Münferit gayretlerden müşterek hedeflere
Bilinçli hainler ya da düşmanlar dışındaki herkes; yaşadıkları ülkenin, toplumun, dünyanın, insanlık âleminin iyiliğini isterler. Kendi değerlerine ve doğrularına göre bir istikamet belirleyip; bugün dünden yarın bugünden daha iyi olma niyeti, gayreti gösterir ve gerekirse bazı bedelleri ödemeyi göze alarak bu amaç doğrultusunda mücadele ederler.
Sosyal ve siyasal mensubiyetleri farklı olsa bile; iyi günde ve kötü günde beraber olup, sevinci de kederi de paylaşırlar. Uzak iseler yakına gelir, dargın iseler barışırlar.
Zor işleri birlikte ve sırayla yapıp kolaylaştırmak için; "imece" uygulaması asırdan asıra, nesilden nesile aktarılarak yaşatılır. Düşene, şaşana, hayra ulaşmak yahut şerden uzaklaşmak için koşana el uzatılır.
Ancak, genellikle unutulan yahut ihmal edilen iki önemli meselenin var olduğunu biliyoruz. Bu zaaflardan birine ya da ikisine düşmüş olanların; yeteri kadar verimli ve başarılı olamayıp yarı yolda kaldıklarını görüyoruz.
Birincisi; kişisel, kurumsal, toplumsal anlamda "münferit" davranmak. Benzer niyetler ve gayretler içinde bulunan kişilerle, kurumlarla, ülkelerle, toplumlarla istişare ve iş birliği yapmamak; "müşterek" hedeflere ulaşma yolunda bir ve beraber olup "ortak tavır" almamak.
Bir başka ifadeyle; "ihtilaf" halinde olduğumuz alanları, konuları, olayları, durumları öne çıkarıp "ittifak" imkânlarını ve ihtimallerini perdelemek. Bu yüzden, tamamını elde edemediğimiz şeylerin bir kısmını yahut çoğunu da elde edememek.
İkincisi; benmerkezci bir tavır içine girip, dünyayı tek başımıza kurtarmaya kalkışmak. Nefsimizin ve şeytanın tezgâhına, tuzağına düşüp; aslında "dost" olabilecek kimselerle ve kesimlerle "düşman kardeşler" haline gelerek, körü körüne çatışmak.
Oysa bizim kültür ve medeniyet değerlerimiz; birlik, dirlik içinde olmamızı emreder. Ayetler, hadisler, atasözleri, vecizeler; özetin özeti olarak, "münferit gayretleri müşterek hedefler etrafında birleştirip bütünleştirmemizi" söyler.
Allah(cc), Âl-i İmran suresi ayet 103'te; "Ey iman edenler! Hepiniz birlikte, Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin" diyor. Aynı surenin, bir sonraki ayetinde ise; "İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun" diye devam ediyor.
Muteber hadis kitaplarında geçen bir rivayete göre, Peygamber(sav) Efendimizin; "Allah buyurdu ki; iki ortaktan biri diğerine hıyanet etmediği müddetçe üçüncü ortakları ben olurum, biri diğerine hıyanet ederse o zaman aralarından ayrılırım" dediği belirtilir. Bir başka rivayette ise; hicret sırasında bir mağaraya sığındıkları ve örümcek ağı ile kuş yuvası sayesinde müşriklerin onları bulamadıkları sırada Hz. Ebu Bekir'in "Bunlardan biri ayakucuna baksa bizi görürdü" diye mırıldandığı, Resul'ün de "Sen üçüncüleri Allah olan iki kişiyi ne zannediyorsun" şeklinde cevapladığı ifade edilir.
Demek ki iyi niyetlerle ve samimi gayretlerle bir araya gelenlere, Allah'ın yardım etme yahut destek olma vaadi vardır. Ayrılık, aykırılık içinde olanlar; bu nimetten, rahmetten, bereketten mahrum kalır.
Yaşanmışlıkların yansıması olan atasözlerimiz de birlik, beraberlik içinde olmayı telkin ederler. "Yalnız taşın duvar olmadığını" söyler, "Sürüden ayrılanı kurt kapar" derler.
"Bir elin nesi var, iki elin sesi var". El ele, dil dile, gönül gönle eklendiğinde; "Birlikten kuvvet doğar".
"Nerede birlik" varsa, şüphesiz "orada dirlik" de olur. "Değirmen iki taşla, muhabbet iki başla" kurulur, oluşturulur.
"El eli, eller de dönüp yüzü yıkar". Dostluk, kardeşlik denilen şey; "Pazara kadar değil, mezara kadar".
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, meseleyi iki mısrada ne güzel özetlemiş. "Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; / Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez" demiş.
Malcolm X'e göre; "Gücümüzü ve imkânımızı hırlaşmak için değil, birleşmek için kullanmalıyız". Martin Luther King'e göre ise; "Birlikte kardeşçe yaşamayı öğrenemezsek, birlikte aptallar gibi öleceğimizin farkında olmalıyız".
Yaşamak, başlı başına bir sanattır. Birlikte yaşamak ve dünyayı daha yaşanılır bir yer haline getirmek için yapılması gerekenleri birlikte yapmak; daha büyük bir sanat olarak tanımlanır.
Birileriyle yakınlığımızı belirtmek, karar ve kader birliği içinde olduğumuzu ifade etmek için; "Anca beraber, kanca beraber" deriz. Yalnızlığın, ancak ve ancak Yaratan'a yakıştığını biliriz.
Modern zamanlarda buna, "enerjiyi sinerjiye dönüştürmek" diyorlar. Belirli bir amaçla planlı bir iş birliği, güç birliği zemini oluşturanlar; alt alta yazılıp toplanan sabit değerleri, yan yana yazılıp çarpılan yahut karesi, küpü alınan stratejik değerlere dönüştürüyorlar.
Hayatın bütün alanlarında ve konularında, bunu başarabilmeliyiz. Münferit gayretlerimizi müşterek hedeflerimize yönlendirip; bir binanın taşları-duvarları, bir vücudun hücreleri-dokuları-organları haline gelmeliyiz.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Aileden topluma Roseto etkisi (29.01.2024)
- Dil de devlet, millet, vatan gibidir (26.01.2024)
- Kalkınmanın kök hücresi (22.01.2024)
- Herkese ve her şeye lazım olan bir şey (11.01.2024)
- Yeniden yazmalıyız (07.01.2024)
- Filistin direnişinin dünyaya mesajı (01.01.2024)
- Çare kapısının kilidi ve anahtarı (28.12.2023)
- Yeni bir “kuvâ-yı milliye” cephesi (18.12.2023)