İyilik ve yardım ahlakı
Hemen her işin ya da hizmetin; hukuku, ahlakı, adabı var. Kişiler ve kurumlar, ülkeler ve toplumlar inandıkları değerlere ve doğrulara göre yaşamaya, yaşatmaya, iş yapmaya, hizmet etmeye çalışıyorlar.
Bu cümleden olmak üzere; "iyilik ve yardım" tanımı içine giren ameller ve tavırlar hakkında, bazı noktalara dikkat çekme gereği duyuyoruz. Çünkü kendi şahsımızda ve yakın çevremizde, adaba ve ahlaka aykırı olaylara, durumlara şahit oluyoruz.
Oysa, her işin ve işleyişin "meşru ve münasip" ölçülere uygun olması gerekiyor. Yapıp ettiklerimizin; hem usul, hem de esas açısından "helal dairesi" içinde kalması gerekiyor.
Öncelikle kişisel, kurumsal, toplumsal kimliğimizle sahip olduğumuz her şey; mülkün ve saltanatın gerçek sahibi olan Allah (CC) tarafından bize ikram edilmiş nimetlerdir, emanetlerdir. Her birinin; yaratılış, var ediliş amacına uygun olarak kullanılması, değerlendirilmesi, tasarruf edilmesi gerekir.
O bizim iyilik ve yardım yapmamızı, yaptırmamızı; kötülüğü ise, yapmamamızı ve yaptırmamamızı emrediyor. Kimlere ve nasıl yapmamız gerektiğinin; yolunu, yordamını gösteriyor.
Anneye, babaya, komşuya, akrabaya, dosta, arkadaşa, yetime, yoksula, yolcuya, borçluya, engelliye, hastaya, bir de kendilerini Allah (CC) yolunda fikren ve fiilen cihat etmeye adadıkları için ihtiyaçlarını karşılamakta zorlananlara; sosyal, psikolojik, fiziki, ekonomik olarak "iyilik ve yardım" yapacağız. Üstelik bu halimizi ve tavrımızı, "varlıkta da darlıkta da" kesintisiz devam ettirenlerden olacağız.
Ancak gücümüzle ve imkânımızla orantılı olmasına dikkat edeceğiz. Evimizin ve ailemizin ihtiyaçlarını da göz önünde bulunduracak; onları mağdur, mahrum ve muhtaç duruma düşürmemeye özen göstereceğiz.
Cimrilik de yapılmayacak, saçıp savurma yoluna da gidilmeyecek. Sadece Allah'ın (CC) rızası gözetilecek; iyilik ve yardım yapılan kimselerden, herhangi bir karşılık beklenmeyecek.
Peygamber (SAV) Efendimizin buyurduğu gibi; "sağ elin verdiğinden, sol elin haberdar olmaması" sağlanacak. İhtiyaç sahibi kimseleri rencide edecek, gönüllerine gölge düşürecek söz ve fiillerden uzak durulacak; övünme, reklam, gösteriş aracı yapılmayacak.
İyilikte yarışacağız, yardımlaşacağız; kötülükte yarışmayacak ve yardımlaşmayacağız. "Veren elin alan elden üstün olduğu" inancıyla hareket edecek "kötülüğü iyilikle savma" çerçevesinin dışına taşmayacağız.
Komşusu yahut akrabası açken, kendisi tok yatanlardan; başkaları can pazarında var oluş mücadelesi verirken, yumuşak minderler üzerinde keyif çatanlardan olmayacağız. Dünyanın öteki ucunda olsalar bile zalime karşı sus pus olup, mazluma karşı duyarsız kalmayacağız.
Bu arada, tedbirli durmamız ve dikkatli olmamız gereken bir durum var. Bazı kimseler; iyi niyeti istismar ediyor, fedakârlığı sömürüyor, merhameti maraza dönüştürüyorlar.
Yumuşak yanından yaklaşarak kandırmak, inandırmak profesyonel bir meslek haline geldi. Yakın ve uzak geçmişte farkında olunmadan yanlış kimselere iyilikler yapıldı, yanlış yerlere yardımlar edildi.
Özellikle meşhur olan, varlıklı olduğu bilinen yahut sanılan kişilere ve kurumlara; yoğun ve yaygın yardım talepleri geliyor. Yeteri kadar araştırma, soruşturma yapılmazsa; yanılarak yanlış yapanların oranı yükseliyor.
Zaman zaman; "ihtiyaç sahibine hayır demek" ile "istismarcının tezgâhına gelmek" arasında bocalıyoruz. Bakara suresi ayet 273'te yapılan tarifi, tanımı hatırlayıp; "yüzsüzlük edenler" ile "onurlarından dolayı hallerini belli etmeyenler ve yüzlerinden anlaşılması gerekenler" arasındaki farkı anlamaya, kavramaya çalışıyoruz.
Bu işin; biri "kişisel", diğeri "kurumsal" ölçekli iki çözümü olabilir. İnanç, ahlak, adap ilkelerine uygun bir sistematikle iyilik ve yardımlar güvenli olabilir, yerini bulabilir.
Kendi elimizle, dilimizle, halimizle, tavrımızla, bizzat, doğrudan doğruya ifa etmek istediğimiz iyilik ve yardımları; tanıdığımız, bildiğimiz, inandığımız, güvendiğimiz, halinden haberdar olduğumuz, aracısını güvenilir bulduğumuz kimselere yapabiliriz. Başkalarının aracılığıyla, dolaylı olarak yapacaklarımızı ise; yeteri kadar araştırıp soruşturduğumuz ve hassasiyetlerinden emin olduğumuz vakıflar, dernekler, iyilik ve yardım kuruluşları ile sınırlı tutabiliriz.
Sonuç olarak; Allah'ın (CC) bize verdiklerinden usulünce infak etmek, gerçek ihtiyaç sahiplerinin elinden tutmak, saçıp savurmadan cömertlik yapmak, iyiliği ve yardımı başa kakmamak, istismarcının çirkefine çanak tutmamak gibi sorumluluklarımız var. Yetişkinler, yapıp ettikleriyle; çocuklara ve gençlere örnek olacaklar.
Tüm işlerimizde ve işleyişlerimizde olduğu gibi iyilik ve yardım faaliyetlerimizi de "doğru tebliğ ve temsil" etmemiz gerekiyor. Ahlaka ve adaba uygun olan şeyler, muhabbeti; uygun olmayan şeyler, nefreti çekiyor.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yarım kalan işler tamamlanmak ister (19.09.2022)
- Hayatımızın hacamatı (14.09.2022)
- Şefkat ve merhamet yorgunluğu (08.09.2022)
- Kitapsız dünya (05.09.2022)
- Kalemin ucunu sivriltin (02.09.2022)
- Gönlümüze gölge düşüren şeyler (29.08.2022)
- Bukalemunlar, hermafroditler, münafıklar (18.08.2022)
- Bizi uyandıracak birileri olsun (13.08.2022)