Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiş döneminde, küçük bir adada, sığ bir kıyıda karaya oturtulan devlet-millet gemimizin yakın geçmişte, genel olarak tamiri-bakımı yapıldı. Arkasından, yeniden suya indi yelkenlerini şişirip büyük okyanuslara doğru denize açıldı.
Hedefte gelecek zamanlara, "Türkiye Yüzyılı" damgasını vurmak var. Kaptan da tayfalar da onun için çabalıyor ve o istikamete doğru yol alıyorlar.
Ancak tehlikenin tamamen sona ermediğini bilmeliyiz. Önümüzde, arkamızda, sağımızda, solumuzda, içimizde, dışımızda bulunan ve tehdit oluşturmaya devam eden "korsan" yapıları görmeliyiz. Gemi su alıyorsa batma tehlikesi vardır. Tedbir olarak önce delikler tıkanır, sonra içeri dolan sular dışarı atılır.
Evimize, ambarımıza, kilerimize, eşya dolabımıza yılanlar, çıyanlar, akrepler, fareler giriyorsa; çaresini bulmamız gereken bir derdimiz var demektir. Bir yandan tuzak kurulması, ilaçlama yapılması; öte yandan, girdikleri deliklerin bulunup kapatılması gerekir.
Kış günlerinde, ısı kaybını önleyecek tedbirler alırız. Soğuk hava sızmalarını engellemek için kapı ve pencere doğramalarının ara boşluklarını, kumaş ya da sünger cinsinden malzemelerle kapatırız.
Sınır boylarında, düşman unsurların saldırı ve sızmalarına karşı güvenlik tedbirleri alınır. Tel örgüler çekilir, duvarlar yapılır, askerlere yedi gün yirmi dört saat nöbet yazılır.
Ordu ve emniyet birimleri, kurumları ihtiyaç halinde yurt içinde ve dışında güvenlik operasyonları yaparlar. Devlet ve millet varlığını tehdit eden terörist, ajan, provokatör unsurları ya etkisiz hale getirir ya derdest edip yakalarlar.
Bütün bunlar huzuru, güveni sağlamak ve sürdürmek içindir. Delikleri tıkayarak, aralıkları kapatarak, zararlı unsurları ayıklayarak hem bünye direncini artırmak, hem de kötüleri ve kötülükleri engellemek anlamına gelir.
Bu bağlamda siyaset, bürokrasi, özel sektör, sivil toplum kadrolarının ve kurumlarının yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Pirincin içindeki taşlar, dişlerimizi kırıyor; çiğneme çabamızı engelliyor, beslenme düzenimize zarar veriyor.
Kaptan, başka gemilerin yahut teknelerin kaptanları ile iş birliği yaparak büyük bir filo oluşturmaya çalışırken bazı tayfaların, bu süreci baltalayacak tavırlar içine girdiklerini görüyoruz. Yangına su döküp söndürmeye çalışanlarla birlikte benzin döküp büyütme çabası içine girenlerin de var olduğunu biliyoruz.
Bunların bünyeden atılması, ayıklanması gerekir. Tedavi edilmeyen hastalıklar ilerleyip bedeni zayıf düşürür. Allah korusun, ölüm bile getirir. Geçmiş dönemlerde, bazı ülkelerle yapılmış "uluslararası sözleşmeler" var. İçerikleri ve işleyişleri bakımından hep bizim aleyhimize sonuçlar doğuruyorlar.
Ya iptal edip uygulanmalarına son vermeli yahut güncelleyerek işimize yarar hale getirmeliyiz. Biz zayıfken güçlü tarafların dayatmaları ile kurulan ikili ilişkileri değiştirme, dönüştürme yoluna girmeliyiz.
Bir de yabancı misyon merkezlerinin uzantısı yahut taşeronu durumunda olan sivil toplum kuruluşlarına bakalım. Kamu kurumları ile yaptıkları sözleşmeler yahut protokoller sayesinde devletin ve milletin başına bela oluşlarını hatırlatalım. İyilik üniforması giymiş kötülük orduları gibiler. Her türlü ifsat eyleminin ve söyleminin içinde yer alan, hijyen eldiveni giymiş zehirli eller.
Gerekirse mevzuat değişikliği yapılarak ipleri kesilmeli, işleri bitirilmelidir. Yanlış işlere ve ilişkilere girenler sorgulanmalı, yargılanmalı adli makamlar nezdinde hesap vermelidir.
Bugün eskisinden daha etkin bir bilgi, haber, yorum, yönlendirme kanalları ve kaynakları haline gelen medya-iletişim mecralarının çoğu din, devlet, vatan, millet, kültür, medeniyet değerlerimize aykırı yayınlar yapıyorlar. Kişisel, kurumsal, toplumsal hayatımızı ifsat ediyor aklımızı, ruhumuzu, bedenimizi kirletiyor ve hatta zehirliyorlar.
Bu meydan, bu kadar başıboş ve sahipsiz bırakılmamalı. Özellikle yetişme çağındaki çocuklar ve gençler ahlakı bozan, erdemi çöpe atan, azgınlığın ve sapkınlığın yıldızını parlatan filmlerin, dizilerin oluşturduğu arenalara atılmamalı.
Belirli günlerde ve haftalarda yapılan anmalar, kutlamalar gözden geçirilmeli. İhmale ve istismara fırsat vermeyecek düzenlemeler yapılmalı istikameti belirleyecek, içeriği çerçeveleyecek kurallar getirilmeli.
Uzun sözün kısası; "Türkiye Yüzyılı" yürüyüşünün hız kazanması ve tez zamanda menziline ulaşması için, genel anlamda "mıntıka temizliği" yapma ihtiyacı var. Kamu, özel sektör, sivil toplum çevrelerinin tamamında hızlıca ve tepeden tırnağa kadar.
Bu hassasiyet, yeniden "temiz toplum" sürecine girmenin de zemini olur. İçeriden dışarıya doğru daha huzurlu ve güvenli bir düzen kurulur.
Ömrümüz, rızkımız, zamanımız, imkânımız bereketlenir. Kavli ve fiili dualarımızın önündeki engeller kalkar yerlerden ve göklerden, gücümüze güç katacak yardımlar yahut destekler gelir.
Zekeriya Erdim