Osmanlı pâdişahları içinde san'ata yatkınlığı müsellem olanlar bir haylıdır. Şairler ve mûsıkîşinaslardan sonra bahis konumuz olan hattatlar da üçüncü zümreyi oluşturur.
Fâtih Sultan Mehmed'den önceki pâdişahların hüsn-i hatla ilgilendiklerine dâir bir belgeye sahib değiliz. Mûteber kaynağımız Tuhfe-i Hattâtîn (s. 517), Sultan II. Murad'ın sülüs-nesih hatlarını meşk etdiğini kayd ediyorsa da zamanımıza bir eseri kalmış değildir. Fâtih'in hattatlığı olmamakla beraber, husûsî kütübhânesi için bazı yazma kitapları o devrin -Amasya'da yaşayan- dâhî hattatı Şeyh Hamdullah'a (1429-1520) istinsâh ettirecek kadar zevk sâhibi olduğunu biliyoruz (Resim 1).
Fâtih'in oğlu Şehzâde Bâyezîd -babasının sağlığında- vâli olarak Amasya'da bulunurken, yukarıda adı geçen Hamdullah Efendi'yle dostluk kurmuş ve kendisinden hüsn-i hat meşk etmişdir. Onun, babasının husûsî kütübhânesi için bazı eserleri yazdırması da bu yıllarda olmuşdur.
Fâtih'in 1481 yılındaki vefatından sonra, Şehzâde Bâyezid pâdişah olarak İstanbul'a gelmiş; Hamdullah Efendi de arkasından bu beldeye yerleşmişdir. Kendisini sarayda misafir eden Sultan Bâyezid, hat meşklerinde mürekkeb hokkasını hocasının kalemine yakın tutmakla, onun yazmasına kolaylık sağlamışdır.
Sarayda îtibarlı bir şekilde başköşeye oturtulan Hamdullah Efendi'ye pâdişahın bu hürmeti hemen dedikoduyu mûcib olmuş, devrin ulemâsının bu kıskançlığı sultanın kulağına kadar gitmişdir. Bunun üzerine yazdıkları kitablarla birlikde bu zevâtı huzuruna dâvet ederek, onların eserlerini üst üste dizdirdikden sonra, Şeyh Hamdullah'ın kaleminden çıkan mushafın bu kitablar arasında nereye konulması gerektiğini onlara sormuşdur. Hepsi birden: "En üstte" cevâbını verince, "Peki, bunu yazanı nereye oturtalım?" diyerek onları zarîfâne susturmasını bilmişdir.
Sultan II. Bâyezid'in daha Amasya'da iken hat meşk etmesine mukābil, bunu gösteren bir eserine rastlanmamışdır. Ancak hat san'atının millî bir veche kazanmasında onun şu mühim gayreti unutulmamalıdır: O devirde aklâm-ı sitte (altı cins yazı) denilen sülüs-nesih-muhakkak-reyhânî-tevkî'-rıkā' hat nevîleri Abbâsîler devrinde Bağdad'da yaşayan Yâkûtü'l-Musta'sımî (ö.1298) tavrında yazılmaktaydı (Resim 2). Şeyh Hamdullah da bu yolun o devirdeki temsilcilerindendi. Pâdişahla musâhabesi sırasında bir gün Sultan II. Bâyezid ona Yâkût yazılarından yeni bir tarz çıkarmasının mümkün olup olmayacağını sordu. Şeyh'in cevabı ise: "Yâkut gerekeni yapmış, başka bir yola hâcet bırakmamışdır" oldu. Fakat konuya vâkıf bulunan Sultan, hazinedeki Yâkût yazılarını kendisine vererek bunlar üzerinde teemmül buyurmasını teklif ve tavsiye etdi. Bunun üzerine Şeyh önceden kendisine arpalık olarak ihsân edilmiş bulunan Anadolu yakasındaki Sarıkādı (bugünkü Sarıgāzi) karyesine çekilip birkaç erbaîn'e (kırkar günlük ibadet yalnızlığı) girdi ve sonunda -önde nesih hattı gelmek üzere- bu altı nevî yazıya bir Osmanlı/Türk tavrı kazandırdı. Bu başarısından dolayı devrin şâirleri:
Şeyh oğlu Hamdi hattı tâ kim buldu zuhûr
Âlemde bu muhakkak, nesh oldu hatt-ı Yâkût
(Şeyh oğlu Hamdullah'ın hattı zuhûr edince, Yâkût hattının hükmü kalmadığı muhakkakdır) beytini söylediler. Burada hattatımızın Şeyh oğlu (İbnü'ş-Şeyh) olarak anılma sebebi, babası Mustafa Dede'nin Sühreverdî tarîkatı şeyhi, kendisinin de İstanbul/Okmeydanı'ndaki Atıcılar Tekkesi'nin şeyhi oluşundandır.
Sultan Bâyezid, Şeyh Hamdullah'ın -başta mushaflar olmak üzere- birçok eser vermesini sağladı, bu arada şahsî kırâati için şu iki mushafı yazdırdı: Biri Topkapı Sarayı Müzesi Kütübhânesi (TSMK- A5, 909/1503 târihli, Resim 3); diğeri ise İstanbul Üniversitesi Nâdir Eserler Kütübhânesi (İÜNEK-A6662, 914/1508 târihli, Resim 4). Yavuz Sultan Selim'in 1512'de babasını tahttan indirmesi üzerine, Şeyh'in, Sarıkādı'ya çekilip 1520 yılına kadar Saray'dan uzak durduğu söylenir.
Pâdişah olmamakla beraber hânedâna mensubiyeti dolayısıyle, burada Şehzâde Korkut'u (1467-1513) da anmadan geçemeyiz. Kendisi Amasya'dayken Şeyh Hamdullah'dan meşk etmiş ve yazdığı bir mushaf zamanımıza erişmişdir (Sakıp Sabancı Müzesi-279, Resim 5).
Kānûnî Sultan Süleyman tahta çıkar çıkmaz dede dostu Hamdullah Efendi'yi huzuruna kabûl ve şahsı için bir mushaf sipâriş eylediyse de yaşı doksanı aşmış olan hattatımız özür beyâniyle Muhyiddîn Amâsî isimli bir akrabasını bu iş için tavsiye etdi. Zamanımıza gelmiş böyle bir mushaf bulunmamakla beraber, Abdullah bin İlyas'ın 1524'de Kānûnî için yazdığı mushaf TSMK- EH 58'dedir.
Kānûnî Sultan Süleyman'ın hüsn-i hatta muhabbeti olmakla, devrinin hat san'atındaki büyük ismi Ahmed Şemseddin Karahisârî'ye (ö.1556) mushaflar yazdırdığını biliyoruz. Bunlardan biri muhakkak, nesih, sülüs ve tevkî' hatları karışık kullanılan büyük boy olanıdır (TSMK-HS 5). Ancak bunu tamamlamaya Karahisârî'nin ömrü yetmemişdir. Diğeri ise murassa' kabıyla dikkati çekmektedir (TSMK- Y 999).
Kānûnî'nin Sarı Selim adıyla da anılan oğlu Sultan II. Selim tahta çıktığında, Karahisârî'nin talebesi Hasan Çelebi'ye (ö. 1594'den sonra) Duâu'l-üsbûiyye adıyla tanınan "Yedi Gün Duâları" yazdırılıp kendisine hediye olunmuşdur (TSMK-EH 1077). Sultan II. Selim'in hat husûsunda bir faaliyeti görülmemiştir (Resim 6).
Prof. Uğur Derman
(Yazının devamı gelecek hafta…)
Resimaltı:
Resim 1: Fâtih Sultan Mehmed'in Şeyh Hamdullah'a yazdırttığı eserlerden: Kitâbu'l-Mesâil.
Resim 2: Yâkûtu'l-Musta'sımî'nin nesih hattıyla mushafından bir sahîfe.
Resim 3: Şeyh Hamdullah'ın Sultan II. Bâyezid için yazdığı mushaflardan bir sahîfe.
Resim 4: Şeyh Hamdullah'ın Sultan II. Bâyezid için yazdığı bir başka mushafın ser-levhası.
Resim 5: Şehzâde Korkut'un yazdığı mushafın iki ara sahîfesi.
Resim 6: Sultan II. Selim, Osmanlı tahtına cülûs ettikten sonra kendisine sunulan Hasan Çelebi hattıyla bir duâ mecmuası örneği.