Ölümü öldürelim
Dünya da içindekiler de fanidir. Ölüm, çok karşılaştığımız ama az hatırladığımız ve zor alıştığımız gerçeklerden biridir. Onu unutmak, baki bildiğimiz ahiret alemini yok saymak olur. Ölçü kaçar, hayat dengesi ve düzeni temelden bozulur.
Algı arızası, misafirin kendisini ev sahibi zannetmesine benzer. Kapı dışarı edildiğinde hayal kırıklığına uğrar, yese düşer. Yapılması gereken, ölümü öldürmektir. Azraili, bizi gerçek sevgiliye götürecek iyilik meleği gibi görmektir.
Peygamber (SAV) Efendimiz'den sonraki Dört Halife'nin ikincisi olan Hz.Ömer (RA) en çok, "adil" olma özelliği ile bilinir. Hak ve hakikat yolundan ayrılmamak için daima ölümü hatırlama gereği duyduğu, bu amaçla bir adam tuttuğu rivayet edilir.
Her sabah kapısını çalıp, "Ölümü hatırla ya Ömer" dermiş. Arkasından, yaptığı işin ücretini alıp gidermiş. Bir sabah gene aynı şeyi yapmak için kapısını çalmış. "Artık senin hatırlatmana gerek yok, saçıma düşen aklar bunu yapıyorlar" mesajını alıp görevi bırakmış.
Ölümü unutanlar, dünya hayatının sonsuz olduğunu sanıyorlar. Ecel kapıyı çaldığında, ahiret yolculuğuna hazırlıksız yakalanıyorlar. Planlar, programlar genellikle kaderin sahibi hesaba katılmadan yapılıyor. "Ferman padişahınsa dağlar bizimdir" misali adımlar atılıyor.
Oysa alemlerin ve içindekilerin rabbi Allah'tır. Dağında da ovasında da istediğini istediği zaman öldürür, istediğini istediği kadar yaşatır. Bu durum, her fani için geçerlidir. Kul yetkisi ve sorumluluğu ile niyet edilmeli, gayret gösterilmeli; ancak, tüm işler ve işleyişler için, "inşallah" yahut "Allah izin verirse" şerhi düşülmelidir.
Gün gibi geçen ömrün ikindi vaktine erişmiş karı-kocanın, bir hayalleri vardı. Ahir zamanlarında, toprağa ve tabiata yakın bir ortamda yaşamak istiyorlardı. Şehrin dışında ama şehre yakın olmalıydı. Oğulları, kızları, gelinleri, damatları, giderek sayısı artan torunları kolayca gelip yanlarında kalmalıydı.
Doğal ortamda üretilmiş sebzelerle, meyvelerle, etlerle, sütlerle, yağlarla, yumurtalarla beslenmeliydiler. Dostlarını ve yakınlarını da misafir edebilecek şekilde düzenlemeliydiler.
Şehir merkezindeki dairelerini satıp, yakın bir köyden arsa aldılar. Genişçe bir ev yapmayı, sele serpe kullanabilecekleri kadar bahçe bırakmayı planladılar. Ayrıca, yakın zamanda umre seyahatine çıkacaklardı. İmanlarını tazelemiş, ruhlarını dinlendirmiş olacaklardı.
Bir de üçüncü torunlarının doğumu yakındı. Profesyonel işler, gönüllü hizmetler, tüm meşguliyetler; o gün geldiğinde, ilk defa anne olacak kızlarının yanında bulunabilecekleri şekilde ayarlandı.
Gel gör ki, kulun hesabı Allah'ın hesabına uymadı. Kaderin sahibi, onların takvimini geçerli saymadı. Hanımefendi, bir gece kalp krizi geçirdi. Hastaneye kaldırıldı, alelacele birkaç damarına müdahale edildi.
O can derdinde iken doğum gerçekleşti ama sevinç yerine keder getirdi. Yeni doğan bebeği, ölüm meleği alıp götürdü. Bütün hesaplar bozuldu, suya düştü. Tatlı hayaller, acı hatıralara dönüştü.
Birlikte Allah'a yöneldiler. "Ceza ise affet, imtihansa kolaylaştır" diye dua ettiler. Beyefendi, hüznünün bir kısmını mısralara yükledi. Yücelerin yücesine "arz-ı hal" eyleyip, "mühlet ver de ölümü öldürelim" dedi:
Bir gecenin seherinde, yuvamızda yangın çıktı; / Damarımda kan kurudu, yüreğimin yağı aktı.
Sam yelinin serpintisi, çiçeğimi soldurmuştu; / Azrailin ayak sesi, uykumuzdan kaldırmıştı.
Çaresizlik çıkmazında, kaygılarla hemhal olduk; / Yaratan'ın yardımıyla, yürünecek yolu bulduk.
Gün doğarken gelen haber, gölgelere nur indirdi; / Ümitleri tazeledi, gönüllere huzur verdi.
Arkasından gece çöktü, yere göğe hüzün ekti; / Yeni doğan yavrucağız, cennet kuşu olup gitti.
Anlaşılan bu imtihan, iki ayrı bölüm imiş; / Kazanması yaşamakmış, kaybetmesi ölüm imiş.
Avazımız, niyazımız, yücelerin yücesine; / Arz-ı hali aşıladık, kelamın her hecesine.
Hikayemiz yarım kaldı, ecel biraz geri dursun; / Rahman bize izin versin, dertlerimiz deva bulsun.
Dersimize çalışarak, davamızı sürdürelim; / Vuslat günü gelene dek, ölümü de öldürelim.
Zekeriya Erdim
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.