Arama

Zekeriya Erdim
Aralık 23, 2017

Hayatı ve içindekileri anlamak, kavramak, tarif etmek, tanımlamak için; parçalara, bölümlere, dilimlere ayırırız. Önce parçaları tahlil eder, tanımlar; sonra, bütüne dair bir anlayışa, kavrayışa varırız.

Mesela, yaşadığımız safha ve süreçleri; genelde geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman diye ifade ederiz. Özelde ise; yıllara, mevsimlere, aylara, haftalara, günlere, saatlere, dakikalara, saniyelere böleriz.

Cisimlerin hacimlerini ölçerken; yüksekliğine, genişliğine, derinliğine bakarız. Yolları adım adım yürür, merdivenleri basamak basamak çıkarız.

Adına kısaca "eğitim" dediğimiz safha ve süreçlerin de, bütün boyutları ile ele alınmasına ihtiyaç var. Tek boyutlu bakışlar; bizi, istediğimiz ya da beklediğimiz sonuçlara götürmüyorlar.

İNSANA BAKIŞ

Her şeyden önce, insana bakışımızın doğru ve tam olması gerekir. Hangi yaşta ve seviyede olursa olsun; her insanın akıl, ruh, beden boyutlarının bulunduğu ve bunların birleşiminden meydana geldiği bilinmelidir.

Ayrıca, insanın bebeklik, çocukluk, ergenlik, gençlik, yetişkinlik, yaşlılık dönemlerinin; kendine has önceliklerinin, özelliklerinin olduğu hesaba katılmalıdır. "İnsanlar madenler gibidir" ilkesinden yola çıkılarak; her birinin, doğuştan getirdikleri kabiliyet ve kapasitelerin, alanları ve oraları bakımından hem farklı, hem de çeşitli olduğu dikkate alınmalıdır.

Buraya, cinsiyet farkının yahut cinsiyetten kaynaklanan ayırt edici özelliklerin de eklenmesi gerekir. Çünkü her yaş ve seviyede; kadın fıtratı ile erkek fıtratı, aynısının tıpkısı değildir.

İnsanı bütün yanları ve yönleri ile tanımak ve bilmek; bilinçli hareket etme sonucunu doğuracaktır. Bilgi ve bilinç düzeyi yüksek olan yetişkinler; çocukların ve gençlerin eğitim süreçlerinde, daha fazla faydalı olacaktır.

SORUMLULUK PAYLAŞIMI

Her zaman ifade ettiğimiz gibi, eğitim hizmeti; okulda başlayıp, okulda biten bir faaliyet değildir. Yeni nesillerin yetiştirilmesi, geliştirilmesi, aktif ve verimli insanlar haline getirilmesi; sadece örgün eğitim kadrolarından ve kurumlarından beklenmemelidir.

Bu büyük, öncelikli, önemli sorumluluk; aile, okul, devlet, toplum ve bunların alt bileşenleri arasında paylaşılmalıdır. Elde edeceğimiz sonucun günahı ya da sevabı; bu unsurların tamamına, adil ve makul ölçüler içinde, hakkaniyete uygun olarak dağıtılmalıdır.

Öğretmenler ve idareciler, ne kadar ehil ve güvenilir olurlarsa olsunlar; aileden, devletten, toplumdan bağımsız bir eğitim ortamı oluşturamazlar. Sosyal, kültürel, fiziki çevre unsurlarından oluşan alt yapıyı; kendi kafalarına göre kurgulayamazlar.

Şüphesiz, görevlerini hakkıyla yerine getirebilmeleri için; pedagojik formasyon, alan bilgisi ve becerisi, eğitim-öğretim-yönetim metot ve teknikleri bakımından hem yeterli, hem de tutarlı olmaları gerekir. Ve fakat bu sonuçları doğuracak sebeplerin büyük bir çoğunluğu; öğretmenlerin ve idarecilerin seçilme, yetiştirilme, istihdam edilme şartlarıyla yakından ilgilidir.

Genel ilke olarak; sebepler değiştirilmeden, sonuçlar değiştirilemez. Eğitim kadroları ve kurumları, daha değerli hale getirilmeden; daha fazla katma değer üretilemez.

ROL TANIMI

Meselenin bir de rol tanımı boyutu var. Anneler ve babalar, öğretmenler ve idareciler, aydınlar ve yöneticiler; nasıl bir insan yetiştirmek, nasıl bir toplum oluşturmak istiyorlar?

Bize göre, eğitim safha ve süreçlerinde; üç temel amaç gözetilmelidir. Mevzuat ona göre hazırlanmalı, müfredat ona göre düzenlenmeli; etkisi ve katkısı olabilecek bütün unsurlar, o sonuçları elde etmek için kendi rollerini üstlenmelidir.

Birincisi, öğretim görevidir. Yetişme çağındaki çocuğa ve gence, ön görülen yahut ihtiyacı duyulan bilginin ve becerinin kazandırılması anlamına gelir.

İkincisi, eğitim görevidir. Duygu, düşünce, davranış geliştirme; benlik, kimlik, kişilik oluşturma anlamına gelir.

Üçüncüsü, yönetim görevidir. İnsanı, bilgiyi, zamanı, mekânı, imkanı, hâsılı sahip olunan her şeyi; belli amaçlar doğrultusunda sevk ve idare etme anlayışının ve alışkanlığının kazandırılması demektir.

Eğer biz, sadece öğretimi ölçer ve değerlendirir, yalnızca öğretim başarısına göre not yahut puan verip bir yerlere yerleştirirsek; eğitim ve yönetim boyutları gelişemez. Çocuklarımız ve gençlerimiz belki diploma alırlar, bilgi ve beceri sahibi olurlar ama o bilgileri ve becerileri, doğru amaçlar için kullanmalarını sağlayacak anlayış ve ahlak oluşamaz.

Sonuç olarak; eğitim hizmetlerinde, çok boyutlu bakışa ihtiyaç var. Elimizi çabuk tutmalıyız; gözümüzün nuru gönlümüzün süruru çocuklarımız, bizim olmayan denizlere doğru akıp gidiyorlar.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN