Arama

Kaşıkçı cinayeti ve Suud hanedanın geleceği

Kaşıkçı cinayetinin ABD-Suudi Arabistan ilişkileri üstündeki etkisi şimdilik sınırlı kalmakla birlikte Washington, Suudi Arabistan'ın artmakta olan kırılganlığını kullanarak Muhammed Bin Selman'ı siyasi ve ekonomik tavizlere zorlayabilir.

Kaşıkçı cinayeti ve Suud hanedanın geleceği
Yayınlanma Tarihi: 2.11.2018 14:09:00 Güncelleme Tarihi: 02.11.2018 14:54

Suudi Arabistan 19 Ekim'de yaptığı açıklamayla, muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın başkonsolosluk yetkilileriyle yaşadığı bir "arbedenin" akabinde ölmüş olduğunu kabul etti. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr FOX News kanalına verdiği mülakatta Kaşıkçı "cinayetini" "muazzam bir hata" olarak nitelendirmesine rağmen cinayetin azmettiricisinin ülkenin veliaht prensi Muhammed bin Selman olduğu iddialarını şiddetle reddetti. Muhammed bin Selman ise 24 Ekim günü Cubeyr'in yorumlarını yineleyerek Kaşıkçı'nın cinayetini "iğrenç bir suç" olarak niteledi ve Kaşıkçı'nın ölümünde dahli olan Suudi yetkilileri cezalandırma sözü verdi.

Suudi hükümetinin Kaşıkçı cinayeti hakkındaki resmi söylemine dair algılanan mantıksızlık, uluslararası çapta bir eleştiri yağmuru tetikledi ve Batılı güçlerin Suudi Arabistan'a yönelik cezai ekonomik önlemlerin alınmasını açıktan tartışmasına neden oldu. Suudi Arabistan'ın en önemli müttefiki olan ABD'nin tepkisi, özellikle Muhammed bin Selman ve siyasi müttefikleri tarafından yakından takip edildi. ABD hükümetinin Kaşıkçı cinayetine verdiği ilk tepki ise Suudi Arabistan'da olumlu karşılandı, zira Trump'ın, ABD savunma sanayiinde daha fazla istihdam oluşturulması konusunda Riyad ile yapılan silah anlaşmalarının önemini vurgulamasının üstüne ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da üst düzey Suudi yetkililerle samimi bir toplantı yaptı.

Trump yönetiminin Kaşıkçı'nın ölümüne verdiği 'bir güvercin barışçıllığındaki' tepkiye ABD Kongresi'nden çok büyük eleştiri geldi. Kaşıkçı'nın öldürülmesinin ardından, Güney Carolina Senatörü Lindsay Graham ve Florida Senatörü Marco Rubio gibi neocon Cumhuriyetçiler, Suudi hükümetinin Kaşıkçı'nın ölümündeki rolünü kınamak ve ABD-Suudi Arabistan ittifakının geleceğini sorgulamak konularında Demokrat Partili kongre üyeleriyle ortak hareket ettiler. Trump yönetimi ABD Kongresi'nden Muhammed Bin Selman'a karşı geniş tabanlı bir eleştiri koalisyonunun çıkmasıyla istikamet değişikliğine ikna olarak, olayla ilgili isimleri geçen Suudi yetkililerin ABD vizelerini iptal etti, Kaşıkçı cinayetinin faillerine karşı yaptırım uygulamayı gündeme getirdi.

ABD SUUDİ ARABİSTAN'A NASIL BASKI YAPABİLİR?

Bu eylemlerin ABD-Suudi Arabistan ilişkileri üstündeki etkisi şimdilik sınırlı kalmakla birlikte ABD, Suudi Arabistan'ın artmakta olan kırılganlığını kullanarak Muhammed Bin Selman'ı iki yoldan baskı altına alabilir. Birincisi, ABD hükumeti Suudi Arabistan'a, Washington'la yaptığı silah anlaşmaları dahilinde daha büyük bir ön ödeme yapma konusunda baskı uygulayabilir ve Riyad'ı bu konuda adım atmaya itmek için de anlaşma iptalleri tehdidini kullanabilir. Suudi Arabistan, Mayıs 2017'de ABD ile toplamda 110 milyar doları bulan anlaşmalar yapmayı kabul etse de bu anlaşmaların henüz sadece 14,5 milyar dolara tekabül eden bir kısmı Suudi hükumeti tarafından teyit edildi. Suudi Arabistan'ın daha büyük bir ön ödeme yapmasını sağlamak, Trump'ın Suudi Arabistan'ın ABD ekonomisi açısından önemli olduğu tezinin inandırıcılığını artıracak, ayrıca Riyad hakkındaki "ABD koruması karşılığında yeteri kadar ödeme yapılmıyor" söyleminin de somut eylemle bir karşılık bulduğunu göstermiş olacaktır.

İkincisi, Trump, Muhammed bin Selman'ın Katar'la ilişkileri normalleştirmek için somut adımlar atması durumunda ABD'nin Riyad'a cezai ekonomik tedbirler uygulamaktan uzak duracağına dair bir taviz teklif edebilir. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun Suudi Arabistan'ı nisan ayı sonlarında Katar'daki ablukaya son vermeye çağırması ve her iki ülkeyi de İran'ı sınırlandırmaya yönelik Arap NATO'su planına dahil etmiş olmasına rağmen, Riyad ABD'nin Körfez'deki bölünmelerle ilgili endişelerini ciddiye almadı. Kaşıkçı cinayeti, Muhammed bin Selman'ın yıkıcı derecede dürtüleriyle hareket ettiğini ortaya koyarak bu konudaki uluslararası endişeleri daha da artırmasına karşın ABD'li kongre üyelerinin, Riyad'ı Katar'la yaşanan gerginlikleri azaltmaya ikna etmek için eli kuvvetlenmiş oldu; zira böyle bir yapıcı adım, Suudi Arabistan'ın zarar görmüş olan itibarını tamire yardımcı olacaktır.

SUUDİ ARABİSTAN'IN YENİ MÜTTEFİK ARAYIŞI

Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak ABD'nin Suudi Arabistan'a karşı cezai tedbirler alabileceğine dair riskin giderek artıyor olması, Al-Arabiya'nın genel müdürü Türki el-Dahil ve Eurasia Group'tan Ayham Kamel gibi önde gelen analistlerin Suudi dış politikasının Çin ve Rusya istikametinde yeni bir dengeye oturtulması çağrısında bulunmasına sebep oldu. Bu argüman, Suudi entelektüeller arasında ve iş dünyasında dillendiriliyor olsa da, temelleri çok zayıf. Çin, Suudi Arabistan'ın en büyük ticaret ortağı olmasına rağmen, Çin Petrokimya Kurumu, fiyat manipülasyonuna ilişkin endişeler nedeniyle Suudi Arabistan'dan petrol ithalatını azalttı ve Çinli yatırımcılar, Muhammed bin Salman'ın Aramco'nun halka arzını askıya alma kararından ötürü hayal kırıklığına uğradı. Riyad'ın 2017 yılında Çin'den sadece 20 milyon dolar değerinde silah satın alması ve Suudi Arabistan'ın Yemen'deki askeri harekâtının ABD teknolojisiyle mümkün olması nedeniyle, Çin-Suudi Arabistan arasındaki savunma işbirliğinin geliştirilmesine yönelik ortada pek bir imkan görünmüyor.

Suudi Arabistan-Rusya ilişkilerinde de belirgin bir iyileşmenin gerçekleşmesi ihtimali, aynı derecede düşük. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 18 Ekim'de, Trump'ın, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak Muhammed bin Selman'ı eleştirme konusundaki isteksizliğini -Washington'ın, Sergei Skripal'in zehirlenmesiyle ilgili olarak anında Rus gizli servisini itham etmesiyle büyük bir fark arz ettiği argümanıyla- eleştirdi. Putin'in, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak 25 Ekim'de Kral Selman'la irtibat kurmasına rağmen Suudi Arabistan'ın Katar ablukasına dair devam eden endişeler ve ABD-Suudi Arabistan ittifakında bir çatlak yaşanma potansiyelinin gerçekliğine dair şüpheler, Moskova-Riyad ortaklığını neticede zayıflatabilir.

Kaşıkçı'nın ölümüne dair Ortadoğu'dan gelen ilk tepkiler, bölgesel kutuplaşmaları derinleştirdi. Suudi Arabistan'ın en güçlü müttefikleri olan Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır, Suudi Arabistan'ın Kaşıkçı soruşturmasını ele alış yöntemini övgüyle karşıladı; önde gelen muhalifleri Katar, İran ve Türkiye ise Suudilerin olaya dair açıklamasının doğruluğunu hemen tartışmaya açtı. Riyad'ın Kaşıkçı davasını yönetmesiyle ilgili El-Cezire'nin kapsamlı ve hiç de övücü olmayan haberleriyle, Türkiye'nin Muhammed bin Selman'ın Kaşıkçı cinayetine ilişkin dürüst olmayan açıklamalar yapmış olduğuna dair ısrarı, her iki ülkenin de Suudi Arabistan'la olan ilişkilerini daha da gerebilir, fakat bu gerginliğin giderek artan bir şekilde tırmanabilecek olması, akla gelen yegâne netice değil.

MBS'NİN ULUSLARARASI ELEŞTİRİLERİ SAVUŞTURMA ÇABALARI

Son günlerde Muhammed bin Selman, Katar'ın ekonomik modelini överek ve Kaşıkçı olayını doğrudan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la müzakere ederek uluslararası eleştirilere gösterdiği geleneksel agresif yaklaşımdan uzaklaştı. Muhammed bin Selman'ın Katar ve Türkiye ile gerginliği daha da artırma konusundaki isteksizliği, Suudi Arabistan'ın dünya sahnesinde sorumluluk sahibi bir paydaş olarak hareket etme kabiliyetini sergilemeyi ve kendisinin ülkesinin dış politikasını yönetme tarzına dair uluslararası eleştirileri savuşturmayı hedefliyor.

Suudi Arabistan'ın uluslararası imajına gelen zararın sınırlandırılmasının yanı sıra Muhammed bin Selman'ın Suudi Arabistan'ın bölgesel rakipleriyle yaşadığı gerginlikleri azaltma gayretleri, kendisinin liderlik tarzına dair Suudi kraliyet ailesinde giderek artan hayal kırıklığını hafifletmeyi amaçlıyor da olabilir. Muhammed bin Selman'ın önde gelen potansiyel muhaliflerinden biri, geçtiğimiz kasım ayında yolsuzluk operasyonları dahilinde tutuklanan büyük işadamı Prens El-Velid bin Talal. Prens el-Velid aynı zamanda Kaşıkçı'nın Bahreyn merkezli ilerici bir haber kuruluşu olan Al-Arab News Channel'dayken işvereniydi. Bir başka potansiyel muhalif ise Muhammed bin Selman'ı Suudi Arabistan'ın Yemen'e yaptığı askeri müdahaleyi nedeniyle geçen ay eleştiren ve Suudi Arabistan'ın kurucusu Abdülaziz bin Suud'un hayatta kalan en son oğullarından olmak itibarıyla ciddi ölçüde meşruiyeti bulunan Prens Ahmed bin Abdülaziz.

Bu muhalif görüşlerin ışığında Ahmet bin Abdülaziz'in 31 Ekim'de Riyad'a dönüşü, Muhammed bin Selman'ın otoritesine ciddi bir tehdit teşkil ediyor. ABD ve İngiliz hükümetlerinin Ahmed bin Abdülaziz'e güvenlik teminatı verdiğine dair birçok kaynaktan verilen haberler, Suudi Arabistan'ın en yakın Batılı müttefiklerinin, Ahmed bin Abdülaziz'i, Muhammed bin Selman'ın dünya sahnesindeki öngörülemez hareketlerine bir kontrol mekanizması vazifesi görmesi için hazırladığını gösteriyor. Ahmed bin Abdülaziz'e verilen iç destek ilk bakışta sınırlı görünüyor, zira Suudi Arabistan'ın biat konseyinin Muhammed bin Selman'ın veliaht prens olarak tayinine karşı çıkan üç üyesinden biriydi. Bununla birlikte Suudi elitlerin arasında Kaşıkçı sempatizanlarının bulunduğuna dair yaygın iddialar ve Prens Ahmed'in Batılı güçlerle olan bağlantıları onu muhtemelen Muhammed bin Selman'a yönelik en büyük iç tehdit kılmakta.

Bu etkili muhaliflerin icra edebilecekleri nüfuza rağmen yaşadıkları rahatsızlık ve hoşnutsuzlukların kısa vadede Muhammed bin Selman'ın otoritesine yönelik ciddi bir tehdit oluşturması ise muhtemel değil. Devletten bağımsız iş yapan hiçbir Suudi işadamı, yolsuzlukla mücadele kampanyası yüzünden Forbes'un Mart 2018'de açıkladığı milyarderler listesine giremedi. Bu durum, bin Talal ve müttefiklerinin Suudi özel sektörü içindeki lobi gücünün zaafa uğradığına işaret ediyor. Suudi kraliyet ailesinin ılımlı kanadının gayriresmî lideri olan Prens Türki el-Faysal dahi Muhammed bin Selman'ı, Kaşıkçı cinayetine karıştığına dair serdedilen iddialara karşı savundu. Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan'ın güvenlik kurumları üstündeki kontrolünü sürdürüyor ve üst düzey yardımcısı Suud el-Kahtani'nin görevden alınmasına karşı içeriden hiçbir yüksek sesli tepkinin gelmemesi, Suudi veliaht prensin yurt içindeki konumunun istikrarını muhafaza ettiğine işaret ediyor.

Suudi yönetimi Kaşıkçı cinayetiyle ilgilerinin olduğuna dair iddiaları yalanlamaya devam ediyor olsa da bu olay, ABD-Suudi Arabistan arasında görülmemiş derecede bir gerginliğin yaşanabileceği korkularına sebep oldu ve Muhammed bin Selman'ı, zedelenmiş uluslararası itibarını savunma mücadelesine mecbur bıraktı. Bu belirsizliklere rağmen Kaşıkçı cinayetinin ortaya çıkardığı korku atmosferi ve Muhammed bin Selman'a karşı ciddi bir rakibin ortalarda görünmemesi, veliaht prensin muhtemelen öngörülebilir bir gelecekte Suudi siyaseti üstündeki tahakkümünün garantisi olacaktır.

Mütercim: Ömer Çolakoğlu

[Oxford Üniversitesi St. Antony's College Uluslararası İlişkiler Bölümünde doktora çalışmasına devam eden Samuel Ramani, düzenli olarak The Washington Post ve The Diplomat'ta Ortadoğu ve Rusya politikası odaklı yazılar kaleme almaktadır]

.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN