Bizim kültür ve medeniyet dünyamızda, helalleşmek; hayati derecede önemlidir. Çünkü, hesapların görüleceği mahşer günü ile ilgili olarak; Allah'ın bir şirki, bir de kul hakkını kesinlikle affetmeyeceğine iman edilir.
Helalleşmenin kapsama alanı, yakından uzağa doğru, ilişki ağı ile ölçülür. Anneler ve babalar; helallik alınması gerekenlerin en başında görülür.
Rahmetli babam vefat ettiğinde, ben yanında ve yakınında değildim. Acı haberi alır almaz, iki şeyi merak ettim.
Birincisi; son nefesinde kelime-i şehadet getirip, ahirete iman ile gitti mi? İkincisi; bana ve diğer aile bireylerine, hakkını helal etti mi?
Sorularımın cevaplarını arayıp bulduğumda, fevkalade memnun oldum. Hem kendim, hem annem ve kardeşlerim, hem de babam için; bir korku kapanından kurtuldum.
Şimdi ben, birkaç ay sonra altmış üç yaşıma gireceğim. Kim bilir, belki de; Resulullah'ın dünya hayatına veda ettiği yaşa varmadan, ansızın ölüp gideceğim.
Ecel kapımı çalmadan, eşimi ve çocuklarımı başucumda toplayıp; şehadetime şahit tutmak, haklarımı helal etmek ve onlardan da helallik almak istiyorum. Bir de vasiyette bulunup; yarım kalan işlerimi emanet etmeyi düşünüyorum.
Çünkü, ufukta; oldukça uzun ve ucu açık bir sefer var. Yerler, gökler ve içindekiler; eli değnek tutan, ayağı adım atan, yüreğinin derinliklerinde bazı değerleri yaşatan herkesi, dünya ve insanlık alemi için, yeni bir kıyama çağırıyorlar.
Ekinler ve nesiller ifsad edildi; evler ve köyler, şehirler ve ülkeler ateşe verildi. Huzur ve güven iklimi içinde yaşanması gereken İslam beldeleri; terörün ve iç savaşın şiddeti ve dehşeti yüzünden, nesillerin boğulduğu kan gölleri haline geldi.
Bu yetmiyormuş gibi, üç semavi dinin mensuplarını muzdarip edecek bir bombanın pimini çektiler. Milyonların üstüne odun attılar, gaz döktüler, çakmak çaktılar.
Kudüs, Mekke, Medine; şeytan üçgenin içinde kaldı. Bıçak kemiğe dayandı, yollara düşmek farz-ı ayn haline geldi.
Bütün dünyanın gözleri önünde; eceline susamış it, cami duvarına işiyor. Kalbimin giriş-çıkış kapıları zorlanıyor, ciğerimin nefes alış-veriş alanı daralıyor, damarlarım patır patır patlayacakmış gibi şişiyor.
Benim, ayağıma demirden çarık giyinip; istiklal ve istikbal yoluna düşmem lazım. Korku dağlarını tırmanıp aşmam, zulüm çöllerini çiğneyip geçmem lazım.
KUDÜS'E GİDEN YOL
Yıllardır, gönül coğrafyamızın her bir yanında; genelde Filistin'le, özelde Kudüs'le ilgili duygusal, tepkisel etkinlikler yapılıyor. Akın akın meydanlara çıkılıyor, çelik gibi yumruklar sıkılıyor, dalga dalga sloganlar atılıyor. Gel gör ki; zalimin duvarından bir taş düşmüyor. Mazlumun ahı da, ağlayışı da değişmiyor.
1987 Yılında, biz de Filistin için miting yapmış, protesto yürüyüşü düzenlemiştik. Mescid-i Aksa'nın maketi etrafında toplanıp; "Çölde açan çiçek gibi, uyanışın Filistinlim/Hakka erişecek gibi, direnişin Filistinlim" demiştik.
Ne çiçeğimiz yeşerdi, ne çabalarımız sonuç verdi. Adem ile Havva'dan, Tevrat ile Musa'dan, İncil ile İsa'dan, Kur'an ile Muhammed Mustafa'dan kardeş olan ümmetler; yeni bir kıyamet savaşının eşiğine geldi.
Şüphesiz, eylemlerimizle ve söylemlerimizle bir karşı duruş ortaya koymalıyız. Eğer başarabilirsek; bir ölüm-kalım savaşı ilan edip, kutsalımıza uzanan elleri ve kolları kırmalıyız.
Ancak, şunu da çok iyi bilmeliyiz ki; Kudüs'e, Mekke'ye, Medine'ye, giden yollar bizim evlerimizin, okullarımızın, camilerimizin, dergahlarımızın içinden geçiyor. Büyük olanın, gücü ve imkanı elinde tutanın verdiği adrese çıkıyor.
O halde, bir yandan bu günün hakkını vermeye çalışırken; öte yandan, yarınlara yatırım yapmalıyız. Yakından uzağa doğru, adım adım ilerleyerek, basamak basamak yükselerek; bir bilgilenme, bilinçlenme, daha fazla değer üretme, daha çok güç ve imkan devşirme seferberliği başlatmalıyız.
15 Temmuz 2016'da yaşadığımız hain darbe, işgal ve iç savaş girişimi; millet bazında, yeniden diriliş ve direniş ruhunu uyandırdı. Bu uyanış, hem yakın tehdidi ve tehlikeyi önledi; hem de gelecekteki mümkün ve muhtemel tehditlere, tehlikelere karşı toplumsal bilinç kazandırdı.
Yahudi lobisinin, ABD Başkanı'nın ağzından açıklattırdığı Kudüs'ü tek taraflı ve temelli işgal girişimi de; ümmet bazında, yeniden diriliş ve direniş ruhunun uyanmasına vesile yapılmalıdır. Kendi evlerimizden, okullarımızdan, camilerimizden, dergahlarımızdan başlanarak; gönül coğrafyamızın tamamında, kardeşlik bilgisini ve bilincini geliştirecek seferlere çıkılmalıdır.
Gelin uşaklar, helalleşelim. Kaybettiğimiz değerleri geri kazanmanın, kazandığımız değerleri iyi korumanın ve yeni değerler üreterek payidar olmanın peşine düşelim.