Daha iyi bir dünya için...
Miladi takvime göre, yeni bir yılı idrak ediyoruz. Özellikle basılı, sesli, görüntülü medyada; giden yıla dair eleştirileri yahut değerlendirmeleri, gelen yıla dair tahminleri veya beklentileri tekrar tekrar okuyor ya da dinliyoruz.
Şüphesiz, söylemlerin merkezinde bulunan ortak dilek ve temenni; yeni yılın eskisinden daha iyi olması. Yaşadığımız ülkenin ve toplumun, dünyanın ve insanlık âleminin; her bakımdan, daha iyi hale gelmesi.
Ancak, hepimiz şundan eminiz ki; bu dilek ve temenniler, kendiliğinden gerçekleşmiş olmayacaktır. Tarihler ve takvimler değişti diye; dünya eskisinden farklı bir şekilde dönmeyecektir.
Daha iyi bir dünya için; daha iyi, daha çok, daha farklı şeylerin yapılması gerekir. Kötüleri ve kötülükleri azaltacak, iyileri ve iyilikleri çoğaltacak bir sefere, seferberliğe çıkılması gerekir.
Ayrıca, dün ekilenler; bugün biçilenlerdir. Bugün ekilenler ise; ancak yarınlarda biçilebilir.
Öte yandan; değişimin ve dönüşümün merkezinde insan vardır. İnsanlar ne kadar iyi olurlarsa, dünya da o kadar iyi olacaktır.
İBRA, İHYA, İNŞA SÜRECİ
Kişilerin ve kurumların, ülkelerin ve toplumların dünden bugüne, bugünden yarına geçişlerinde; üç önemli safhadan oluşan, stratejik bir süreç var. Bu süreci iyi değerlendirebilenler; bugün dünden, yarın bugünden daha iyi olmayı başarabiliyorlar.
Birinci safha, ibrâ; yani dünün değerlendirilmesi, murakabesinin ve muhasebesinin yapılması. İyi, güzel, doğru şeylerin alınıp korunması; kötü, çirkin, yanlış şeylerin ayıklanıp çöpe atılması.
İkinci safha, ihyâ; yani bugünün hakkının verilmesi, vacibinin yerine getirilmesi. Edindiğimiz tecrübe ve birikimlerle, içinde bulunduğumuz şartları ve imkânları daha iyi değerlendirip; daha fazla katma değer üretme niyeti, gayreti içine girilmesi.
Üçüncü safha, inşâ; yani yarına hazırlık yapılması. Bizden sonraki nesillere, daha iyi bir dünya bırakmak için; geleceğin temellerinin atılması.
İşte bu noktada, iş dönüp dolaşıp; insanın oluşma-gelişme safha ve süreçlerine dayanıyor. Çünkü yetişme çağındaki çocukların ve gençlerin kaderi; yedi göbek önceki dedelerinden başlayıp, yedi göbek sonraki torunlarına kadar uzanıyor.
Bir başka ifadeyle; şimdiki zamanın geçmiş zamanla ilişkisi açısından, dedesi ekşi elma yeyince torununun dişleri kamaşıyor. Şimdiki zamanın, gelecek zamanla ilişkisi açısından ise; duvara çıkan keçinin, dama çıkan oğlağı oluyor.
AİLE, OKUL, TOPLUM DENKLEMİ
Mademki, dünyanın daha iyi olması için önce insanların daha iyi olması gerekiyor; o zaman, başlangıç noktası, insanı oluşturan ve geliştiren mekanizmalara müdahale etmek olmalıdır. Ailede anneler ve babalar, okulda öğretmenler ve idareciler, toplumda aydınlar ve yöneticiler; rollerini daha iyi oynayacak, görevlerini daha iyi yapacak hale gelmelidir.
Bugün aile kurumu; kuruluşu bakımından arızalı, varoluşu bakımından sıkıntılı bir süreç yaşıyor. Hatta giderek daha fazla genç; evlenip eş olmaktan, çocuk yapıp anne-baba haline gelmekten kaçıyor.
Bir yandan bilgi, öte yandan bilinç eksikliği var. Eşler kolayca boşanıyor, çocuklar perişan oluyorlar.
Mevcut örgün ya da yaygın eğitim kurumlarında; çocuklar ve gençler, evliliğe ve aile hayatına hazırlanmıyor. Bu kadar öncelikli ve önemli olmayan alanlarda ve konularda verilen emekler, harcanan imkânlar; iyi aileler kurmak ve kurulan aileleri iyi korumak için harcanmıyor.
Devletin ve milletin en büyük ordusu; öğretmeniyle, idarecisiyle eğitim kadrosu. Büyük bütçeler ayırılarak yapılan yahut kurulan okullara yüklenen stratejik sorumluluk; kişisel, kurumsal, toplumsal ve hatta evrensel gelecek kurgusu.
Ancak, istisnalarını ayrı tutarak ifade edelim ki; üniversitelere giden gençlerin çoğu, alanları ve bölümleri bilinçli olarak tercih etmiyor. Öğretmen yetiştiren bölümlere gidenler; severek, isteyerek öğretmen olmak için gitmiyor.
Ayrıca, eğitim fakülteleri de; öğretmen yetiştirme konusunda yetersiz kalıyorlar. Sahadan ve sektörden kopuk bir mevzuatla, müfredatla; pedagojik formasyonu eksik, alan bilgisi ve becerisi zayıf, morali ve motivasyonu düşük gençlere mezuniyet diploması veriyorlar.
Buna bir de devletin ve toplumun anlayış ve işleyiş arızalarını eklediğimizde; daha iyi bir ülke ve toplum, daha iyi bir dünya ve insanlık âlemi, giderek hayal haline geliyor. Ailede annelik ve babalık, okulda öğretmenlik ve idarecilik hasta olduğunda; toplumda insanlık, can çekişerek ölüyor.
Yeni yılın eskisinden daha iyi olması için; her birimiz, daha iyi şeyler yapmalıyız. Dünyanın daha iyi hale gelmesi için; kendimize ve çevremize, daha fazla değer katmalıyız.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.