Teknik ve elektronik aletlerin "doğru kullanma kılavuzu" gibi insan ve toplum hayatının da "doğru yaşama rehberi" var. Kitabına uygun davrananlar "sağlıklı, huzurlu, güvenli" bir çevre ve ortam oluşturmayı başarıyorlar.
İşin özü ve özeti "aslına uygun olma ve kalma" esasına dayanıyor. Yaratılış çizgisinin yahut çerçevesinin dışına çıkıldığında her anlamda "bozulma" yaşanıyor.
İnsanlık âleminin büyük çoğunluğu, "toplu intihar" yolunu seçti. Meşhur olan yanlışlar, unutulan doğruların önüne geçti. Ömür boyu kendi bozduğumuz şeyleri düzeltmeye çalışıyoruz. Dünyayı ve içindekileri önce "ifsat" ediyor sonra "ıslah" etmek için uğraşıyoruz.
Bu kısır döngü önce karakterimiz, sonra kaderimiz haline geliyor. Deva diye yapıp ettiklerimiz, en büyük derdimiz oluyor. Kişisel, kurumsal, toplumsal olarak genel gidişata uymayan istisnalar da var. Bilim adamlarının ilgisini çekiyor araştırma ve inceleme konusu oluyorlar. Bunlardan biri de Amerika'daki bir kasaba ve halkı imiş. Farkı fark edilmiş enine boyuna araştırılmış, incelenmiş.
İtalya'da bulunan Roseto Köyü'nün yoksul halkından bir kısmı, daha iyi şartlarda yaşama ümidiyle Amerika'ya gidip göçmen olmuşlar. Orada aynı isimle anılan bir kasaba kurmuşlar.
Birbirine yakın iki katlı evler yapılmış. Arka bahçeleri sebze, meyve yetiştirmek ve hayvan beslemek için ayırılmış. Kolay ulaşılabilecek noktalara okullar, ibadethaneler, parklar, sosyal tesisler, mezarlıklar oturtulmuş. Caddeler boyunca küçük dükkânlar, fırınlar, lokantalar, temel ihtiyaç maddelerini üreten atölyeler oluşturulmuş.
Kendi kendisine yetebilen küçük bir yerleşim yeri haline gelmiş. Yeni Roseto halkının hayatı, dış dünyadan bağımsız ve daha güzelmiş. Amerika'da yaygın olan suçlar, hastalıklar, intiharlar, bağımlılıklar, krizler, ahlaksızlıklar orada görülmüyormuş. İnsanlar sağlık, huzur, güven içinde uzun yaşıyor; ölümler, sadece yaşlılık sebebiyle oluyormuş.
Bu sonucu doğuran sebepleri, derinlemesine inceleyip araştırmışlar. Süreç tamamlandığında, bazı temel tespitler yapmışlar. Sosyal ilişkileri kuvvetliymiş, birbirleriyle bolca sohbet ediyorlarmış. Arka bahçelerinde güzel yemekler yapıp komşuları için ikram sofraları kuruyorlarmış.
Evlerde iki ya da üç kuşak birlikte yaşıyormuş. Herkes komşusuna, akrabasına, dostuna, arkadaşına düzenli ziyaretler yapıyormuş. Ailede ve toplumda sevgi, saygı, hoşgörü, iyilik, yardımlaşma üst düzeydeymiş. İman ve ibadet oranı yüksekmiş inancın bütünleştirici ve sakinleştirici etkisinden istifade edilirmiş.
Zenginler gösterişten ve şatafattan uzak bir hayat yaşıyor fakirlere bolca ve usulüne uygun olarak yardım ediyorlarmış. Aralarında koruyucu, kollayıcı, destekleyici, tamamlayıcı, yükseltici, yüceltici bir ilişki ve iş birliği anlayışı varmış.
Söz konusu küçük kasaba, doğru ve doğal yaşamanın iyi örneklerinden biri olmuş. Araştırmayı yapan bilim adamları tarafından, "Roseto etkisi" diye bir kavram oluşturulmuş.
Sayılıp sıralanan bu özellikler ve daha fazlası bizim dinimizin, dünya görüşümüzün değerler yelpazesi içinde bolca var. Nitekim uzmanlar doğal afetlerin açtığı yaraları kolay sarmamızda, ekonomik krizleri sosyal ve siyasal krizlere dönüştürmeden atlatmamızda, aile ve akrabalık bağlarının güçlü olmasının, iyilik ve yardım anlayışının yaygın olmasının büyük öneminin bulunduğunu söylüyorlar.
Türkiye bu konuda "örnek ülke" gösteriliyor. Devlet-millet bütünlüğü içinde diğer ülkelerden ve toplumlardan daha dirençli ve dayanıklı bir yapıya sahip olduğumuz söyleniyor.
Bu anlayış ve yaşayış biçimimizi dış dünyaya da taşıyoruz. Nerede mazlumlar, mağdurlar var ise oraya ilk biz ulaşıyoruz. Fıtrata uygun yaşama konusunda daha fazla hassasiyet göstersek, daha güçlü bir etki oluştururuz. Dünyayı daha yaşanılır bir yer haline getirmenin öncüsü oluruz.
Bilgi ve bilinç düzeyimizin yüksek olması hayatın bütün alanlarında ve konularında sorunları azaltır, maliyetleri düşürür. Bizi sağlık, huzur, güven iklimine götürür.
Rehberimiz yazılı vahiy Kur'an, yaşanmış vahiy Sünnet ve yaratılmış vahiy tabiattır. Okuyup anlarsak, benimseyip uygularsak; dosdoğru yaşama biçiminin sırlarını ve sınırlarını anlatır.
İşe evimizden ve ailemizden başlayabiliriz. Kendi hayatımızda yakaladığımız iyiliği ve güzelliği tebliğ ederek, temsil ederek topluma da taşıyabiliriz. Dünya ve insanlık âlemi için de araştırmaya, incelemeye değer bir örnek olur. Umulur ki insan eliyle insana yapılan kötülüklerin hepsi son bulur.
Zekeriya Erdim