Plüton'un gezegen statüsünden çıkarılmasından sonra Güneş sisteminin en dış gezegeni Neptün oldu. Neptün'ün ardında başka bir gezegen olduğu iddiası, 19. yüzyıldan beri savunulsa da bu görüşü destekleyecek hiçbir bilimsel veri bulunmadığı için astronomi dünyasında fazla bir popülarite kazanmadı. Ancak bu durum 2016 yılının başında değişti. İki astronom Konstantin Batygin ve Michael E. Brown, Neptün'ün arkasında dokuzuncu bir gezegen olması gerektiğini iddia ettiler. Bu iki bilim insanının iddiasının en önemli gerekçesi, Neptün ötesinde bulunan Kuiper Kuşağı'ndaki cisimlerin olağan dışı yörünge hareketleriydi.
Kuiper Kuşağı, Neptün ötesinde Güneş sisteminin en dış katmanında yer alan, asteroidlerden oluşan devasa halkadır. Asteroid kuşağından 20 kere daha büyüktür. Bu bölgede bulunan altı cismin eliptik yörüngeleri, sekiz gezegenin yörüngesine göre 30 derece 'aşağıya doğru' eğik durumda. Batygin ve Brown'a göre bu cisimlerin ilginç yörüngeleri bu bölgede devasa bir gezegenin varlığı ile açıklanabilir. Bilgisayar kullanarak bu gezegenin olası yörüngesi ve büyüklüğü hesaplandı. Plüton'un gezegen sayıldığı yıllarda Güneş sisteminin onuncu gezegeni olmaya aday olduğu için bu hipotetik gezegen Roma sayı sisteminden esinlenerek X gezegeni ismi ile anıldığı için biz de bu ismi kullanacağız.
Hesaplara göre bu gizemli X gezegeni Dünya'nın 10 katı kütleye ve iki ila dört katı büyüklüğünde bir çapa sahip olmalıydı. Gezegenin yörüngesi epey büyük ve eliptik olmalıydı, öyle ki bu gezegenin Güneş etrafında bir turu ortalama 15 bin yıl almalıydı. Bu çalışmadan birkaç ay sonra X gezegeninin varlığı lehinde bir başka kanıt daha ortaya çıktı. Elizabeth Bailey'nin yardımı ile Caltech'teki astronomi grubu çok ilginç bir bulgu ortaya attı.
Güneş sisteminin en büyük gizemlerinden biri, Güneş'in kendi etrafında döndüğü eksenin onun etrafında dönen sekiz gezegenin yörüngesinin oluşturduğu düzleme göre hafifçe eğik olduğudur. Güneş'in ekvatoru, sekiz gezegenin yörüngelerinin bulunduğu düzlemle 6 derecelik bir açı yapar. Normal şartlar altında bunun 0 derece olması beklenirdi. Neden böyle bir açı olduğu çözülememiş bir gizem. X gezegeninin varlığı ise bu gizemi çözme potansiyeline sahip. Bu gezegen çok büyük olasılıkla sonradan Güneş sistemine girdi ve gezegenleri gerçek düzlemlerinden dışarı çıkardı. Bu da söz konusu gizemi açıklayabilir. Bu açıklama da X gezegenine inanmak için bize ek bir gerekçe sunuyor. Ayrıca söz konusu grubun çalışmasına göre X gezegeninin varlığı, Kuiper Kuşağı'ndaki nesnelerin neden Güneş sistemindeki diğer cisimlere göre yörüngelerinde ters yönde hareket ettiklerini de açıklayabilir.
X gezegeninin muhtemel yörüngesi hesaplanmasına rağmen iki yıldır ne yazık ki hâlâ gözlemlenemedi. Bunun nedeni, gezegenin Güneş'ten çok uzak olması. Gezegen o kadar uzak ki Güneş'ten çok az ışık alıyor ve dolayısıyla uzaya çok az ışık yansıtıyor. Bu da gezegenin teleskoplar tarafından görünememesine yol açıyor. Ancak bilim insanları gezegenin radyo dalgaları yayıyor olabileceği kanaatinde. Bundan dolayı büyük patlamadan arta kalan ışınımı tespit eden uydular, bu dalgaları tespit etmeye çalışacak. Söz konusu dalgalar tespit edilirse, yıllar sonra Güneş sistemimizde yeni bir gezegen tespit etmiş olacağız.
BİLİM TARİHİNDEN NOTLAR
KİMYANIN BABASININ HAZİN SONU
Antoine-Laurent de Lavoisier (1743-1794) modern kimyanın babası olarak bilinen Fransız kimyacıdır. Yanmanın oksijenle ilgili olduğunu fark etmiş, oksijen ve hidrojene ismini vermiş, silikonu öngörmüş ve kükürdün element olduğunu keşfetmiştir. Lavoisier'in bilime en önemli katkılarından biri kimyasal süreçler sırasında kütlenin korunduğunu göstermesidir. Lavoisier bütün bu başarılarına rağmen hayatını talihsiz bir şekilde kaybetmiştir.
Fransız Devrimi'nden sonra mahkemeye çıkarılan Lavoisier, devrim karşıtı aristokratlara yakın olmak ve vergi toplamada yolsuzluk suçundan suçlu bulunmuş ve giyotinle ölüme mahkûm edilmiştir. Bu karara itiraz edenlere yargıç: "Fransa'nın bilim insanlarına ve kimyacılara ihtiyacı yoktur" cevabını vermiştir. Lavoisier daha 50 yaşındayken idam edilmişti. Bir buçuk yıl sonra eşyaları eşine teslim edildiğinde Fransa, Lavoisier'in suçsuz olduğunu kabul etmişti. Yaklaşık bir asır sonra Lavoisier'in Paris'te heykeli dikilecekti. Daha sonra heykelin yüzünün aslında Lavoisier'e değil, bilimler akademisi sekreteri Marquis de Condorcet'e ait olduğu anlaşılacaktı.
ŞEHRİN BÜYÜKLÜĞÜ MUTLULUĞU ETKİLİYOR
McGill Üniversitesi ve Vancouver Ekonomi Okulu'ndan mutluluk üzerine araştırma yapan bir ekip, Kanada'daki nüfusun refah düzeyi üzerine bir çalışma raporu yayınladı. Ulusal düzeyde yürütülen anket çalışmalarında toplanan 400 bin yanıt, ülkenin tüm coğrafyasını temsil eden 1.200'den fazla topluluğun refah düzeyini belirlemede kullanıldı. Toplum düzeyinde mutlulukla ilişkilendirilen faktörlerin neler olduğunu tespit için, Kanada'daki nüfus sayımından elde edilen rakamların yanı sıra, diğer anket verileriyle de çapraz referanslama yapıldı. Başlıca bulgular, nüfus yoğunluğu ve mutluluk arasında çarpıcı bir ilişkinin olduğunu gözler önüne serdi. Araştırmacılar, 1,125 topluluğu ortalama mutluluk oranına göre sıraladıklarında, yüzde 20'lik orandaki en mutsuz kesimin nüfus yoğunluğunun, en mutlu yüzde 20'lik kesime göre tam sekiz kat daha fazla olduğunu gördüler. Sonuçlar, kentsel bölgelerde yaşayanların daha az mutlu olduklarını gösteriyordu. Ayrıca, en düşük mutluluk oranına sahip topluluklarla kıyaslandığında, en yüksek mutluluk oranına sahip topluluklarda ibadethaneye gitme oranının daha yüksek olduğunu, ve içinde bulundukları topluluklarda aidiyet duygusunun daha gelişmiş olduğunu gözlemlediler.