VAV TV CANLI YAYIN
Zekeriya Erdim

Ana dili, din dili denklemi

Mart 18, 2025

Ocak 2025 itibariyle dünyada 8 milyarın üzerinde insanın yaşadığı söyleniyor. Öte yandan yeryüzünde 7 binden fazla yerel, ulusal, bölgesel, evrensel dilin konuşulduğu biliniyor.

Aslında, yaşamış ve yaşayacak tüm insanlar; Adem ile Havva'nın torunlarıdır. Bu noktadan bakıldığında, yer yüzünde var olan kavimlerin hepsi aynı dili konuşuyor olmalıdır.

Ancak insanlık ağacının "kökü bir, dalı gür" olmuş. Asırlar ve nesiller boyu, farklı farklı kavimler ve diler oluşmuş. Her dilin harfleri, heceleri, kelimeleri, kavramları var. Cümlelere, paragraflara, metinlere dönüşüp bir "anlam dünyası" oluşturuyorlar.

Dillerimizle birlikte, tenlerimiz ve hallerimiz de ayrışmış. Tarihin, coğrafyanın, iklimin, beslenme tarzının, yaşama biçiminin etkisiyle herkes kendi hayat hikayesinin götürdüğü yere ulaşmış.

Toplumlar olmuş, vatanlar edinmiş, devletler kurmuşuz. Her birimiz kendi kültür ve medeniyet değerlerimizi oluşturmuşuz.

İnsanların doğup büyüdükleri ülkelerin, toplumların diline "ana dili" deniyor. Dünya görüşlerinin, inanç ve ibadet sistemlerinin temelini oluşturan kutsal metinlerin dili ise "din dili" diye isimlendiriliyor.

Kur'an-ı Kerim'de bulunan ve konuyla ilgili olan ayetlerden anlaşıldığına göre "bütün peygamberler, emredildikleri şeyleri açıkça tebliğ edebilmeleri için, kendi kavmlerinin dilleri ile gönderilmiştir". Ancak zamanla başka kavimler de o dine girdikçe, vahyin dili "ortak din dili" haline gelmiştir.

Toplumlar ana dillerine göre tasnif edildiğinde, "millet" adını alır. Din diline göre tasnif edildiğinde ise "ümmet" olur.

Günlük hayatlarında, devlet ve toplum işlerinde birbirlerinden farklı ana diller ile konuşan, okuyan, yazan kimseler; inanç ve ibadetlerinde aynı din dilini kullanırlar. Böylece dinde bir oldukları gibi din dilinde de bir olurlar.

Mesela tahrif edilmiş İncil'in orijinal dili İbranice, sonradan yazılanları Grekçe'dir. Bu kitaba inanan ve emirleri doğrultusunda amel etmeye çalışan Hıristiyanların ana dilleri İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca, Yunanca, İtalyanca, Rusça, Süryanice gibi farklıdır, çeşitlidir ama aynı din dili ile ibadet edilir.

İslam toplumlarının kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'in orijinal dili Arapçadır. Bu kitaba inanıp emirleri doğrultusunda amel etmeye çalışan Müslümanların ana dilleri Türkçe, Arapça, Urduca, Farsça gibi farklıdır, çeşitlidir ama ibadetlerde aynı Kur'an dili kullanılır.

İmam Gazali; aklı göze, vahyi güneşe benzetiyor. Bu noktadan hareketle "akıl ancak vahyin aydınlattığı çerçevede hakikati görebilir" diyor.

Demek oluyor ki "din dili" dediğimiz şey, "vahiy dili" olarak da ifade edilebilir. İlk peygamber Hz. Adem'den son peygamber Hz.Muhammed'e kadar tüm Nebî'ler, Resul'ler; bu dili öğrenen ve öğreten muallimlerdir.

Her dil, tarihi süreç içinde bir kültür ve medeniyet müktesebatı oluşturur. Aklın gözü ile vahyin güneşini, hayatla buluşturur. Bizim ümmet müktesebatımız, "İslam Kültürü ve Medeniyeti" diye tanımlanmıştır. Millet müktesebatımız ise "Türk-İslam Kültürü ve Medeniyeti" adını almıştır.

Değerler dünyamızın temelinde; yaratılmış vahiy âlem, yazılı vahiy Kur'an, yaşanmış vahiy Sünnet var. Ciltler dolusu kitaplar, alanında âlim olmuş Müslümanların ömürlük emeklerinin sonuçları olarak bize yol göstermek için yazılmışlar.

Ancak asırlar boyu maruz kaldığımız kültür emperyalizmi sebebiyle ana dilimizde de din dilimizde de anlam ve alan daralması olmuş. Yeni nesiller, eskilerin yazdıklarını okuyup anlayamaz hale gelmiş.

Özellikle alfabe değişikliği ve beraberinde getirdikleri, büyük bir kırılmaya yol açmış. İnsanlar, kendi dillerine de dinlerine de yabancılaşmış.

Asırdan asıra, nesilden nesile; Osmanlı'dan Cumhuriyet'e, yeni Türkiye'nin ilk yıllarından bu günlerine geçişte kopukluk var. Bir millet düşünün ki çocukları, gençleri, hatta yetişkinleri, yaşlıları kendi milli marşlarını bile doğru okuyup anlayamıyorlar.

Ninnilerimize, şarkılarımıza, türkülerimize, marşlarımıza, ilahilerimize yabancı bir nesil. İçine sokulduğumuz kalıp, göğüs kafesimizde taşıyıp durduğumuz kalp bizim değil.

Yerinden sökülüp başka bir yere dikilmiş ağaç gibiyiz. Yeniden kök salıp filiz vermezsek zamanla kuruyup devrilebiliriz. Kök salıp sağlam durmanın yolu, ana dilini de din dilini de iyi bilmektir. Geçmişle gelecek arasında köprü kurup, kalıcı değerleri hayata hakim kılacak hale gelmektir.

Her ikisinin de geniş ve zengin bir tarihi, coğrafyası, kültürü, medeniyeti, anlam dünyası var. Yeni nesillerin; yeniden ibra, ihya ve inşa etmelerini bekliyorlar.

Kişisel, kurumsal, toplumsal, evrensel hayatımızın tüm safha ve süreçlerinde "ana dili-din dili" denklemini kurmalıyız. Hayata aktarıp hakikatin taşıyıcı unsurları haline getirebilmek için lafzına, manasına, maksadına vakıf olmalıyız.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.