Türk düşmanı ve göçmen karşıtı politika yürüten ırkçı AfD, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyelik müzakerelerine son vermeyi vadetmişti. Türkiye'nin NATO üyeliğine de sıcak bakmayan AfD, Türklere vizenin zorlaştırmasını istiyor. AfD, göçmenlerin Avrupa'ya girişinin durdurulmasını ve camilerin yayılmasının önlenmesini istiyor.
TÜRKİYE KARŞITLIĞI ÜZERİNDEN OY TOPLAMAYA ÇALIŞTILAR
Almanya'daki Federal Meclis seçimlerinde siyasi partiler, Almanya ve AB'nin önemli sorunlarını geri plana itti. Türkiye karşıtlığı üzerinden oy toplamaya çalıştı.
Başbakan Angela Merkel, Türkiye hiçbir zaman AB üyesi olmamalı, dedi. Türkiye'nin üyelik müzakerelerini sonlandırmak için çaba göstereceğini belirtti. Türkiye'ye daha sıkı ekonomik baskı ve seyahat uyarısı önerdi.
Türkiye karşıtlığı üzerinden yürütülen kampanya oy kaybettirdi. Merkel liderliğindeki Hristiyan Birlik Partileri 2013'e göre yüzde 8,5 oy kaybetti. 1949'dan bugüne en kötü sonucu aldı.
Martin Schulz liderliğindeki Sosyal Demokrat Parti kendi tarihinin en düşük oy oranını aldı.
NEO-NAZİ AfD PARTİSİ MECLİSE GİRDİ
Türkiye karşıtı kampanya yürüten iktidar ortağı partilerin kaybettikleri oylar, çoğunlukla ırkçı AfD'ye gitti. 2013'e göre oylarını yüzde 8 artıran AfD, ilk kez Federal Meclise girdi.
AfD NE YAPIYOR?
2013'te Euro karşıtı olarak kurulan AfD, göçmen, yabancı, mülteci, AB ve İslam karşıtlığı yapıyor. İslam'ın Alman toplumunun bir parçası olmadığını savunuyor.
Almanya neo-nazi ırkçı parti AfD'nin oy oranındaki artış ve meclise girmesiyle; Almanya'da yükselen ırkçılık gözler önüne serildi. Aşırı sağcılar II. Dünya Savaşı'ndan sonra ilk kez Almanya Parlamentosu'na girdi, yorumları yaptı. Avrupa'daki diğer ırkçı parti liderleri AfD'yi tebrik etti.
AB KENDİ İÇİNDE ÇELİŞİYOR
Avrupa'nın diğer ülkelerinde de aşırı sağcı ve ırkçı partilerin yükselişi sürüyor. Bu partilerin söylemleri AB'nin, insan onuru, özgürlük, demokrasi, eşitlik, insan hakları, çoğulculuk, ayrımcılık yapmama, hoşgörü, adalet gibi ilkeleriyle temelden çelişiyor.
İngiltere'nin AB'den ayrılma kararı alması, yapısal reform çağrıları ve üye ülkelerde yükselen ırkçılık, AB'nin geleceğini daha da belirsiz hale getiriyor.