Mahmut Celalettin Ökten kimdir?
Soylu bir ailenin ferdi olarak 1882'de Trabzon'da doğmuş, sekiz yaşına kadar orada büyümüş, kalan hayatına İstanbul'da devam etmiştir. Erken yaşta yetim ve öksüz kalmasıyla da zorluklar çekmiştir. Çocukluğunda özellikle geleneksel çevreden sağlıklı bir dini eğitim alan Celalettin, aynı zamanda modern okulların sağladığı imkânları da sonuna kadar kullanarak ileride kurucusu olacağı İmam Hatip Okullarını kendisi tecrübe etmiştir. Çarşı Camii'nde imam olarak çalışmaya başlayan önce Darülmuallimîn-i Âliye ardından Edebiyat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı'ndan mezun olmuştur Dârülfununda hocaları Babanzâde Ahmed Naim, İzmirli İsmâil Hakkı ve Mehmed Âkif beylerin yakın ilgi ve sevgilerine mazhar oldu. Böylece merak ettiği dini eğitimlerde ileri düzeyde örgün eğitim almıştır. Memleketin farklı yerlerinde Türkçe ve Arapça muallimliğiyle başladığı meslek hayatı vefatına kadar durmadan devam etmiştir.
1910'da tahsil için İstanbul'a geldiyse de bu siyasi değişim sebebiyle gerçekleşmemiştir. Bu tarihten sonra İstanbul Sultanisi, Üsküdar Rüştiyesi, Vefa, Gelenbevî ve Kabataş Sultanisi gibi İstanbul'un saygın okullarında hocalık yapan Celal Bey, 1947'de emekli olmuştur.
Bu tarihten sonra Türkiye'de din eğitimi alanında önemli değişimler başlamış ve ilk defa İmam ve Hatip kurslarının açılmasına izin verilmiştir. Bu kuruma müdür tayin edilen Celal Bey, üç sene sonra da İstanbul İmam Hatip Okulu'nun kurucu müdürü olmuş, 1959'da İmam Hatiplilerin üniversite eğitimi için düşünülen Yüksek İslam Enstitülerinin kurulmasında ve eğitiminde büyük emeği geçmiştir.
İMAM HATİP OKULLARININ EFSANEVİ ÖNDERLERDEN BİRİ
İmam Hatip Okulları açılırken, programlarından okutulacak kitaplara ve burada görev yapacak öğretmenlerin niteliklerine varıncaya kadar detaylı çalışmalar yapan Celal Bey, siyasi atmosferin sağladığı imkânlar çerçevesinde dini eğitimin yaygınlaşmasına hizmet etmiştir. Ona talebelik etmiş olanların anlatımına göre Celal Ökten ciddi, samimi, adâb-ı muaşeret kurallarını önemseyen, asla kibirlilik emaresi göstermeyen, her şeyden önce mesleğini tutkuyla icra eden, mesleki konularda yetkin, çevresindekilerle daima iyi geçinmeye özen gösteren, yenilikler karşısında açık kapılı biri olarak temayüz etmiştir. Talebelerine adlarıyla hitap etme, onları koruma ve kollama, hatta yeri gelince onlardan özür dileme, mezuniyetlerinden sonra da onlarla iletişimini devam ettirme gibi davranışlarıyla bir eğitimcide olması gereken hasletleri fazlasıyla taşıyan biri olarak hatırlanmıştır. Bu vasıflarıyla o özellikle İmam Hatip Okulları mensuplarının efsanevi önderlerinden biri olmuştur.
Türkiye'nin dinî, ilmî, kültürel ve sosyal hayatında önemli yeri olan imam hatip okullarının kurulması fikrinin ilk sahibi ve ilk program yapımcılarından biri olması dolayısıyla Celâl Hoca'nın bu okulların tarihinde çok önemli ve unutulmaz bir yeri vardır.
EĞİTİMCİLER İÇİN ÖRNEK DAVRANIŞLAR
"Celal Hoca" olarak anılan Ökten'in muallimliği kutsal bir meslek olarak gördüğü, daima dersine hazırlanarak girdiği, konunun iyi anlaşılması için elindeki bütün imkânları seferber ettiği aktarılmaktadır. Bunun yanında bütün dikkatini dersine vermesi, talebelerinin düşüncelerine değer vermesi, kimseyi rencide etmeyecek biçimde değişik ödül ve ceza mekanizmalarına başvurması, adil bir değerlendirme yapması ve en önemlisi de Türkçe kullanıma azami itina göstermesi eğitimciler için örnek davranışlar olmuştur.
Arap edebiyatı bilgisiyle tanınan Celal Hoca, Arapça, Farsça, Fransızca biliyordu. İslami ilimler yanında Batı kültürünü de yakından inceleyen Celal Hoca, bütün ilmi hayatı boyunca tahkik metodunu uyguladı. Okullardaki resmi derslerinin yanında Beyazıt'ta evinin yakınındaki Soğanağa Camii'nde cumartesi günleri altı yıl süreyle İhyâü ulûmi'd-dîn okuttu.
Cumhuriyet Türkiyesinin ilk yıllarında Celal Hoca, birçok din âlimi ve muhafazakâr münevverin bir köşeye çekilmesine rağmen, her zaman ve her şartta yapılabilecek işler olduğunu düşünen iyimser kişiler arasında yer aldı.
BAŞARILI HİZMETLER GERÇEKLEŞTİRDİ
Gayretli, aynı zamanda sabırlı ve kanaatkâr bir anlayışla eski kültürün yeni nesle aktarılmasında başarılı hizmetler gerçekleştirdi. Günümüz insanının tasavvur edemeyeceği kadar sade bir hayat yaşadı. Ona göre hayat, meşru sınırlar çerçevesinde, güzel insanlarla güzel mekânlarda geçirilen güzel zamanlardır. Çevresindeki içten muhabbet ve saygı kuşağı ölümüne kadar devam ettiği için Celal Hoca yaşlılığın terk edilmişliğini hiç tatmadı.
Celal Hoca'nın, tabiatındaki aşırı titizlik ve müşkülpesentlik, okuduğu ve yazdığı her kelime üzerinde duruşu gibi sebeplerle bazı makaleleri dışında yayımlanmış herhangi bir eseri bulunmaz.
Doğu ve Batı kaynaklarından tercüme ederek derlediği sarf, nahiv, edebiyat, kelâm, İslâm felsefesi, felsefe ve ahlâka dair kitap ve makaleleri 100 kadar defter tutar.
İslâmî ilimlerde modern metodoloji ve sosyolojinin uygulanmasını arzu eden, klasik kelâmın, çağımız insanının ve İslâm dünyasının ihtiyacını karşılayacak yeni ilm-i kelâm haline getirilmesini gerekli gören Celâl Hoca'nın bu gaye ile hazırladığı tamamlanmamış bazı çalışmaları da bulunmaktadır. 1000 cildi aşkın eserden oluşan kitaplığını Süleymaniye Kütüphanesi'ne bağışlamıştır.