Arama

Zekeriya Erdim
Temmuz 18, 2023
Anahtar kardeşliği
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Dostluk, arkadaşlık, akrabalık hukuku içinde bulunan insanlar; genellikle birbirlerine inanırlar, güvenirler. Bunun doğal sonuçlarından biri olarak ihtiyaç halinde evlerinin, iş yerlerinin, masalarının, kasalarının anahtarlarını emanet edebilirler.

İnsan ve toplum hayatında, "anahtar" kavramı ister istemez, "kilit" sistemini yahut geleneğini de hatırlatır. Değerli şeyleri saklamak, güven altında tutmak için "kilit"; kilitli kapıları ve kapakları açıp kapatmak için de "anahtar" kullanılır.

Suçluların, mahkûmların, esirlerin, kölelerin bileklerine takılan kelepçeler, boyunlarına geçirilen halkalar, ayaklarına bağlanan prangalar hep kilitlenir. Özgürlükleri kısıtlananlar yahut engellenenler; ya kilitli kapılar arkasındaki zindanlara kapatılır, ya sağlam kazıklara bağlanarak zincirlenir.

Korunmanın yahut kurtulmanın yolu, kilidi açıp kapatacak anahtara sahip olmak. Özgürlüğü, kapıları kilitleyerek korumak; esaretten, kilitleri açarak kurtulmak.

Filistin topraklarında, anahtarın bambaşka bir anlamı var. Özgürlük savaşçıları, bir "anahtar kardeşliği" süreci yaşıyorlar.

Eriha'nın girişinde, kocaman bir anahtar heykeli duruyor. Alıcı gözü ile bakıldığında; altında, "bir gün deneceğiz" yazısı okunuyor.

Tam karşısındaki mülteci kampının girişine de anahtar figürünü destekleyen, tamamlayan bir şey yapılmış. Geldikleri yerlere geri dönme bilincini taze tutmak için "burası geçici bir barınma yeri" yazısı yazılmış.

Bölgeye yaptığımız ziyaret ve incelemeler sırasında, anahtarın anlamını ve açılımını araştırdık. Acıklı bir hikâye dinledik; hayret, dehşet, üzüntü, mahcubiyet duygularını aynı anda ve iç içe yaşadık.

Filistin toprakları işgal edilip Avrupa'nın, Amerika'nın himayesinde "terör devleti" kurulduktan sonra; Müslüman köylerine ve mahallelerine, gece baskınları yapılmaya başlamış. Zulmün ve işkencenin her türlüsü reva görülerek; insanlar, yurtlarını-yuvalarını terk edip gitmeye zorlanmış.

Baskınlar uzayınca, kendilerine göre bazı yollar-yöntemler aramışlar. Geceleri, kapılarını kilitleyip dağlara çıkmaya; gündüzleri, evlerine dönüp hayatlarını devam ettirmeye başlamışlar.

Bir sabah geri döndüklerinde, görmüşler ki; evleri ve köyleri yakılmış, yıkılmış, yok olmuş. Ellerinde sadece, kapılarının anahtarları kalmış.

O günden sonra, o anahtarları; "özgürlük mücadelesinin sembolü" haline getirmişler. "Kutsal emanet" gibi korumuş, nesilden nesle intikal ettirmişler.

Bize rehberlik yapan ve anahtar kardeşliğinin varislerinden biri olan Yusuf Bey; babaannesinin ahir ömründe hafıza kaybına uğrayıp, hiç kimseyi tanımayacak ve hiçbir şeyi hatırlamayacak hale geldiğini söyledi. "Unutmadığı tek bir şey vardı. Yedi gün, yirmi dört saat; sandığında sakladığı anahtarı sayıklardı" dedi.

Eriha'nın girişindeki anahtar, işte bu ortak hafızanın hatırası olarak varmış. Rivayete göre, rahmetli Erbakan Hoca, anahtarı Milli Selamet Partisi'nin amblemi olarak tercih ederken; Filistin'in anahtar geleneğinden ilham almış.

Öte yandan, İsrail'de ikamet eden Yahudilerin de "tersinden simetri" sayılabilecek bir öyküleri var. Onlar da başka bir şeyi, babadan oğula miras bırakıyorlar.

Kendi yurtlarında, yuvalarında yaşıyor olsalar; huzur ve güven içinde, hayatlarına devam edebilirlerdi. Zillerine basıldığında, kapıları çalındığında; komşu, akraba, misafir geldi zannedebilirlerdi.

Başkalarının yurtlarını ve yuvalarını, zorla ellerinden aldıkları için; huzur ve güven içinde yatıp uyumaları mümkün olmuyormuş. "Bir gün asıl sahipleri gelebilirler, mallarını-mülklerini geri alabilirler, yakamıza yapışıp yaptıklarımızın hesabını sorabilirler" korkusu; onlara rahat olma imkânı vermiyormuş.

Onun için elleri tetikte, gözleri kapıda, kulakları seste, hep tedirgin duruyorlarmış. Kaçmak, göçmek zorunda kaldıklarında, nereye ve nasıl gidebileceklerini belirlemiş olarak; sandıklarında yahut sepetlerinde, "hazır pasaportlar" tutuyorlarmış.

Eskiden, Kudüs davasını Filistin halkının meselesi gibi görüyor ve gösteriyorlardı. Ancak, artık algı değişti; bu kutsal beldenin özgürlük aşkı, bütün İslam dünyasını sardı.

Filistinli Müslümanlar için anahtar, "özgür olmanın"; İsrailli Yahudiler için pasaport, "kaçıp kurtulmanın" alameti. Kudüs'ün esareti, bütün dünyanın esareti; Filistin'in sefaleti, bütün dünyanın sefaleti.

Kişisel, kurumsal, toplumsal sorumluluklarımızın arasında; üç kutsal mekândan biri olan Kudüs'ün esaretten kurtarılması da var. Anahtar kardeşleri; paslı zincirlerin kırılmasını, kilitli kapıların açılmasını bizden bekliyorlar.

Bu bilinci yaşamak ve yaşatmak için; hacca, umreye gider gibi Kudüs'e de gitmeliyiz. İnsanlık tarihinin en eski, en zengin kültür ve medeniyet merkezini; kavuşma özlemi içinde bulunduğumuz sevgili gibi ziyaret etmeliyiz.

Yetişme çağındaki çocuklar ve gençler için, Kudüs turları organize edilmeli. Mescit-i Aksanın hikâyesini, her Müslüman iyi bilmeli.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN