahi'l-Hüseyniyi'l-Buhârî gibi isim ve lakablarından da anlaşılacağı üzere, aslen Buhâra'lı bir Türk ve Mevlevî dervişi olan hattatımızın doğum târihi belli değildir. Memleketinden İran'a geçip Isfahan'da Mîr İmâdü'l-Hasenî'den nesta'lîk hattını meşk etmiş, öğrenimini bitirdikten sonra İstanbul'a gelmiştir. Yenikapı Mevlevihânesi'ndeki hücrelerden birinde oturmaktayken, aradan zaman geçince hocasını ziyâret arzûsu duymuş, tekrar İsfahan'a dönmüştür. Burada İmâd'ın bir müddet evvel şehid edildiğini (1615) öğrenince, çok üzülerek bilgi almak üzere onun evine gitmiştir. Görüştüğü yakınları, bütün yazılarına ve zâtî eşyâsına İmâd'ı öldürten Şah Abbas tarafından el konulduğunu; ancak talebesi Derviş Abdi için önceden vasiyet ettiği bir yazı altlığını kendisine ayırdıklarını söylemişlerdir. Hâtıra olarak saklamak üzere aldığı bu altlığın fazlaca kaba durduğunu sezen Derviş Abdi, kâğıd aralarını muâyene etmiş ve buralara İmâd'ın kendi nesta'lîk kıt'alarından on adedini yerleştirdiğini görerek berâberinde İstanbul'a getirmiştir. Hocam Necmeddin Okyay (1883-1976), bu kıt'alara o devirde İstanbul'un san'at mehâfilinde "altlık kıt'aları" adıyla ayrı bir değer verildiği rivâyetini duyduğunu bana nakletmişti; ancak bunların hangileri olduğu bilinmemektedir.
Derviş Abdi, Yenikapı Mevlevihânesi'ne tekrar döndükten sonra, Sadrâzam Dâmad Hâfız Ahmed Paşa'nın (Tuhfe'ye göre: Tabanıyassı Mehmed Paşa) sipârişi üzerine hurde ta'lîk ile bir Şehnâme yazmağa başlamıştır. Ancak yazdığı, Firdevsî'ninki değil, ulemâ ve şuarâdan Seyyid Şerîfî'nin Türkçe'ye manzum olarak on yılda çevirip Memlûk Sultanı Kansuh Gavri'ye 906/1500 tarihinde sunduğu 53.500 (elli üç bin beş yüz) beyitlik Şehnâme nüshasıdır. Derviş Abdi tarafından yazılışı 1030/1621'de biten bu muazzam eserin bütün masrafları 18 kese akçeyi bulmuş; bitirme hediyesi olarak hattata ayrıca bin altın verilmiştir. Derviş Abdi'nin hac farîzasını edâ ve sonra Medîne-i Münevvere'ye mücâvir olarak yerleşmek arzûsu üzerine, kendisine gündelik kırk akçe pâdişah ihsanı ve yol rahatlığının te'mîni için mektuplar verilmiştir. Hayatının sonuna kadar Medîne'de yaşayan Derviş Abdi, 1057/1647 yılı sonunda vefat edince Cennetü'l-Bakî' kabristanına defnedilmiştir. Mevlevî olarak tanınan Derviş Abdi'nin "Nakş-bendî tarîkatına şan verenlerden" olduğu da bâzı kaynaklarda belirtilmektedir.
Derviş Abdi'nin İstanbul'da yaydığı İmâd üslûbu, yetiştirdiği hattatlardan Tophâneli Mahmud (ö.1669) aracılığı ile geleceğin hat dehâsı olan Yesârî Mehmed Es'ad Efendi (ö.1798)'ye kadar nesilden nesile korunarak sürüp gitmiştir. Derviş Abdi'nin tesbit edilebilen diğer öğrencileri de şunlardır: İbrahim Cevrî (ö.1655), Ahmed Tıflî (ö.1660), Şeyhulislâm Sun'izâde Mehmed Emin (ö.1665), Şeyh Sun'ullah (ö.1684), Kādıasker Beyâzîzâde Ahmed (ö.1687) efendiler.
Derviş Abdi'nin kıt'a şeklindeki eserlerinden pek azı zamânımıza gelmiş olup bâzı murakkaalarda rastlanmaktadır. Yaşadığı devirde kitâbelere imzâ koymak teâmülü olmadığı ve kaynaklarda da belirtilmediği için, celî ta'lîk eserleri varsa bile tanınamamaktadır. Onun en büyük eseri olan Türkçe Şehnâme nüshası bugün New York'daki Public Library'dedir. (Spencer Collection - Turkish Manuscript: 1". 47 x 33 cm. eb'adında 591 varaklı bu şâheserin sonunda yer alan îzahatı aynen nakl ediyorum:
"İşbu kitâb-ı nâyâb ve Şehnâme-i rengin-nikâb Fârisî olup Sultan Mahmud-ı Gaznevî'nin dünyada söz yâdigâr bırakmak emel ve arzûsu ile Mevlânâ Ebu'l-Kāsım Firdevsî-i Tûsî'ye hicret-i seniyye-i nebeviyye'nin dört yüz târihinde ve otuz senede altmış bin beyitten ibâret olarak tanzim ve inşâd ettirip her beyti için birer altından kendisine altmış bin altın in'âm ü ihsân eylemiş olduğu meşhur ve müteârif olan Şehnâme kitabını dokuz yüz altı târihinde Mısır'a melik olan Sultan Gavri rahmetullâh-ı aleyh ibtidâ-yı saltanatında kezâlik yâdigâr bırakmak ve herkes anlayıp ibret almak üzere ulemâ-yı â'lâm ve şuarâ-yı benâmdan Şerif Efendi nâm zâta manzûm olarak zebân-ı letâfet-resân-ı Türkî'ye on senede terceme ettirip mütercim-i merhûmun melik-i müşârünileyhe takdîm eylediği nüshasından vezîr-i âzam Dâmad Hâfız Paşa tarafından bin otuz târihinde Kasımpaşa Mevlevîhânesi bânîsi Şeyhu'l-hattâtîn Derviş Abdi Efendi'ye yazdırılmış ve mahsûsan Hind'den ressam ve mücellid celbiyle tersîm ü tezhîb ettirilerek dört senede hıtâm bulmuş olan Şâhnâme'dir. Bunun cedvellerine jengâr (bakır pası) keşîde olunduğundan mürûr-ı zaman ile kesilip yazıları kenarlarından ayrılarak düşüp harâb olmuş olduğu halde Koca Yusuf Paşa hafîdi merhum Aziz Paşa terekesinden almış olan kitabfurûş Hacı Ali Rızâ Efendi'den ahz ü iştirâ olunmuş ve mecmû-ı evrâk-ı metn-i hâşiye yâni vassâle yaptırılarak müceddeden cedvelleri çektirilmiş ve pây-ı sahifeler ile fersûde olan yirmi dokuz varak yazdırılıp ve mezkûr varakların on beşinde bulunan resimler dahi tersîm ettirilip cümlesi 588 varak ve 53.500 beyit 124 resimden ibâret olarak nüshası sahîhan nâdir ve kendisi nâyâb ve lâ-nazîr olmasıyle bin iki yüz doksan senesi Ramazân-ı şerîfinden doksan bir senesi Ramazân-ı şerîfine değin (Ekim 1873/Ekim 1874) bir sene-i kâmile zarfında bu sûretle ihyâsına muvaffakıyyet müyesser olmuştur. Hakîkaten ibret-âmiz ve nasîhat-engîz hikâye ve sözlerle mâlâmâl olarak şâyân-ı mütâlaa olup ehl ü erbâbı ne derece makbul ü mu'teber ü mergûb olduğu müşârünileyh Hâfız Paşa merhûmun inşâ eylediği işbu ebyâttan münfehim olur:
Hüsn-i hat ile çün kim yazıldı bu Şehnâme,
Hakkā ki kitâb oldu şâhâne, mülûkâne.
Gûyâ ki letâfette bir dilber-i hoş haddür,
Rûyîne bakıldıkça can-bahş olur insâne.
Her câyı güzellerden yeğdir bu, hakîkatte,
Sûrette ve mânâda eğlence olur câne.
Ahvâl-i cihan bunda derc oldu serâser, gör,
İbretle nazar eyle her harfe çıkane.
Hâfız bilerek kadrin, sa'y etti, emek verdi,
Olsun bu da yâdigâr ahlâf ile yârâne.
Tuhfe-i Hattatîn'in beyânına göre, XVIII. yüzyılda Enderûn-ı Hümâyun kitap dolaplarından birinde saklı olan bu şâheserin saray dışına nasıl çıktığı bilinmemektedir. İşte bu sırada eksik sahife ve minyatürleri tamamlanıp cildi yenilenmiştir. Kabının içinde taşıdığı Sultan II. Abdülhamid tuğraları, anılan pâdişâhın kütüphânesine geçtiği zannını uyandırmaktadır. Buradan Şâir Tevfik Fikret'e (1867-1915) nasıl intikāl ettiği bilinmiyorsa da, onun ölümünden sonra refikası Nâzıme Hanım ve oğlu Halûk eliyle Haziran 1929'da Public Library'ye 10.000 $'ın altında bir meblağ ile satıldığı belirlenmiştir. Hattının güzelliği kadar 124 minyatürüyle de -sonradan yapılan 15'i hâriç- Türk resim san'atının çok mükemmel örneklerinden sayılmaktadır.
Yukarda nakledilen îzahatta -yanlış bir ifâdeyle- Derviş Abdi'nin, Kasımpaşa Mevlevîhânesi'nin bânisi olduğu zikredilmektedir. Hâlbuki buranın bânisi Mevlevî Abdi Dede (ö.1631) ayrı bir şahsiyettir.
Bugün yabancı bir ülkede kültür ve san'at temsilcimiz sıfatıyla bulunan bu şâheserin bir benzeri ne yazık ki ülkemizde mevcud değildir. 1998 Eylül'ünde yaptığım New York seyahatimde, mezkûr Şehnâme'yi ziyaret bahtiyarlığına ermiştim.
Prof. Uğur Derman
Resim 1: Derviş Abdi'nin hurde ta'lîk hattıyla yazdığı Türkçe Şehnâme'nin yarım ser-levhası
Resim 2: Şehnâme'den minyatürlü iki sahîfe
Resim 3: Şehnâme'den minyatürlü iki sahîfe
Resim 4: Şehnâme'den minyatürlü bir sahîfe
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- "Öldürüp Evvel Onu Açlıktan..." (17.12.2021)
- Bekir Sıdkı Sezgin için… (10.12.2021)
- “Bir levhanın hatırlattıkları”na zeyl... (03.12.2021)
- Bir levhanın hatırlattıkları (26.11.2021)
- İbnülemin Mahmud Kemal Bey’e dâir… (19.11.2021)
- Hatıralardaki Süheyl Ünver - 2 (12.11.2021)
- Hâtıralardaki Süheyl Ünver - 1 (05.11.2021)
- Mâhir Hoca’ya göre Cenab Şahabeddin (29.10.2021)