Eğitimde cinsiyet ve cibilliyet meselesi
Âlemdeki tüm canlıların, cansızların "yaratılış amaçları" yahut "var ediliş sebepleri" vardır. Her biri oynayacakları rollere, yapacakları görevlere uygun özelliklerle donatılmışlardır.
Var edilişlerini sağlayan ana formüller ile varlıklarını devam ettirme süreçlerinde kullanılan ara formüllerin birbirleriyle "uyumlu" olmaları gerekir. Aksi takdirde, denge ve düzen bozulur; arkasından "kriz, anarşi, bunalım" gelir.
Sözlükler, ansiklopediler; yaratılıştan gelen temel, karakteristik özelliklere "fıtrat" yahut "cibilliyet" derler. Bunlardan birinin adı olan "cinsiyet" kavramını ise "erkek ile dişiyi ayırt ettiren özellikler" diye tarif ederler.
Var edilenlerin en üstünü, en şereflisi olan insan "kadın" ve "erkek" kimliğiyle, "iki ayrı cins" halinde yaratılmıştır. Akıl, ruh, beden yapıları bakımından yahut hücre, doku, organ, organizma kurguları açısından; dünya sahnesinde sergilenen hayat oyununda üstlenecekleri rollere uygun özelliklerle donatılmıştır.
Ana rahminden mezara kadar ayırt edici özelliklerin dikkate alınması, hesaba katılması gerekir. Bu noktadan hareketle hayatın bütün alanlarında ve konularında olduğu gibi eğitim safha ve süreçleri de "cinsiyet özellikleri" göz önünde bulundurularak düzenlenmelidir.
Bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda, özellikle ortaokul ve lise çağında; "kız okulları" da, "erkek okulları" da, "karma okullar" da vardı. Öğrenciler ya da velileri bu seçeneklerden birini "tercih" ediyorlardı.
28 Şubat sürecinin darbe yönetimi tarafından, toplum bazı şeylere icbar edildi. Hiçbir ilmî, ahlâkî ve hukuki gerekçesi olmaksızın; "karma eğitim" zorunlu hale getirildi.
Bir deli bir kuyuya bir taş attı; kırk akıllı çıkaramadı. Suçluları, sorumluları göçüp gittiler; attıkları kör düğümler, yerli yerinde kaldı.
Geçtiğimiz günlerde, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bir açıklama yaptı. Kız evlatlarımızın okullaşma sürecine dâhil edilmelerini üst düzeye çıkarmak için, "gerekirse kız okullarının da açılabileceğini" söyleyerek eski uygulamayı, yeniden hatırlattı.
Bunun üzerine, bazı çevreler, bir kaşık suda fırtınalar koparmaya kalkıştılar. Akil, makul kimseler ise içten içe kanayan yaranın üstünü açıp, tedavi etmenin yolunu-yöntemini konuştular ve tartıştılar.
İçinde çok sayıda araştırmacıların, yazarların, bilim adamlarının bulunduğu "Maarif Davamız" platformu; konuyu bütün boyutları ile ele alan bir "Karma Eğitim Çalıştayı" organize etti. Durum tespiti ile ilgili bilimsel verilerden ve çözüm teklifi ile ilgili uygulanabilir öngörülerden oluşan bir "sonuç raporu" hazırlayarak; hem ilgili kişileri ve kurumları, hem de kamuoyunu aydınlattı.
Raporda atıfta bulunulan bilimsel araştırmalarda ve saha çalışmalarında; çarpıcı sonuçlar elde edilmiş. Bunun farkına varan ülkeler ve toplumlar; "karma eğitim" uygulamasından, "ayrık eğitim" uygulamasına doğru yönelmiş.
Her şeyden önce, kız ve erkek öğrencilerin gelişim safha ve süreçleri, ilgi alanları ve konuları, zihinsel ve duygusal altyapıları, öğrenme sitilleri ve davranışa dönüştürme biçimleri arasında ciddi farklar var. Aynı anlayışa ve işleyişe tabi tutulduklarında, aynı sınıflarda ve okullarda okutulduklarında birbirlerini olumsuz yönde etkiliyor; eğitim ve öğretim başarılarını aşağı doğru düşürüyorlar.
Karma okullarda, kız öğrenciler; erkek hegemonyasına boyun eğmek zorunda kalıyor. Giderek artan sosyal, psikolojik, cinsel, fizyolojik taciz ve tecavüz olayları yaşanıyor; erken yaşta gayrımeşru ilişki kurmaya, evlilik dışı hamile kalmaya, çok yönlü eğitim mağduru olmaya kadar varıyor.
Avrupa'dan Amerika'ya, Asya'dan Uzak Doğu'ya kadar; dünyanın pek çok ülkesi ve toplumu, bazı tedbirler almak zorunda kaldı. Bir yandan, özellikle orta ve yükseköğretim düzeyinde, ayrık okulların sayısı artırılırken; öte yandan, başta cinsel taciz ve tecavüz olmak üzere, söz konusu sorunlarla ilgili özel birimler oluşturuldu.
Son yıllarda, karma eğitim; insanın "kadın" ve "erkek" kimliğini inkâr ve iğfal edip "cinsiyetsiz" ve "cibilliyetsiz" bir "mahlûk" haline getirmeye kalkışan sapkın zihniyet mensuplarının da işini kolaylaştırmaya başladı. LGBT seviciler okul öncesi eğitim kurumlarına kadar girdiler ve "ağaç kurdu" içimize işledi.
Biz kız çocuklarımızın kadın, oğlan çocuklarımızın erkek kimliğine uygun olarak yetişmelerini, yetiştirilmelerini istiyoruz. Siyaset, bürokrasi kadrolarından ve kurumlarından; isteyenin kız okuluna, isteyenin erkek okuluna, isteyenin karma okula gidebileceği yahut gönderebileceği şekilde "fırsat eşitliği" imkânı sağlamalarını bekliyoruz.
Eğitimin de "cinsiyeti ve cibilliyeti" olsun. Kimse fıtrat çizgisinin ve çerçevesinin dışına çıkmaya zorlanmasın; kuşlar karada, balıklar suda yuva kursun.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dinler ile dindarlar arasındaki mesafe (26.07.2023)
- Kaptanlar ve korsanlar (23.07.2023)
- Anahtar kardeşliği (18.07.2023)
- Özgürlüğün sırları ve sınırları (16.07.2023)
- Kalemin ucu Kudüs (13.07.2023)
- İnsanların yeraltı zenginlikleri (05.07.2023)
- Açlıktan ve tokluktan ölenlerin ortak noktası (02.07.2023)
- Gurbet duygusu ve kurbiyet kaygusu (27.06.2023)