Arama

Veysel Kurt
Mayıs 9, 2019
İstanbul seçimleri

Yüksek Seçim Kurulu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptal edilmesi ve yenilenmesine karar vermesiyle kamuoyunda hararetli bir tartışma başladı.

Bu tartışma noktalarına geçmeden YSK'nın ilgili kararı neden aldığını hatırlamakta yarar var: YSK, kanunda açıkça dile getirilmesine rağmen sandık başkanları ve görevlilerinin devlet memuru olmaması dolayısıyla AK Parti'nin itirazı üzerine seçimleri iptal etti.

Bu andan itibaren başlayan tartışmalar üç ana noktada toplanıyor.

Birincisi, YSK İBB seçimlerini iptal etmesine rağmen ilçe başkanlık seçimleri ile meclis seçimlerini neden yenilemediği sorusudur.

Bu sorunun cevabı basit. YSK re'sen karar almaz. Herhangi bir konuyu gündemine alması için taraflardan birinin itiraz etmesi ve somut kanıt sunması gerekir.

AK Parti ve MHP Büyükçekmece ve Maltepe ilçeleri ile Büyükşehir seçimlerinin iptali için başvurdu.

YSK bu iki ilçeye dair itirazı reddederken Büyükşehir seçimlerinin iptaline karar verdi.

Bu farklı kararların temel gerekçesi de usulsüzlüğün sonuçları etkileme potansiyeli. Maltepe ve Büyükçekmece'de usulsüzlük yapılan sandık sayısı ile bu sandıklardaki oylar tamamen değişse bile sonuç, yani kazanan taraf değişmiyor.

İBB seçimlerinde ise usulsüzlüğün yapıldığı sandıklardaki oy sayısı 42.000'dir. Aradaki farkın 13.729 oy olması göz önüne alındığında usulsüzlüğün sonuçları değiştirebileceği açıkça ortada.

Ancak bu yargısal gerçeğe rağmen tartışmalar siyasi noktaya doğru hızla kaydı.

Ahlaki üstünlük vurgusundan tutun da, AK Parti'nin kendi kendine zarar verdiğine ya da mağduriyet edebiyatına kadar altı hiçbir şekilde doldurulamayacak söylemler tedavüle girdi. Başka bir deyişle süreç olağanüstü hale getirildi.

Halbuki ortada basit hukuki bir süreç söz konusu. Ve nihayetinde olacak olan şey, 23 Haziran'da yeniden oy kullanmaya gidecek olmamızdır.

İstanbulluları ikna edebilen Başkanlık payesini alacaktır.

Yukarıda zikredilen söylemlerin kullanımı ise içinden çıkılmayacak bir karmaşa yaratıyor. Ve kullanan kişinin karşısındakini yaftalamaktan başka bir amacı olmuyor.

Mesela usulsüzlük olduğu aşikar olan bir seçime itiraz etmek, kendi seçmeninin hakkını korumaya çalışmakla ahlaki üstünlük arasında nasıl bir bağlantı vardır? Böylesi bir girişim neden ahlaki üstünlüğün kaybedilmesine yol açsın?

Hak aramak, hukukun tanıdığı imkanları kullanmak neden bu kadar ezik bir tavra yol açıyor?

Bugüne kadar AK Parti ve tabanı, demokratik çerçeve içinde kalarak, şiddete başvurmaksızın sabırla hak mücadelesi yürüttü.

Ve bu mücadele sonucunda iktidar oldu. İktidar olduktan sonra da bu mücadeleyi vermeye devam etti ve hala ediyor.

Usulsüzlüğü yapan başkası ama mağdur CHP.

Usulsüzlüğü yapan başkası ama ahlaki faturasını AK Parti üstlenecek.

Nerden baksan garabet.

Veysel Kurt

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN