Dünyaca ünlü yazar Agatha Christie, 15 Eylül 1890 tarihinde doğdu. Mary Westmacott takma adıyla aşk romanları da yazan İngiliz edebiyatının önemli ismi, asıl ününü yazdığı 80 dedektif romanına ve West End tiyatrolarında başarıyla sahnelenen oyunlarına borçludur.
Babası Frederick Alvah Millet, Agatha henüz 11 yaşındayken babası kalp krizi geçirerek vefat etti. Annesi tarafından evde eğitilen küçük kız, yalnız bir çocukluk geçirdi. Zamanının çoğunu hayali arkadaşlarla geçiren Agatha Clarissa Miller'ın sıra dışı çocukluğu, ona olağanüstü bir hayal gücü yarattı. Küçük yaşta öyküler yazmaya başladı. 16 yaşında, şan öğrenimi görmek üzere Paris'e gittiyse de kısa sürede bundan vazgeçti.
Ciddi anlamda ilk edebi denemeleri, duygusal konuları ele alan öyküler oldu. 1914'te Arvhibald Christie adlı bir doktorla evlendi. I. Dünya Savaşı sırasında kocasının görevi nedeniyle Fransa'ya geldiler ve savaşın sonuna kadar da burada kaldılar. Oradayken vakit geçirmek üzere okuduğu dedektif öykülerinin daha iyilerini yazabileceğini düşünerek ilk polis romanı olan Styles'daki Esrarengiz Olay yazdı.
GÖRÜNDÜĞÜNDEN DAHA FAZLASINI GÖREN KİŞİ
Agatha Christie, Londra gazetesinde basılmış bir şiirle on bir yaşında basılmış olmasına rağmen, yazar olmaya niyetli olmadığını söylerdi. Kendini grip ile yatakta bulurken, annesi anlatmaktan çok sevdiği hikâyeleri yazmasını önerdi. Ve böylece ömür boyu tutkusu başladı. Geç ergenlik dönemlerinde Şiir İncelemesi'nde birçok şiir yazmıştı ve bir dizi kısa öykü yazmıştı. Ama aslında onun şanı kariyeni kıvılcım kız kardeşinin dedektif hikâyesi yazmak için ona meydan okumasıyla başladı.
Yazarın şanlı kariyerinin kıvılcımı, dedektif hikâyesi yazmak için kız kardeşinin ona meydan okumasıyla atılır.
Agatha Christie, bildiği ve gördüğü dünya hakkında, ailenin arkadaşlarının ve tanıdıklarının dairesinin askeri beyefendileri, lordları, hanımları, kadın oyuncuları, dulları ve doktorları hakkında yazılar yazdı.
Doğal bir gözlemciydi ve köy politikaları, yerel çekişmeler ve aile kıskançlıkları ile ilgili açıklamaları genellikle acı bir şekilde doğrudur. Mathew Prichard onu "konuştuklarından daha fazla dinleyen, göründüğünden daha fazlasını gören kişi" olarak tanımlıyor.
YILLARDIR GİZEMİ ÇÖZÜLEMEYEN OLAY
Agatha'nın evliliği de yıkılışa doğru gidiyordu. Kocası, Nancy Neale isimli bir kadınla aşk yaşamaya başlamıştı. Bunun üzerine Agatha, 1925'in Aralık ayında bir gün nereye gittiği hakkında tek bir şey söylemeden ortadan kayboldu. Birkaç gün sonra arabası kilometrelerce ötede bir göl kenarında kaza yapmış, ağaçlara çarpmış, bavulları dağılmış bir vaziyette bulundu. "Agatha Christie göle düştü" süsü verilmek istenir gibi. Sonra birden ortaya çıkar Agatha Christie; fakat hiçbir açıklama yapmaz.
Kimilerine göre Agatha Christie geçici hafıza kaybına uğradı kimilerine göre ise kocasının sevgilisini öldürme planları yapmak üzere bilmediği bir yere gitti Bu sır, hâlâ meçhul.
KÜLT KARAKTERLER OLUŞTURDU
Kitap çeşitli yayınevlerince geri çevrildikten sonra 1920'de Bodley Head Yayınevi tarafından kabul edildi. Styles, Agatha Christie'nin ilk Hercule Poirot'u romanıdır.
Hercule Poirot, zekâsı, espri yeteneği, keskin gözlemciliği ve Avrupalı inceliği ile seçkinleşen Belçikalı bir dedektiftir. Cinayetleri "küçük gri hücreler" dediği beynini kullanarak çözmesi ve bu arada da İngiliz yüksek sınıfının özel yaşamının saklı yönlerini ortaya dökmesi ile tanınır.
Agatha Christie'nin arka arkaya yazmaya başladığı polis romanları Poirot tipine uluslararası ün kazandırdı. Edebiyat dünyasının bilinen en ünlü karakterlerinden biri olan Hercule Poirot'yu yaratan Christie, bu kahramanını 33 romanı ve birçok kısa hikâyesinde kullandı. Yazar ayrıca Miss Marple adının verdiği bir tip daha yarattı. Sevimli bir yaşlı kız olan amatör dedektif Miss Marple da çok tutuldu.
PERA PALAS'TAKİ SIR
En ünlü kitaplarından birisi olacak olan ''Doğu Ekspresinde Cinayet'' adlı romanını, İstanbul'da kaldığı Pera Palas otelinde kaleme aldı. Dünyanın en ünlü polisiye romanı yazarlarından Agatha Christie, 1926 ve 1932 yılları arasında birçok kez Pera Palace Hotel'de konakladı. En ünlü romanlarından "Doğu Ekspresi'nde Cinayet"i, ziyaretlerinden biri esnasında 411 numaralı odasında yazdığı söylenir. Bu romanını yazmak için İstanbul'a geldiğinde otelin o zamanki sahibi olan Misbah Muhayyeş'in misafiri olarak onun Yeniköydeki yalısında da kalmıştı. İşte o, on bir gün ortadan yok oluşunun sırrının bu yalıdaki bir odayla da bağlantısı olduğu söylenir.
Yazarın ölümünden üç yıl sonra, 1979 yılında, Warner Bross film şirketi, bu esrarlı on bir günün öyküsünü film yapmak isterler. Yapımcılar pek de iyi bulmadıkları senaryoyu biraz renklendirmek için bir de medyum bulurlar. Zamanın tanınmış medyumlarından Tamara Rand, Agatha Christie'nin ruhunu çağırmakla görevlendirilir. Rand'in açıklamasına göre Agatha'nın ruhu kendisine şu mesajı verir: "Benim kayboluşumun sırrı, Pera Palas'ta gizlidir."
Medyum Tamara, ikinci kez bir Agatha'nın ruhunu çağırdığında medyuma bir anahtardan bahseder. "Anahtarın, otelin o günkü sahibinin yalısında gizli bir odayı açtığını ve bu odadaki hatıra defterinde kaybolduğu 11 günün tüm ayrıntılarının yazılı olduğunu" söylediğini iddia eder. New York Times gazetesi, bu konuda yazılacak olan hikayenin yayın hakkı için 75 bin dolar teklif eder.
İstenilen olur ve bu hikâyeye bütün dünya basını büyük ilgi gösterir. Dünyanın dört bir yanından gelen gazeteciler, 1979 yılının 7 Mayıs günü, Agatha'nın "Şark Ekspresi'nde Cinayet" romanını yazdığı 411 numaralı odada toplanır.
Medyum Rand'ın söyledikleri ve yaşanılan her şey Amerikan televizyonlarından canlı olarak yayınlanır. Medyumun iddia ettiği bu konuşma seanslarına Agatha'nın ona odadaki ahşap yer döşemelerinden bahsettiğini söyler. Daha sonra tam belirtilen yerdeki döşeme yerinden çıkartıldığında ahşap döşeme ile beton zemin arasında paslı bir anahtarın durduğu görülür.
NASIL YAZIYORDU?
"Olaylar dizisi, caddede yürürken ya da bir şapka dükkânını incelediğimde böyle garip anlarda bana gelir... Aniden aklıma harika bir fikir gelir."
En gündelik olaylar ve gündelik gözlemler yeni bir kitap fikrini tetikleyebilir. İkinci kitabı Meçhul Düşman adıyla Türkçeye çevrilen The Secret Adverary, çay dükkânında kulak misafiri olduğu bir konuşmadan kaynaklanıyor : "İki kişi yakın bir masada konuşuyor, Jane Fish denen birisini tartışıyordu… Bu, bir hikâyeye iyi bir başlangıç yapacağını düşündüm. Bir çay dükkânı - alışılmadık bir isim, kim onu duysa onu hatırladı. Jane Fish ya da belki Jane Finn gibi bir isim daha iyi olurdu. "
Ve bu fikirler nasıl roman haline dönüştü? Düzinelerce not defterine sonsuz notlar yaptı. Kimi zehirler, uyuşturucular hakkında ya da okuduğu dolandırıcılık hakkında bilgileri not alırdı.
Ölüm Adası olarak Türkçeye çevrilen A Caribbean Mystery romanı, ilk kurbanı olan Old Frog ile 1964 yılında yayınlandı. Karayip Adasının bu güzel tasviri muhtemelen tatile gittiği bir adaya dayanır.
Ölüm Adası olarak Türkçeye çevrilen A Caribbean Mystery romanı, ilk kurbanı olan Old Frog ile 1964 yılında yayınlandı. Karayip Adasının bu güzel tasviri muhtemelen tatile gittiği bir adaya dayanır.
Christie'nin torunu Mathew Prichard'ın anlattığına göre yazar hikâyelerini önce Diktafon adı verilen bir makineye dikte ederdi. Daha sonra bir sekreter bunu daktiloya geçerdi. En son Agatha eliyle düzeltmeler yapardı. Diktafonlar icat edilmeden önce, muhtemelen hikâyeleri el yazısıyla yazıyordu.
Kitap yazımıyla ilgili tüm süreç bittikten sonra ise bazen akşam yemeğinden sonra ev halkına ve misafirlere kitaptan bir iki bölüm okurdu. Torunu bu durumu şöyle açıklıyor:
"Sanırım o aşamada kobayları olarak kullanıldık; halkın tepkisinin ne olacağını öğrenmek için."
HAYATININ BİLİNMEYENLERİ
Agatha'nın kahramanlarını yaratmasından kitaplarının basılmasına kadar hayatındaki pek çok bilinmeyen gerçek var. Bunlardan bazıları şu şekilde:
- Christie'nin anne ve babası kızlarına isim vermekte hiç acele etmediler. Vaftiz töreninden sadece birkaç dakika önce "Agatha" isminde karar verdiler.
-Christie'nin aslında hiçbir zaman bir yazar olma niyeti olmadı. Sadece kendisine bir dedektif hikâyesi yazma konusunda meydan okuyan kız kardeşi Madge'e bunu yapabileceğini göstermek istedi.
-Londra Savoy Tiyatrosu'nda Sevimli Örümcek (Spider's Web) gösterisi başladığında hiç kimse onun iki yıl süreceğini ve Savoy Tiyatrosu'nun en büyük başarılarından biri haline geleceğini tahmin etmedi.
- Bir değil iki tane dünyaca ünlü hafiye yaratmayı başka hiçbir polisiye yazarı başaramadı.
-Esrarengiz Sanık (Sad Cypress) basıldıktan sonra, Christie fikrini değiştirdi ve Belçikalı dedektifi Poirot olmadan kitabın daha iyi olacağını düşündü.
-Christie'nin tüm dünyada iki milyardan fazla kitabı satıldı.
-Hercule Poirot 1975'te öldüğünde, The Newyok Times'ta yayımlanan tam sayfa ölüm ilanı ile böyle bir muameleye maruz kalan ilk hayali karakter oldu.
Hayranlarınca her kitabı beğenilmekle birlikte, Agatha Christie'nin edebi kaygılarla yazdığı bazı romanlar eleştirmenlerin de dikkatini çekti. On Küçük Zenci ise polis romanının klasikleri arasındadır. Agatha Christie, İngiliz töre romanı geleneğinde yazdığı polis romanları ile dünya edebiyatında kendine özgü bir yerin sahibi oldu.
1971 yılında İngiltere'nin en yüksek onur unvanı olan "Britanya İmparatorluğu Kadın Komutanı" nişanını alan Agatha Christie 12 Ocak 1976'da hayata gözlerini kapadı.