Devlet, millet, ümmet kardeşliği
Taş taşa yaslanmasa, duvar olmazdı; duvar duvara vermese, kale kurulmazdı. El eli yıkamasaydı, dünyada ey dost; gökler ağarmazdı, gönüller durulmazdı.
Birbirini korumak, kollamak, desteklemek, tamamlamak anlamına gelen bu kurgunun adı; kişiler ve kurumlar, ülkeler ve toplumlar arasında oluşan, gelişen kardeşliktir. Uzun zamanlar ve mekânlar içinde; dini, dili, tarihi, coğrafyayı, kültürü, medeniyeti, nesebi, cibilliyeti birlikte yaşayarak ve taşıyarak şekillenir.
Öylesine kuvvetli bir bağdır ki; kılıç ile kesilip koparılamaz. Yerin altından da üstünden de akıp giden, sızıp intikal eden su gibi; sınır bilmez, engel tanımaz.
Tarihin her döneminde, dünyanın her yerinde; insanlar, "kardeşlik" hukukunu korumuştur. Zaman zaman aralarında ihtilaf çıksa, pınarları ayrı aksa bile; son tahlilde, hepsi aynı derenin yahut denizin balığı olmuştur.
Çok sayıda atasözümüz, bu kadim gerçeğe işaret eder. Mesela, bunlardan biri; "kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş" der.
SACAYAĞININ ÜÇAYAĞI
Ülkeler ve toplumlar açısından; kardeşlik binasının üç temel direği var. Muhkem oluşu ve dengeli duruşu sağlayan sacayakları misali; birbirini destekler ve tamamlar.
Birinci ayağa, en geniş ifadesiyle "millet" denir. Temel kaynaklarımızdaki kullanışlara göre; genelde "din" veya "izlenen yol", özelde "doğuştan getirilen özellikler" yahut "fıtrat" anlamına gelir.
Ancak, modern zamanlarda; din bağından ve bağlamından uzaklaştırılmıştır. Batıda ortaya çıkan "nation" kelimesiyle eşleştirilerek; "soya dayalı sosyal yapı" halini almıştır.
İkinci ayakta, "devlet" yapılanması var. Muteber âlimler ve kaynaklar; "hâkimiyetin dönüşümlü olarak el değiştirmesi, siyasi gücün kurumlaşması ve sürdürülebilir olması" diye tarif ediyor, tanımlıyorlar.
Tarihin tanıklığına göre; devlet, her devirde, toplumlar için hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri haline gelmiştir. Ayrıca, insanların Allah'la ve tabiatla olan ilişkilerini de yansıtan "dünya görüşü" çerçevesi içinde şekillenmiştir.
Anlaşılacağı üzere; üçüncü ayakta "ümmet" algısı ve anlayışı yer alıyor. Genel için "din, inanç sistemi, yol, aynı dine inananlar"; bizim için, "Hz. Muhammed(sav)'in tebliğ ettiği İslam dinine mensup olanlar" anlamına geliyor.
Sonuç olarak; aynı milletten ya da ümmetten olan kardeş toplulukların, birden fazla devleti olabiliyor ve günümüzde de var. Ayrıca, bazıları; aynı milletten ve ümmetten olmayan devletlerin, toplumların hâkimiyeti altında yaşıyorlar.
KARDEŞLİK TÜRKÜSÜ
Geçtiğimiz yıllarda, Türk dünyasından ve İslam coğrafyasından bazı ülkelere; muhtelif vesilelerle ziyaretlerimiz olmuştu. Her seferinde, kardeşlik ateşimizin külleri savrulmuş; yeniden alev almıştı.
Duygularımızı satırlara, sayfalara aktarmış; şarkılar, türküler söylemiştik. Gidip dönüşlerimizde, derin bir ayrılık acısı hissetmiş; "yüreğimin bir parçası da orada kaldı" demiştik.
Şimdilerde, devlet-millet-ümmet bütünlüğü içinde; Azerbaycan için "kardeşlik türküsü" söylüyoruz. Yakınlığımızın derecesini, süzme bal gibi özet bir slogana dönüştürüp; "tek millet, iki devlet" diyoruz.
Bu algıyı ve anlayışı, aklımızın ve gönlümüzün en uzak sınırlarına kadar genişletip, öteki halkaları da dâhil ederek; bir "kardeşlik zinciri" oluşturmamız gerekiyor. Yaşadığımız asırda, "zamanın ruhu" bizden bunu bekliyor.
Türkiye'nin uyanış, diriliş, direniş mücadelesinin; dost ve kardeş ülkelere ve toplumlara da sirayet ettiğini görüyoruz. Biz dik durdukça, onların da bellerini doğrultmaya başladıklarına şahit oluyoruz.
Bugün dünyada; 7'si bağımsız, 15'i yarı bağımsız, 22 Türk devleti var. Başka devletlerin ve toplumların bünyesinde bulunanlarla birlikte; 216 milyonluk bir milleti oluşturuyorlar.
Ümmet penceresinden baktığımızda; 57 İslam ülkesi, diğer ülkelerde yaşayan Müslümanlarla birlikte, 1.6 milyarlık nüfusa ulaşıyor.
Safları sıklaştırıp, "aynı duvarın tuğlaları" haline gelmeliyiz. Azerbaycan için kurduğumuz cümlenin kapsama alanını genişletip; "22 devlet, tek millet; 57 devlet, tek ümmet" diyebilmeliyiz.
Şüphesiz, bu yolun ve yolculuğun büyük engelleri var. Ancak, cümle âlem biliyor ki; uzun ve yüksek atlamalı engelleri aşabilenler menzile varabiliyorlar, muzaffer olabiliyorlar.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yandaş gazete (28.09.2020)
- Toplumsal genlerimiz, geleneğimiz, geleceğimiz (24.09.2020)
- Sosyal ve siyasal hayatımızın rol modelleri (20.09.2020)
- Asalet, rezalet, cehalet (16.09.2020)
- Din düşmanlığının dışavurumu (13.09.2020)
- Okuldan başka her yerde çocuk ve genç var (06.09.2020)
- Hevâ mı, dâvâ mı? (04.09.2020)
- Kim ölür, kim kalır? (31.08.2020)