"Denizlerin dibinden, kuşların yuvalarından, haşerelerin deliklerinden türlü dillerle ve farklı lügatlerle ve değişik ihtiyaçlarla nida edilen sensin."
Dua ibadetin özüdür. Bu itibarla dua ibadetlerin özü olduğu kadar bütün ibadetler bir münacat, talep, iltica anlamıyla birlikte duada toplanır. Bu durumda müminlerin hayatında namaz, oruç, zekat, hac gibi bütün ibadetler bir dua haline gelerek Allah ve insan ilişkisini tahkim eder. Haddi zatında dua daha çok talep olarak zihne gelir; biz Allah'tan talep ederiz, ihtiyaçlarımızı O'ndan isteriz, O'na sığınırız vs. Bu yaklaşım doğru olmakla birlikte eksiktir. Doğrudur, çünkü duada talepler önemli bir yer tutar. Eksiktir çünkü duada talep onun bir bölümünü teşkil eder. Duanın esas kısmı ise nida kısmıdır: yani Allah'a hitap etmek, O'nu dönmek ve O'na yönelmek duayı dua kılan kısımdır. Bu nedenle muhakkik sufiler bu meseleyi ele alırken dikkatlerini daha çok nida bahsine vererek duayı zikre dönüştürmüşlerdir: Allah'ı dua etmek içinde O'nu zikretmek olduğu için hoştur. Bunun birkaç nedeni vardır: Birincisi 'Allah'tan istemek' iyi bir davranış olsa bile istenilene de bakmak gerekir: Biz insanlar neyi isteriz? Haddi zatında istediklerimiz zaten bize verilenlerdir. Biz onların bazen daha iyisini bazen fazlasını bazen de sürekli olmasını isteriz. Muhakkik sufiler duada istemenin verileni fark etmemek anlamına gelebileceğini düşünerek talebi dikkatle zikretmişlerdir. Allah bana ne vermedi ki onu isteyeyim? İkinci mesele ise talepte dile gelenleri gerçek bir dindar bir kenara bırakarak hakiki arzulara varmak ister. Makam, mevki, para, dünyalık hazlar vs. Dindarlık böyle geçici hazların anlamsızlığına karşı istiğna haliyle hakiki aleme yönelmektir. Bu durumda aşmamız ve müstağni kalmamız gerekeni talebin anlamı ne olabilir? Peki o zaman niye sürekli bir şey isterler: Gerçek dindarlar duada taleplerini zikrederken başka bir iş yaparlar. Onlar hali hazırda kendilerine gelen nimetleri sayarak Allah'ın fiillerini ve sonsuz nimetleri zikretmiş olurlar. 'Ver' diye istedikleri zaten verdikleridir. Onlar 'Allah'ım bana şifa ver' dediklerinde verilen şifanın ilahi isimden kaynaklandığını idrak etmek veya bunu unutmamak üzere talep ederler. 'Bana rızık ver' dediklerinde, zaten ilahi isimden kendilerine ulaşan rızkın O'ndan geldiğini unutmamak üzere bunu söylerler. O zaman gerçek dindarların dilinde talep bir meydan okuma anlamına gelir: ben yapmadım, bir nedenle var olmadı, her şey ilahi isimlerden bana ulaştı. Duanın ana fikri nedensellik bağını aşarak kevn ve fesat aleminde olan-olmuş ve olacak hadiseleri Allah'a irca etmek demektir. Bu nedenle Hz. Peygamber 'ayakkabınızı bağlarken yardım isteyin' dedi; çünkü ayakkabıyı koruyacak ve işlevsel kılacak olan onun bağları değil, Allah'tır.
Bu meyanda üzerinde çalıştığım kitaplardan birisinde Veys el-Karani'ye nispet edilen bir dua metni ile karşılaştım. Bir duanın nasıl derin bir dini hayattan neşet ettiğini gösteren örnek olmak üzere paylaşmak istedim:
Rahman Rahim Allah adıyla
Allah'ım! Sen ölümsüz Hay'sın. Yenilmez galip, batılı olmayan sadık, kuşkuya kapılmayan gören, şekke düşmeyen duyan, ezilmeyen kahredici, tükenmeyen ebedi, uzak olmayan yakın, gaib olmayan şahit, değişmeyen ilah, zulme uğramayan bağışlayan, yedirilmeyen es-Samed, uyumayan Kayyum'sun. Sen Allah'ım! Reddetmeyen icabet edici, yükümlü kılınmayan el-Cabbar, bilinmeyen Alim, zaafı olmayan kavi, öfkelenmeyen Halim, sözünü bozmayan vefalı, zulmetmeyen adil, muhtaç olmayan Gani, zulmetmeyen Halim, kahredilmeyen engelleyen (mani), inkar olunmayan Maruf'sun. Sen istemeyen veren, zayi etmeyen Seri, cimri olmayan cömert, zelil olmayan Azizsin. Allah'ım Sen meçhul olmayan alim, gafil olmayan hafız, gafleti olmayan kaim, gecikmesi olmayan Mucib, fani olmayan daim, yok olmayan baki, ikisi olmayan bir, didişeni olmayan muktedirsin. Ey kerim, ey Cevad, ikram sahibi! Ey yakın icabet eden Müteal, ey celil-cemil, Selam, ey Mümin, ey Müheymin, ey Aziz, ey Cabbar, ey Mütekebbir. Ey zahir, temiz, tertemiz! Ey Kahir, Kadir, Muktedir, ey Aziz, ey izzet veren! Ey her derin kuyudan ve dağların zirvesinden nida eden! Denizlerin ortasından, kuşların yuvalarından haşere deliklerinden türlü dillerle farklı lügatlerle ve değişik ihtiyaçlarla nida eden sensin. Hiçbir şey ötekinden seni alıkoyamaz, hiçbir durum seni meşgul etmez. Zamanlar sende başkalaşmaz, mekanlar seni ihata edemez. Ne uyku ne dalgınlık alabilir seni.
Allah'ım! Bize işlerimiz arasından zorluğundan korktuğumuz işleri kolaylaştır. Bizi üzeceğinden endişe ettiğimiz işleri bize asan eyle. Senden başka ilah yok, münezzeh olan sensin. Senin hamdini tespih ederim, senden başka ilah yok. Celal ve ikram sahibi sensin. Ey gökleri ve yeri örneksiz yaratan! Sadece senden ister, sadece sena rağbet ederim. Senden başkasına yönelmem. Korkanlara verdiğin emanı ve zülumden sığınanların ilticasını senden isterim. Ey hayırları fetheden, ey kötülükleri mahveden, iyilikleri yazan, dereceleri yükselten, hayırları kabul eden! Bütün isimlerinin en faziletlisi ve en yücesi ve ibadetlere en layık olan ve (beni) necata taşıyacak olan ismin adına senden isterim. Ey Allah, ey Allah, ey Allah! Ey Rahman, ey Rahim: Esma-i hüsna adına senden isterim, yüce sıfatlarınla senden isterim, sayısız nimetin adına senden isterim. İsimlerinin en keremlisi, sana en sevimli geleni, senin nezdinde menzil bakımından en şerefli olan isminle senden isterim. Senin nezdinde en yakını ve icabet edişin bakımından en süratle icabet ettiğini isim ile senden isterim. Gizli-saklı yüce güzel ve sevdiğin ve sana dua edilmesinden razı olduğun yüce isminle senden isterim. Öyle bir isim ki, ondan dolayı icabet eder, isteyeni mahrum bırakmazsın. Sana ait olup yaratıklarından kimseye bildirmediğin isimlerinle senden isterim. Senden talep eden, senden umut edenlerin hakkı için! Sana tazarru eden, korkarak sana yalvaran ve karada, denizde, dağda ve sahilde sana ibadet eden herkesin hakkı için senden isterim. Hürmetli kıldığın kimsenin duasıyla dua ederim sana. O helakı görmüş, gücü azalmış kimsedir. Amelinden hiçbir şeye güvenmez, senden başka ameli veya günahları için bağışlayan kimse tanımaz. Senden başka yardım istenilecek kimseyi bilmez. O itiraf ederek sana koşar. Sana ibadet etmekten üşenmez, kibirlenmez.
Allah'ım! Senden dilerim. Sen kendisinden başla ilah olmayan tek ilahsın. Sen Hannan ve Mennan'sın, gökleri ve yeri yaratan, celal ve ikram sahibi sensin. Gaybı ve şehadeti bilen, Rahman ve Rahim olan sensin. Sen Rab ben kulum. Sen Malik ben köleyim. Sen Gani ve ben fakirim. Sen Hay ben ölümlüyüm. Sen Baki ve ben faniyim. Sen Muhsin ben günahkar, sen Gafur ben asiyim. Sen Rahim, ben hatalı olanım. Sen yaratan ben yaratılmış, sen Kavi ben zayıf, sen veren ben isteyen, sen Emin ben korkanım, sen Rızık veren ben rızıklananım. Sen Hak'sın: Nice günahkar var ki onları bağışladın. Nice suç işleyen var ki onların suçunu sildin. Beni de bağışla, suçlarımı sil. Ey rahmetli olanların en merhametlisi rahmetinle bunu ihsan eyle. Ey Allah, ey Allah, ey Allah!
Ekrem Demirli