İnsanlık tarihi; "hak" ile "batıl" ve "adalet" ile "zulüm" arasındaki savaşlardan oluşmuş. Rahman'ın orduları, kadroları, kurumları ile Şeytan'ın orduları, kadroları, kurumları; hayatın her cephesinde, hep karşı karşıya gelip vuruşmuş. Bu savaşın bir tarafında, "ilahi kökenli dinler" ile mensupları var. Diğer tarafını ise, "beşeri kökenli izimler" ve mensupları oluşturuyorlar.
Alemlerin ve içindekilerin rabbi olan Allah; insanlara-toplumlara rehberlik-önderlik yapmaları için, içlerinden birilerini seçip "elçi" olarak görevlendirmiş. Onlara yol göstermek için de "vahiy" göndermiş.Dünyanın düzeni, bu ilahi öğretilerle oluşturulmuş. Yaratılış, var oluş sırları; yaratılmışların en mükemmeli olan insanla buluşturulmuş.
Zamanla bazıları azmışlar, sapmışlar. Yoldan çıkmış, Yaratan'dan uzaklaşmış; Allah'tan başka ilahlara tapmışlar.
Peygamberlerin yerini filozoflar almış. Dünya, hakka yahut birbirlerine muhalefet eden batılların oluşturdukları "izimler çöplüğü" haline gelmiş. Bunların içinde modası geçip unutulanlar da yeni yetme olup itibar görenler de var. Allah'ın yerine kendilerini, dinin yerine ideolojilerini ikame etmeye çalışıyorlar. Son zamanlarda, "deizm" ile "ateizm" yeniden yaygınlaşıyor. Eş zamanlı olarak, "düalizm" de onların arkasından dört nala koşuyor.
Kaynağı tahrif edilmiş, uygulamaları arızalı hale getirilmiş Yahudiliğe ve Hıristiyanlığa, kaynağı sahih olmakla birlikte hayata aktarılma biçiminde aslına aykırı unsurlar bulunan İslamiyet'e ilave olarak; bir de bu akımlarla uğraşmak zorunda kalıyoruz. İnsanlığın temel sorunlarına çözüm üretemiyor, dünyayı huzurlu ve güvenli bir yer haline getirmenin yolunu bulamıyoruz.
Müslümanlar, tevhid dinini doğru temsil ve tebliğ edemiyorlar. Hıristiyanlar, Allah'a ortak koştukları ilave ilahlar ediniyorlar. Yahudiler ise, tüm dinlere ve mensuplarına karşı kas katı bir düşmanlık içindeler. Azgın ve sapkın ideolojilerini yeryüzüne hakim kılıp; kendilerini efendi, diğer insanları köle haline getirmenin peşindeler.
Bu manzara karşısında, yeni nesiller dinlere ve dindarlara sıcak bakamıyor. Beşeri engeller yüzünden, iman suyu gönül bahçelerine akamıyor. İşte o zaman, başka akımlar araya girme fırsatı buluyorlar. Kimileri bir yüce iradenin alemi ve içindekileri yaratıp kendi haline bıraktığına inanıp "deist" oluyor; kimileri de insanlık tarihi boyunca yayılan ve yaşanan tüm kutsalları toptan reddederek, "ateist" haline geliyorlar.
Bir de "düalizm" ikilemi yaşanıyor. İnsanlardan bazıları hem Allah'a iman ediyor, hem de başka ilahların buyruklarına boyun eğmek zorunda kalıyor. Bütün izimler, Batı kültür ve medeniyetinin ürettiği düşünce akımları yahut ideolojiler. Ortaya çıktıkları dönemlerde; insanlara ve toplumlara, fikri ve fiili çatışmadan başka bir şey getirmediler.
Giderek, varlık aleminin var oluş dengesini ve düzenini sağlayan temel değerler terk edildi. Yeryüzü, bir "küresel kaos" mekanı haline getirildi. Denenmedik yol, yöntem, model, sistem kalmadı. Hiç bir beşeri izim yahut ideoloji; kalıcı huzurun ve güvenin kaynağı olmadı.
Sorulara cevap verilemez, sorunlara çözüm üretilemez oldu. Külli iradenin oluşturduğu ilahi nizam bozuldu. Çare, çözüm; alemlerin ve içindekilerin "kullanma kılavuzu" olan ilahi öğretilere yönelmek. Yazılı vahiy Kur'an'ın kavli, yaşanmış vahiy Sünnet'in fiili, yaratılmış vahiy Tabiat'ın kevni ayetlerini bir bütün olarak okuyup öğrenmek.
Doğru ilmi sahih imana, sahih imanı salih amele, salih ameli sağlam duruşa dönüştürerek; "işte böyle" dedirtecek şekilde yaşamak. Hilesiz, hurdasız bir "temsil" ve "tebliğ" modeli oluşturarak; gökleri ve gönülleri aydınlatacak "hidayet" ışığını, dünyanın bütün karanlık ülkelerine ve bölgelerine taşımak.
Bunun için, Allah'a ve Resul'üne kulak verelim. Meramımızı, bir ayet ve bir hadis meali ile özetleyelim. Rabbimiz, Nisa suresi ayet 58'de; "Emanetleri mutlaka ehline verin, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmedin" diye emrediyor. Peygamber(sav) Efendimiz ise, güvenilir kaynaklarda geçen bir rivayette; "Emanetler ehil olmayanların eline geçerse, kıyameti bekleyin" diyor.
Canlarımız dahil, sahip olduğumuz her şey "emanet" hükmündedir. Kişilerin ve kurumların, ülkelerin ve toplumların, dünyanın ve insanlık aleminin bozuk düzeni; işler ehil ve güvenilir kimseler tarafından görüldüğü, adaletle hükmedilip herkesin hakkı verildiği taktirde düzelir.
O zaman sahte ilahların izimlerine ihtiyaç da kalmaz, itibar da olmaz. Hak gelince batıl zail olur; besmelenin belirleyici unsur haline geldiği yerde, şeytanın esamesi okunmaz.
Zekeriya Erdim