Prof. Uğur Derman

Osmanlı’nın Hattat Pâdişahları – 2

(Bu makâlenin birinci bölümü geçen hafta neşredilmiştir)

Osmanlı hükümdarları içinde kitaba düşkünlüğü ile tanınan Sultan III. Murad'ın hüsn-i hat meşk etdiği Tuhfe'de belirtiliyorsa da, bir eserine rastlanmış değildir. Hâlen Türk Vakıf Hat San'atları Müzesi'nde Murâdî imzâlı ve 1002/1596 tâtihli ta'lîk yazı, ona mâl edilmektedir (Resim 1). Gelibolulu Mustafa Âlî (ö.1600) tarafından yazılan Menâkıb-ı Hünerverân isimli hattatlar tezkiresi Sultan III. Murad devrinde kaleme alınmışdır. Sultan III. Murad, dedesi Kānûnî Sultan Süleyman'ın Karahisârî'ye yazdırıp da 220. varağında kalan, büyük boy mushafı tamamlatmış, tezhîbini ve teclîdini de üstlenmişdir. Kalan 80 varağın Karahisârî çırağı Hasan Çelebi'ye (ö.1594'den sonra) yaşlı devrinde tamamlatıldığı sanılmaktadır. Bu mushafın asıl yükü tezhîbinde olmuş ve cildiyle beraber 12 yılda bitirilebilmişdir.

Sultan IV. Murad'ın ta'lîk hattıyla meşgul olduğu bilindiğinden, Nefeszâde İbrahim Efendi (ö. 1650) Gülzâr-ı Savâb isimli hat ve hattatlar tezkiresini "Pâdişâh'ın ta'lîk hattındaki kalem tecrübesini vesîle kılarak kitabın girişini onun yüce adıyla bezediğini" belirtmektedir. Ancak bu Sultan'ın ta'lîk hocası bilinmemektedir. Fakat Tokatlı İmam Mehmed Efendi'ye (ö. 1642) ısmarladığı Kur'ân-ı Kerîm'in yazılış hikâyesi burada zikre değer: Sultan, Bağdad seferine çıkmadan önce, devrin bazı âlim ve san'atkârlarını kendileriyle görüşmek ve onlara ikramda bulunmak üzere Saray'a dâvet eder. Çağırdıkları arasında bulunan Mehmed Efendi'den de bir mushaf yazmasını ister. Hattatımız, Sultan Murad gibi celalli bir pâdişaha karşı hiç çekinmez ve der ki: "Sözleşmesiz bu pazara girmem. Değerini tâyin buyurun ki, dönüşünüze kadar hem duâ, hem şevkle sonuna gelinsin inşâallah". Bu sözlere şaşıran Pâdişah, ona ne kadar istediğini sorunca "Bin kuruşdan aşağı yazamam" cevabını alır ve bin kuruş yerine pey akçesi olarak bin altın verir. Bağdad'ın fethinden sonra Pâdişah İstanbul'a döndüğünde, Mehmed Efendi, henüz tezhîblenmeden bekletdiği cüzler hâlindeki mushafını Saray'da IV. Murad'a sunduğunda, eseri dikkatle inceleyen Pâdişah, kendisine: "İmam Efendi, bu mushafın sonu, hattı îtibâriyle baş tarafından daha hoş olmuş, niçin mutâbık değil?" diye sorar. Mehmed Efendi, hattın, tabiî olarak yazıldıkça açılıp güzelleşeceğini söylemek yerine, "İlk kısımları Bağdad fethinin kalp çarpıntılarıyla, son kısımları ise fethin ve dönüşünüzün sevinci hayâliyle yazıldı" karşılığını verince 1000 altın daha ihsâna nâil olur. Müstakîmzâde bu hâdiseye hayretini "Satılır bir sözü bin dînâra!" mısrâıyle Tuhfe'de belirtiyor. 1 Rebîulevvel 1049 (2 Temmuz 1639) tarihli bu mushafın şimdilerde Dubâi'deki Abdurrahman el-Uveys Koleksiyonu'nda bulunduğunu biliyoruz (Resim 2).

Sultan IV. Mehmed'in uzun saltanat yıllarında -herhalde avcılık ön planda kaldığı için- hüsn-i hatla ilgili bir faaliyetine rastlanmamaktadır. Sultan İbrahim'in oğlu olarak tahta kısa bir müddet için oturan Sultan II. Süleyman'ın hüsn-i hatta ilgi duyarak Tokâtî Ahmed Efendi'den (ö.1715) sülüs-nesih meşk ettiğini Tuhfe kayd ediyor, fakat bir eseri görülmüş değildir.

Sultan IV. Mehmed'in oğullarından Sultan II. Mustafa ve Sultan III. Ahmed, ikinci hat dehâmız Hâfız Osman'ın (1642-1698) talebesi olmuşlardır (Resim 3). Sultan II. Mustafa, Hâfız Osman yazarken yanına oturup kalemi rahat batırsın diye hokkasını kalemin hizâsında tutar ve heyecanla seyr ederken bir gün: "Artık bir Hâfız Osman Efendi de yetişmez!" demiş. Hâfız Osman'ın bu söze cevabı dikkate değer: "Hocasının hokkasını tutan pâdişahlar geldikçe, daha çok Hâfız Osman'lar yetişir Hünkârım!". Sultan II. Mustafa'nın celî sülüs bir levhası hâlâ Ayasofya Câmii'nde asılı durmaktadır (Resim 4).

"Sultan III. Ahmed ise kendisinden önce hatta gönül vermiş olan pâdişahlar arasında en velûd ve başarılı olanıdır" denilse, bu, mübâlağa sayılmamalıdır. Şehzâdeliği esnasında 4 mushaf yazmış, birini Ravza-i Mutahhare'ye göndermişdir (bu mushaf şimdilerde yerinde değildir). Ayrıca celî sülüsle levhalar ve kitâbeler yazmışdır. Sultanahmed ve Üsküdar semtlerinde yaptırdığı iki meydan çeşmesinin târihini celî sülüs hattıyle yazmışdır (Resim 5). Topkapı Sarayı'ndaki Hırka-i Saadet Dâiresi'nin kapısına celî sülüsle yazdığı Kelime-i Tevhid'in sol alt köşesindeki imzâsı da tuğra şeklindedir (Resim 6).

Yine Topkapı Sarayı'nda yaptırdığı Üçüncü Ahmed Kütübhânesi'ni çok kıymetli yazmalarla doldurmuşdur. Kendi tertiplediği 10 tuğrayla hazırlanmış Murakka'-i Has hakîkaten bir şâheserdir (TSMK-A 3653, Resim 7).

Her iki kardeşin saltanatları sırasında hüsn-i hat gözde san'atlar arasında mevkıini korumuşdur. Sultan III. Ahmed'in Yedikuleli Seyyid Abdullah'a (1670-1731) yazdırdığı murassa' kablı Kur'ân-ı Kerîm hâlen İstanbul Üniversitesi Nâdir Eserler Kütübhânesi'nde (İÜNEK- A.6543) bulunmaktadır. Durmuşzâde Ahmed'in (1665-1716) -Pâdişah'ın arzusu üzerine- hurde ta'lîk hattıyla yazdığı Gurabzâde Tefsîri de bu devrin unutulmayacak eserlerindendir (TSMK-EH 596).

Sultan III. Ahmed'in Kur'ân-ı Kerim merâkı bununla da kalmamış, Yedikuleli Seyyid Abdullah'ın önde gelen talebesi Şekerzâde Mehmed Efendi'ye (ö.1753) önce Hâfız Osman'ın mushafına taklîden bir mushaf yazdırmış (Türk ve İslam Eserleri Müzesi, TİEM-85), Şekerzâde'nin muvaffakiyetini görünce, kendisini Medine-i Münevvere'ye yollayarak Ravza-i Mutahhara'daki Şeyh Hamdullah mushafını da taklîden yazmasını istemişdir. Hattatımız burada birkaç yıl kalarak aynı mushafı üç kere taklîd etmiş; en münâsib olanını İstanbul'a dönüşünde tahta yeni çıkan Sultan I. Mahmud'a sunmuşdur (Süleymaniye Kütübhânesi, SK-Yenicami 3). Bu nüsha Sultan Abdülaziz devrinde İstanbul'da ilk basılan mushaf olmuşdur (1874).

(Yazının devamı gelecek hafta…)

Prof. Uğur Derman

Resimaltı:

Resim 1: Sultan III. Murad'a atfedilen ta'lîk bir yazı.

Resim 2: İmam Mehmed'in Sultan IV. Murad için yazdığı mushafın serlevhası.

Resim 3: Hâfız Osman'ın sülüs-nesih bir kıt'ası.

Resim 4: Sultan II. Mustafa'nın Ayasofya Câmii'nde asılı olan celî sülüs levhası.

Resim 5: Sultan III. Ahmed'in Sultanahmed (üstte) ve Üsküdar (altta) meydan çeşmelerine yazdığı celî sülüs kitâbeler.

Resim 6: Sultan III. Ahmed'in Hırka-i Saadet Dâiresi kapısına yazdığı ve tuğra şeklinde imzâsını attığı celî sülüs Kelime-i Tevhid.

Resim 7: Sultan III. Ahmed'in çektiği 10 tuğradan biri (Okunuşu: Muhammedün Seyyidü'l- Kevneyn ve's-Sakaleyn)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.