Önceki gün, Beyoğlu Öğretmenevi'nde; 76 yaşında bir "delikanlı" ile tanıştık. Genelde Türkiye'nin hal ve gidişi, özelde FETÖ elebaşı Gülen'in şaibeli geçmişi, daha özelde ise, kendisinin kesintisiz devam eden örgün ve yaygın eğitim hizmetleri hakkında konuştuk.
Yeni nesillere, "işte böyle" deyip işaret edebileceğimiz, örnek ve öncü bir kimliği, kişiliği vardı. Emeklisiyle, aktif görevlisiyle, bütün öğretmenler O'nun kadar azimli ve gayretli olsalar; inanıyorum ki, Türkiye, birkaç basamak birden atlardı.
Yakup Hoca'yı dinlerken; belli konularda, canlı tarih serüveni izlemiş gibi olduk. Bizde oluşturduğu aşkı, şevki, heyecanı; okuyucularımızla da paylaşma gereği duyduk.
HAREKETLİ, BEREKETLİ BİR HAYAT
Anlaşılan o ki; hep aktif ve verimli olmuş. "İki günü bir olan ziyandadır" deyip; sürekli mesafe almış.
Ankara İlahiyat'tan mezun olduktan sonra; 28 yıl, Kırklareli'nin Lüleburgaz ve Pınarhisar ilçelerinde öğretmenlik yapmış. Yetişmiş, yetiştirmiş; kendisine ve çevresine değer katmış.
Emekli olduktan sonra da, emsalleri kahve köşelerinde ölümü beklerken; O, hayatın içinde olmayı ve kalmayı tercih etmiş. İkinci baharın bağını ve bülbülünü besleyip; hoş kokulu gonca güller üretmiş.
Yabancı dillere ilgi duyup; Arapça, İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça öğrenmiş. Bu dillerin konuşulduğu ülkelere gidip, gerektiği kadar kalarak; doğal ortamında, pratiğini geliştirmiş.
Musikiye merak salıp; keman çalmayı, ney üflemeyi öğrenmiş. Bu yolla, alemin fısıltısını dinlemenin ve yoruldukça ruhunu dinlendirmenin sırrına ermiş.
Ayrıca, yıllardır; hem spor hem de ulaşım amacı ile bisiklete biniyor. Hatta 2008 yılında, gençlik döneminde tanıştığı bir Yahudi arkadaşını ziyaret etmek için; uzun ve yüksek atlamalı engelleri aşa aşa, Kırklareli'nden İsrail'e kadar bisiklette gittiği biliniyor.
Doğduğu ve doyduğu yerde; cemaatin ve cemiyetin içinde. Yıllardır, iyilik ve yardım faaliyetlerinin en başında.
TEK BAŞINA BİR EKOL
Yakup Hoca'nın asıl ilgi ve ihtisas alanı; öğrenci evleri. Yetişme çağındaki gençlere sunduğu destek hizmetleri.
Bu işe, 1968 yılında; çiçeği burnunda bir öğretmenken girmiş. Önce, uzun yıllar orta öğretim öğrencilerine hizmet vermiş; Kırklareli'ne üniversite açıldıktan sonra, yüksek öğretim çağındaki öğrencilere yönelmiş.
Vakıf, dernek, cemaat cinsinden bir kurumsal kimliği yok; fakat, tek başına bir ekol gibi. Güven ve istikrar içinde yürüttüğü hizmetler sayesinde; güçlü bir imajın ve itibarın sahibi.
Eski öğrencilerinden eğitimde, kültürde, sanatta, ticarette, siyasette, bürokraside iyi yerlere gelenler var. Dönüp hocalarına selam veriyor, hatır soruyor; hizmetlerini devam ettirebilmesi için, maddi ve manevi yönden destek oluyorlar.
Halen, 21 öğrenci evinde, 100'den fazla yerli ve yabancı üniversite öğrencisi hizmet alıyor. Onların, hem huzur ve güven içinde barınmalarını sağlıyor; hem de hayat yolunda ve yolculuğunda azmadan, sapmadan yürüyüp gitmeleri için gereken istikameti veriyor.
KONAKLAMALI KÜTÜPHANESİ VAR
Yakup Hoca'nın, 50 yılın birikimi, kaynak kitaplardan oluşan zengin bir kütüphanesi var. Öğrenciler, akademisyenler, araştırmacılar, yazarlar; istedikleri zaman gelip, istedikleri kadar çalışıyorlar.
Şehir dışından, yurt dışından gelenler; hiçbir süre sınırlaması olmaksızın, kütüphanenin misafirhanesinde konaklayabiliyor. Hatta, kendisine bir lokanta gösteriliyor; üç öğün, yemeğini orada yiyebiliyor.
Uzaktan gelenlerin, bir de "yolluk" hakkı varmış. Ekonomik durumu zayıf olanlar; kendilerini yurtlarına ve yuvalarına ulaştıracak kadar ödenek alıyorlarmış.
Böyle bir öğretmene, kim "emekli" diyebilir? O'nun sıfatı, olsa olsa "emektar" olabilir.
Her emekli emektar olsa, kim bilir ne kadar katma değer üretilir. Hücrelerine, dokularına, organlarına can gelir; ömürlerinin kalan kısmı iyice bereketlenir.